İBB soruşturması ve mücadele

Geçen sene yapılan yerel seçimlerde ikinci parti durumuna düşen AKP, birinci parti konumuna yükselen CHP’ye karşı saldırı kampanyasını sürdürüyor. Hedefte, Tayyip Erdoğan’ın en güçlü rakibi Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi var.

18 Mart günü İmamoğlu’nun diploması iptal edilerek başkanlık adaylığını engelleme girişimi başlatılmış, ertesi gün çok sayıda İBB yöneticisi ve çeşitli iş insanları gözaltına alınmıştı.

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yargı ve polis eliyle gerçekleşen operasyonlar art arda geldi.

Gazetemiz baskıya gittiği sırada 229 kişi gözaltına alındı, bunlardan 74′ tutuklandı. En az 26 kişi adli denetime tabi tutulurken 8 kişi de ev hapsine konuldu.

Suçlamalar

Ekrem İmamoğlu ve İBB’ye yönelik saldırı dalgası başta iki yönden ilerliyordu: Yerel seçimlerde İstanbul’da DEM Parti ile kurulan ittifak üzerinden “Silahlı terör örgütüne yardım etme” ile diğer taraftan “yolsuzluk” ve “örgütlü suçlar” ithamları.

PKK’ye yardım etme suçlaması hemen çöktü. Bunda yüz binlerce insanın harekete geçerek Saraçhane mitinglerine katılması, çok sayıda şehirde yapılan protesto yürüyüşleriyle yükselen toplumsal itiraz etkili oldu. Böylece İBB’ye kayyım atama girişimi püskürtüldü.

İktidar bu durumdan sonra suçlamalarını “yolsuzluk” üzerine kurdu. Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu günden itibaren bir suç örgütü kurduğunu iddia ediliyor. İmamoğlu ve belediye bürokratları “rüşvet almak”, “ihaleye fesat karıştırmak”, “nitelikli dolandırıcılık” gibi bir dizi suçlamayla karşı karşıya.

Ancak gözaltına alınanlar sadece İBB’nin çok sayıda dairesini yöneten bürokratlar değil. Şoförler, mühendisler gibi çalışanlar da gözaltına alındı. Daha ilginci, operasyonların hedefindeki iş insanları.

Şirket sahiplerinin yüzde 70’inin AKP döneminde İBB’den ihale alan patronlar olduğu görülüyor. Bunların arasında Avrasya Tüneli gibi dev kamu projelerini üstlenmiş olup iktidara yakın olanlar da mevcut.

İktidarın amacı ne?

Ortaya çıkan genel tabloya bakıldığında 19 Mart’ta başlayan saldırının birden fazla amaç taşıdığı görülüyor:

AKP’nin üç seçimde de kaybettiği İBB’ye kayyım atayarak el koyma ya da bir yolsuzluk yuvası olarak gösterip yıpratma, iş yapamaz hale getirme isteği.

Erdoğan’ın en güçlü rakibi Ekrem İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirme ve hapiste tutarak başkanlık seçimlerinde devre dışı bırakma amacı –İmamoğlu’nu güçlü kılan ise sadece İstanbul’da değil Kürt şehirlerden de seçmen desteği bulması.

Birinci parti konumundaki CHP’yi yıpratma ve AKP’den kopan kitlelerin CHP’ye kaymasını engelleme.

CHP’li İBB ile iş yapan patronlara gözdağı verme, malına mülküne el koyma da dahil türlü tehdit ve baskılarla sermaye çevrelerinin korkutulması- Bu amaç karşımıza TÜSİAD yöneticilerine açılan soruşturmada da çıkmıştı. AKP, egemen sınıf arasındaki desteğini yitirmekten ölesiye korkuyor.

Soruşturmada açığa çıkanlar

İBB’ye yapılan soruşturmada gizlilik kararı var. Ancak iktidar medyası türlü türlü iddialar yayıyor. Buna karşılık CHP kaynakları, Ekrem İmamoğlu ve İBB hakkında oluşturulmak istenen dava dosyasının içinin boş olduğunu söylüyor.

