Irak'ta işsizliğe ve yolsuzluklara karşı Salı günü başlayan protestolar, polisin onlarca göstericiyi öldürmesine rağmen sürüyor.
Üniversite mezunu işsiz genç erkeklerin başlattığı gösteriler, ülke geneline yayılmış durumda. Öfkenin hedefindeki Başbakan Mehdi sokağa çıkma, internet kesintisi ve göstericilere ateş açılmasını savundu. Ard arda yaptığı açıklamalara bakıldığında, protestocuların taleplerin ertelemek ve bir an önce gösterileri bastırmak istediği anlaşılıyor.
Protestoların 3. günü
1 Ekim Salı günü Bağdat'ta başlayan protestolar, üçüncü gününde (3 Ekim) tüm Irak şehirlerine yayılırken, Irak polisinin öldürdüğü gösterici sayısı da 33'e çıktı. Binden fazla kişi de yaralandı.
Hükümetin ilan ettiği sokağa çıkma yasağı, göstericilerin meydan okumasıyla karşılaştı. Sosyal medyaya erişim yasağı devam etmesine rağmen göstericilerin kendi aralarında örgütlenerek, eylemleri devam ettirdiği gözleniyor.
Sokakta göstericileri öldürten Başbakan Abdul Mehdi, "meşru taleplerini gözetmek için barışçıl gösterici temsilcileriyle" görüşmek üzere hazır olduğunu duyurdu. Irak başbakanı, bunun karşılığında göstericilerin eve dönmelerini ve "normal hayata" geri dönülmesini istedi.
Mehdi'nin açıklaması üzerine, Bağdat'ta 4 binden fazla protestocu toplandı. İşsiz genç erkekler, hükümetin uyguladığı sokağa çıkma yasağını tanımayarak, daha iyi hizmetler, daha fazla iş ve yaygın yolsuzluğa son çağrısı yaptı.
Tayaran Meydanı'nda toplanan kalabalıklar, polisin açtığı ateş ve ağır göz yaşartıcı gaza rağmen, Tahrir Meydanı'na doğru yürüdü.
Bir kısmında hükümet binalarının bulunduğu Tahrir Meydanı, ağır silahlar ve askeri birlikler tarafından kapatılmış durumda.
Irak polisi ayrıca Bağdat'ın Zafaraniya semtindeki eylemlerde gerçek mühimmat kullandı.
Nasıriye şehrinde binlerce işsiz, sokağa çıkma yasağına rağmen eylem yaptı. Sert çatışmalarla süren gösteride polis, çok sayıda göstericiyi vurdu. Üçüncü gün gerçekleşen ölümlerin yarısı bu şehirden.
Irak hükümeti, polise vur emri vererek, protestolara katılımı azaltmak istiyor.
Kuzeybatı Şula bölgesinde de protesto gösterileri vardı.
Protestocular, Abdul Mehdi'nin eskimiş hükümetini yozlaşmış olmak ve hayatlarını iyileştirmek için hiçbir şey yapmamakla suçlarken, öfkelerini Irak'ı yöneten siyasielitlerin bütününe yöneltmiş durumda.
Göstericilerinden biri olan işsiz bir üniversite mezunu Ali, Perşembe günü AFP haber ajansına verdiği demeçte, "Hükümet düşene kadar devam edeceğiz" dedi ve şöyle devam etti: “Devlet görevlilerinin milyonlarca lirası varken cebimde 250 liradan [20 ABD senti] başka bir şeyim yok.”
Öte yandan İran, Irak sınırını gösteriler bitene kadar kapattı. Tahran yönetimi, huzursuzluğun ülkesindeki işsizlere sıçramasından endişeli.
Gösteriler dördüncü gününde
Bağdat cuma namazı öncesi sessizliğe bürünmüşken, öğleden sonra işsizliği ve yolsuzluğu protesto etmek için başlayan yürüyüşe Irak polisi ateş açarak karşılık verdi.
Protestolarda yaşamını yitiren gösterici sayısı 44'e çıkarken, şehrin ara sokaklarına dağılan göstericilerle polis arasında çatışmalar devam ediyor.
Irak'ın başkentinde sokağa çıkma yasağı sürüyor. Özel kuvvetler ve askeri birlikler şehrin bir çok noktasına yayılmış durumda.
Başbakan Adel Abdul Mehdi, hükümetinin uyguladığı sert güvenlik önlemlerini - internet hizmetlerini kesmek ve sokağa çıkma yasağı - yutulması gereken "acı ilaç" olarak niteledi.
Kargaşanın “devletin, bütün devletin yok edilmesine” yol açabileceğini, ancak protestocuların taleplerine doğrudan cevap vermekten kaçındığını söyledi.
Abdul Mahdi, son olarak televizyonda yaptığı konuşmada “Boş sözler vermeyeceğiz… veya başaramayacağımıza söz vermeyeceğiz” dedi. Irak'ın sorunlarına "sihirli bir çözüm" olmadığını, ancak yoksul ailelere temel bir gelir sağlayan yasalar üzerinde çalışma, alternatif konut sağlama ve yolsuzlukla mücadele sözü verdi.
Sokakta devlet şiddeti kol gezerken, Başbakan Mehdi'nin sözleri öfkeyi daha da büyütecek gibi.
Iraklı Şii dini lider Ayetullah Ali El Sistani, Iraklı siyasi liderleri yolsuzluğu ortadan kaldırılmadıkları için eleştirdi. Göstericilerin meşru taleplerinin bir an önce yerine getirilmesini isteyen Sistani, ölümleri "kederli" olarak niteleyip, hükümeti hiçbir şey yapmamakla suçladı.