General Augusto Pinochet’nin 1973’teki darbesinden sonra hapse atılan Şilili sosyalist aktivist Mario Nain, son günlerdeki gösterileri yazdı:
Şili'de şu an olan şeye bir ayaklanma denebilir. Cuma günü bir milyonu aşkın kişi başkent Santiago sokaklarına döküldü. Polis ve ordunun baskıcı güçleri, yurttaşların akınını durduramadı. İşçi sınıfının varlığı güçlüydü; otobüs şoförleri, öğretmenler, madenciler, liman işçileri ve daha pek çoğu... Kamyon sürücüleri otoyolları kapattı.
Şili’nin ana limanı Valparaiso'da sosyal hareketin şehrin bazı kısımlarını kontrolü altına aldığına dair haberler geliyor. Baskı aygıtı geri çekilmiş durumda.
Geçen hafta 6 işçi sendikası bir araya geldi ve bakır madencilerinin temsilcileri, tüm üyelerinin sokaktaki harekete katılması gerektirdiğine karar verdi. Süresiz bir genel grev için ciddi çağrılar var.
Halkın büyük çoğunluğu ayaklanmış durumda. Toplu protestolar başladığında, cumhurbaşkanı Sebestian Pinera, elit kesimin imtiyazlarını koruması için sokaklara tankları ve askerleri gönderdi. Ama halk artık yeter diyor ve bu tepki ulaşım ücretlerindeki zamdan çok daha fazlasını ifade ediyor. Halk "Bu 30 peso için değil, 30 yıl için” diye sloganlar atıyor.
Şili, General Augusto Pinochet’nin 1973'deki askeri darbesinden sonra neoliberalizmin denendiği ilk büyük yerdi. Diktatörlük, işçi sınıfının örgütlülüğünü dağıttı. İşçi sınıfı ve ezilenler on yıllardır acı çekiyor.
Emekliler aylık sadece 48 pound alıyorlar ve bazıları çöplerden besleniyor. Temel tükettim mallarında aşırı fiyat artışları ve sonu gelmeyen borçlar var.
Şili’ye Latin Amerika’nın mucizesi denirdi. Fakat elit kesimin gösterişli hayatı, işçi sınıfının sömürüsüne dayanıyordu. Her şeyin çok güzel olduğuna dair bir mit vardı. Arkada neler döndüğünü şimdilerde görüyoruz.
Hareketin içerisinde geleneksel veya ana-akım güçlerden oluşan bir politik liderlik yok. Ve bu şaşırtıcı değil. Sosyalist Parti’den Michelle Bachellet, 2006-2010 ve 2014 -2018 yılları arası cumhurbaşkanı iken Pinera ile tamı tamına aynı neoliberalizmi uygulamıştı. Pek çok insan tüm bu güçlerden nefret ediyor ve çok farklı bir şey arıyorlar.
Özellikle gençler, ücretsiz eğitim için polisle mücadele edilen, grev ve protestoların olduğu yıllarda okula gittiler. Yeni bir partiye ihtiyacımız var, devrimci bir örgüte. İşçi sınıfının, kendi gücüne dair, onu taze şekilde yeniden keşfetmesini sağlayabilecek anıları var. 1972'de yüksek düzeyde mücadele vardı ve "Sanayi Kemerleri" (Cordones) kurulmuştu. Bu demokrat işçi oluşumları, patronları kapı dışarı edip fabrikaları ve diğer iş yerlerini kolektif şekilde işletmeye başladılar.
Heyecan verici ve tehlikeli zamanlardan geçiyoruz. Ve tüm dünyada bu böyle. Pek çok ülkede ayaklanmalar var ve egemen sınıflar korkudan titriyor. Bir şeyler değişebilir. İki ay önce öğretmenlerin ve süpermarket çalışanlarının geniş çaplı grevi vardı. Ama o, şu anki patlamaya sebep olmadı. Sonra gençler metro biletlerine karşı mücadeleye girişti ve bunu başardı. Böyle bir umut var ama bundan en iyi şekilde faydalanmak için bizim devrimci örgütlere ihtiyacımız var; geleneksel sol güçlere güvenmeye değil. Belli bir lidere karşı çıkmaktan kapitalist devlet sistemine meydan okumaya geçmemiz gerekiyor.
(Socialist Worker'dan Türkçe'ye İnci Ercan çevirdi)