Uluslararası ticaret yolları üzerinde hakimiyet mücadelesi, enerji üretimi ve dağıtımı konusunda kıyasıya rekabet, bölgesel gerilimler ve savaşlar, denizleri de gerginlik ve çatışma alanı haline getirdi.
Suriye savaşı nedeniyle Rusya Federasyonu, ABD, İngiltere ve Fransa gibi devletlerin önemli bir deniz gücünün bulunduğu Doğu Akdeniz'de ise askeri hareketlilik artıyor.
Kıbrıs kıyılarından Ege'ye uzanan bu hareketliliğin sebebi, Doğu Akdeniz'de keşfedilen hidrokarbon yatakları.
2000'lerin başında bazı bilimsel bulgulara dayanılarak Kıbrıs etrafında zengin doğalgaz kaynaklarının bulunduğu ileri sürülmüştü. 2010'da zengin hidrokarbon kaynaklarının keşfi ile dev enerji şirketleri bölgeye doluştu.
Türkiye'nin 1974'ten bu yana kuzeyini askeri kontrolünde tuttuğu Kıbrıs adasının etrafı parsellere ayrıldı. Güneydeki Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi parsellerini ihaleye açıp dev şirketlere sondaj ruhsatı verirken, küresel güçlerin tanımadığı KKTC etrafında Ankara kendi sondaj faaliyetine başladı.
Türk savaş gemileri ve ABD 6. filosu gibi Doğu Akdeniz'e demir atan bir çok askeri güçle birlikte sular daha ısındı. Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye'nin ilan ettiği parselllerin önemli bir kısmında yaşanan ihtilaf sonucu sert açıklamalar ve karşılıklı askeri tatbikatlar geldi.
Gerilimin tarafları
Doğu Akdeniz'deki gerilimin bir tarafında Türkiye ve ona bağlı KKTC yönetimi duruyor.
Diğer tarafındaysa Mısır ve onunla anlaşmalar yapan Kıbrıs Cumhuriyeti ile Yunanistan, Avrupa Birliği, İsrail ve ABD var.
2000'lerin başında Kıbrıs Cumhuriyeti başta olmak Lübnan, İsrail ve Suriye ile ayrı anlaşmalar imzalayan Mısır, Doğu Akdeniz'deki hegemonik güç. 2018 itibarıyla bölgenin ana doğalgaz dağıtımcısı haline geldi. Mısır gibi doğalgaz dağıtımcılığına yönelen İsrail'in de Kıbrıs adası etrafındaki parsellerde sondaj anlaşması var.
Mısır'da Arap Baharı sırasında kurulan Müslüman Kardeşler hükümeti, hidrokarbon kaynaklarından pay almak isteyen AKP için bir şans olarak görülmüştü. Fakat Mısır ordusu darbe yaptı ve başa General Sisi geldi. Mısır'daki darbeci yönetimle derin anlaşmazlıklara sahip olan AKP iktidarı, Doğu Akdeniz'de söz sahibi olan başlıca güçle kavgalı durumda.
2010 yılında Mavi Marmara'ya yapılan saldırı sonrası, İsrail ile ilişkilerk koptu. Erdoğan yönetimi Mavi Marmara konusundaki taleplerini geri çekse de İsrail yönetimi tarafından düşman olarak görülüyor.
Yunanistan ve Avrupa Birliği de Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tarafında. AB, Türkiye'yi sondaj faaliyetlerine son vermediği için yaptırımlarla cezalandırmaya başladı. Türkiye kapitalizmine en çok yatırım yapan ve dış kredi finansmanını sağlayan devletler topluluğu Ankara ile tarihi bir anlaşmazlık içinde.
Yunanistan ve Türkiye kapitalizmi arasındaki tarihsel Ege anlaşmazlıkları ve askeri rekabet de canlandı.
ExxonMobil'in Doğu Akdeniz'e gelişiyle birlikte, ABD soruna dahil oldu. Trump yönetimi bu krizde Türkiye ile karşı saflarda bulunuyor. Avrupa'ya doğalgaz satan Rusya ise Kıbrıs Cumhuriyeti ve bölge devletleriyle kendi anlaşmalarını yapmışken Ankara'yı yalnız bıraktı.
Tek "dost"
Erdoğan yönetimi bu "değerli yalnızlığa" son vermek için Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile bir anlaşma imzaladı. Ancak bu hükümet Mısır başta olmak üzere Türkiye'nin bölgesel rakipleri tarafından tanınmıyor.
Libya ile yapılan anlaşma, Ankara'nın bugüne kadar bir parçası olmayı reddettiği BM uluslararası hukukuna dahil olması ve kendi tezlerine destek olacak bir devlet bulmanın ötesinde anlam taşımıyor.
Askeri güç ve hareketlilikle fiili bir durum yaratmak isteyen Ankara, Yunanistan ve Avrupa Birliği'ne karşı da "mülteci kozunu" ileri sürüyor.
AKP hükümetinin zik zaklı dış politikası sonucu Türkiye büyük bir krizin ortasına yuvarlanmış durumda. Kıbrıs'ta çözümü engelleyenler, karşılarına bir duvar örülmesine yol açtılar.
Gerilim ve çatışmaya hayır!
Birçok orduyu barındıran, bölünmüş Kıbrıs adası gibi Doğu Akdeniz de sıcak çatışma potansiyelleri taşıyan bir soğuk savaş alanı haline geldi. Bu durum Doğu Akdeniz'e kıyısı bulunan devletlerde yaşayan işçilerin ve emekçilerin aleyhinedir.
- Kıbrıs halkının yıllar boyunca altında yaşadığı soğuk savaş durumu yeniden canlandırılıyor. Kıbrıslı işçiler çözüm isterken, çözümsüzlük derinleştiriliyor.
- Ankara ve Atina'daki milliyetçilerin rekabeti, daha fazla askeri harcamaya sebep oluyor. Faturayı Türkiyeli ve Yunanistanlı işçiler ödüyor.
- Türkiye ile Mısır ve İsrail arasında, altemperyalist devletler arasındaki anlaşmazlıkların büyümesi bu ülkelerde yaşayan işçilerin aleyhine ekonomik ve siyasi sonuçlar doğuruyor.
- Emperyalist devletler ve küresel şirketlerin Doğu Akdeniz'deki imtiyaz mücadelesi ve çıkarları, bölgede yaşayan işçilerin ve emekçilerin aleyhinedir.
- Türkiye'ye uygulanan ve yenileri gelebilecek olan yaptırımların bedelini işçiler ve yoksullar ödeyecek.
Sosyalistler, Doğu Akdeniz ve Ege'de barıştan yanadır. Kıbrıs’ta siyasi çözümden yanayız.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)