Kemalistler, 1923 yılında batılı devletlerle anlaşarak kurdukları, ancak niteliği hakkındaki şüpheleri dağıtmayı henüz tam olarak başaramadıkları otoriter/despotik cumhuriyetin vitrinini düzeltmek için peş peşe tepeden inme sözde "devrimler" yapmaya başladılar. Bu sayede hem kendi vatandaşlarını dilediği şekle sokabilecek, hem de batılı devletleri "çağdaş ve modern" bir devlet olduğuna inandırabileceklerdi.
Böylece Kemalistler "batılılaşma ve modernleşme" adı altında halka karşı yoğun bir saldırı başlattılar. Kemalistlerin batılı devletler nezdindeki bu vitrin düzeltme çabalarına halkın gönüllü katılımı doğal olarak söz konusu bile değildi. Halkın geleneksel örgütlenmelerine, giyimine, yaşam tarzına karşı yapılan tepeden inme müdahaleler nefretle karşılandı. Bunların şapkayla ilgili olanı ise büyük direnişlere neden oldu.
1925 yılının Ağustos ayında Mustafa Kemal Kastamonu'da halka şapkayla hitabet etti ve bundan böyle batılı kıyafetlerin giyileceğini ilan etti. Bakanlar Kurulu, kısa bir süre sonra 2413 sayılı kararname ile 2 Eylül 1925'de devlet memurlarına şapka giyme mecburiyeti getirdi.
Konya milletvekili Refik Bey ve arkadaşları, 15 Kasım 1925'de şapka dışında başlık giyilemeyeceğine dair kanun teklifini TBMM'ye verdiler. Bursa Milletvekili Nureddin Paşa bu teklifin anayasaya aykırı olduğunu öne sürdüyse de itirazı dikkate alınmadı. "Şapka İktisası Hakkında Kanun" 25 Kasım 1925'de kabul edildi.
Halkın bu karara tepkisi çok sert oldu. Başta Erzurum olmak üzere Rize, Sivas, Maraş, Giresun, Kırşehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Trabzon ve Gümüşhane'de isyanlar çıktı. Direnişin en sert olduğu yer, Trabzon'un Of ilçesiydi. Of, Hamidiye Kruvazörü tarafından bombalandı. "Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuz, vergi de vereceğuz" diye başlayan türkü bu olayla ilgilidir.
Direnişin giderek yayılma eğilimi göstermesi üzerine, İstiklal Mahkemeleri devreye girdi. Takrir-i Sükun Kanunu'yla birlikte tekrar gündeme gelen bu zulüm aygıtları, sadece şapka giymek istemedikleri için insanlara akıl almaz işkenceler yapmaya başladılar. Konya, Maraş, Giresun, Rize, Erzurum, Kayseri gibi şehirlerde "Gezici İstiklal Mahkemeleri" kuruldu.
Bu mahkemeler, ellerine geçen fırsatı değerlendirerek, Kemalist diktatörlüğe karşı çıkan muhalifleri şapka kanununa aykırı davrandıkları gerekçesiyle teker teker cezalandırmaya başladı. Bazıları ağır hapis cezalarına, bazıları ise idam cezasına çarptırıldı. Erzurum'da kurulan gezici İstiklal Mahkemesi, şehrin Kemalist rejime körü körüne boyun eğmeyi reddeden 30 kadar muhalifini asarak idam etti. Rize'de aynı sebepten ötürü 8 kişi asıldı. İskilipli Atıf Hoca gibi ileri gelen kanaat önderleri ortadan kaldırıldı. Şapka nedeniyle resmen 170 kişinin asıldığı duyurulduysa da, gerçek sayı bundan çok daha fazlaydı.
Günümüzde "Şapka Kanunu" hâlen varlığını sürdürüyor, ancak uygulanmıyor.