İktidar çevreleri tarafından ileri sürülen suçlamaların hiçbiri ispat edilemedi. Bu yüzden gözaltı ve tutuklama dalgası sürüyor. Aynı zamanda içeri alınan kişilere itirafçılık da dayatılıyor.

Muhalif medyaya yansıyan kimi sorgu tutanaklarına bakıldığındıysa, iddia edildiği şekliyle bir suç örgütünün varlığına dair hiçbir şey görülemiyor. Aksine her bir örnekte karşımıza yine başkanlık rejimi dönemindeki siyasallaşmış yargı müdahalesi çıkıyor.

19 Mart’tan bu yana geçen zamanda yaşanan gelişmelere ve soruşturmadan sızan bir takım bilgilere bakıldığında, bu davanın hukuki değil siyasi olduğu sonucunu çıkarmak kolayca mümkün.

Mücadelenin gerekliliği

19 Mart ve sonrasında yaşananların bir yanı baskı ve seçme-seçilme hakkına antidemokratik müdahale ise diğer yanı da demokrasi, hak ve özgürlükler için mücadeledir.

Bir hafta süren Saraçhane yürüyüşleri ve gece mitingleri, bu dalgayı başlatan ve ilerleten öğrenci hareketi, birçok şehirde yapılan ve devam edilen eylemler iktidarın karşısında güçlü bir direnç oluşturuyor.

Bu hareket sadece CHP ve üyeleriyle sınırlı değil. Ekonomik kriz ve baskılara karşı kendiliğinden oluşan bir kitle mücadelesi, onca tutuklamaya, baskıya, devlet şiddetine, karalama kampanyalarına rağmen varlığını koruyor.

Bu hareket CHP’yi sola kaymaya zorladığı gibi, bu partinin sınırlarını da gösteriyor. Bu sınırların biri ideolojik yapısıdır. Şimdiki CHP liderliği (Kürt demokratların ifadesiyle) DEM Parti’ye el uzattığı, mitinglerinde çeşitli sol partilerin varlığını kabul ettiği gibi Ümit Özdağ ve onun faşist partisiyle de fiili eylem birliği kurmaktadır.

Bir diğer önemli sorun, CHP liderliğinin mücadeleden yana tutum almasına rağmen esas olarak sandığı kurtuluş yolu olarak göstermesi. Genel ve başkanlık seçimlerine epey vakit varken, böylesi bir seçim kampanyası tabandaki mücadele isteğiyle çelişiyor.

Devrimci sosyalistler otoriter yönetimin siyasi rakibini elemek için devreye soktuğu baskıya sonuna kadar karşı. Bu yüzden 19 Mart sonrası gelişen kitlesel mücadelenin içinde yer alıyor ve destekliyoruz. Ama bu, mücadele içinde süren ikinci bir mücadeledir aynı zamanda. Hareketi sağa çekmeye çalışan milliyetçilikle, ırkçı ve neo-faşist örgütlenmelerle siyasi mücadele etmek gerekir ve bu da özgürlükçülerin, antikapitalistlerin, sosyalistlerin başarabileceği bir iş.

Sosyalist İşçi’nin sıklıkla ifade ettiği gibi; sandığı bekleme, mücadeleye bak. Demokrasi, verilebilir bir şey değildir, tam tersine mücadeleyle kazanılır. Mücadele büyüdükçe bağrından güçlü öğrenci ve işçi hareketlerini yaratıp, gerçek bir değişim yolunu da açabilir.

Volkan Akyıldırım

son yazıları

Güç kaybeden iktidarın hedefinde seçme seçilme hakkı var
Demokrasinin gaspı, ekonomide tahribat yarattı
Demokrasinin gaspı, iktidarın gücünü zayıflattı

ilginizi çekebilir

1536x864_cmsv2_7031d74b-0227-593e-9de2-8da7cbabf2ad-9298861
Güç kaybeden iktidarın hedefinde seçme seçilme hakkı var
grevvv
İzmir’de belediye işçileri mücadelede kararlı
pers_thumbnail[1]
Taha El Gazi'ye, Filistin'e, Kürt Halkına Özgürlük | Şenol Karakaş ile Perspektifler 4