31 Ağustos 1939: Türkiye, Nazi Almanyasını hammaddeyle besliyor

31.08.2016 - 07:24
Haberi paylaş

1933 yılında Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye’de de milliyetçi ve ırkçı rüzgârlar birer fırtına şeklinde esmeye başladı. Devletin en üst düzey yetkilileri, Türk olmanın üstünlüğüne, Türklerin damarlarında akan asil kana, Türkler dışında diğer halkların ancak köle olabileceğine dair nutuklar atıp duruyordu. Elbette bütün bunların ekonomik nedenleri de vardı.

Nazilerin iktidara gelmesinden sonra Almanya’nın dış ticaret politikasında önemli değişimler oldu. Almanya, diğer emperyalist devletler gibi sömürgelere sahip olmadığından, ciddi bir hammadde sıkıntısı çekiyordu. Oysa Alman sanayisi büyük miktarda hammaddeye ve tarım ürünlerine ihtiyaç duyuyordu. Ayrıca içinde bulunduğu döviz sıkıntısı nedeniyle bu malları dövizle değil, takas sistemiyle satın almak istiyordu. Bu, diğer ülkelerin de işine geliyordu, çünkü ürettikleri hammaddeleri ve tarım ürünlerini satabilecekleri bir pazara ihtiyaçları vardı. Ayrıca, ihtiyaç duydukları sanayi mallarını da takas sistemi sayesinde döviz ödemeden satın alabileceklerdi.

1933 yılından itibaren Almanya ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler hızla gelişmeye başladı. Diğer batılı ülkeler hammadde ihtiyaçlarını büyük ölçüde sömürgelerinden elde ediyorlardı, ancak Almanya’nın böyle bir şansı olmadığı için, Türkiye açısından çok iyi bir pazardı. Ayrıca Türkiye şiddetli bir döviz sıkıntısı çektiği için, ürettiği hammaddeler ve tarım ürünleri karşılığında Almanya’dan sanayi ürünleri alıyor, böylece takas sisteminin büyük faydasını görüyordu. Çünkü diğer batılı ülkeler aynı sanayi ürünleri için döviz talep ediyorlardı.

Böylece 10 Ağustos 1933’te Türk-Alman Ticaret Anlaşması imzalandı. Türkiye’nin dış ticareti kısa zamanda yüzde 50 ila 70 oranı arasında Alman hegemonyasına girdi. Almanya, Türkiye’ye ilk planda demiryolu malzemesi, maden tesisleri, tekstil benzeri hafif sanayi için donanım, gemi ve askeri malzeme sevk ediyordu. Almanya’nın en ünlü çelik, elektrik ve kimya firmaları (Krupp, Otto Wolf, Ferrostahl, Vereinigte Stahlwerke, Siemens, AEG) Türkiye ile iş yapıyordu.

Türkiye ise Almanya’ya çeşitli tarım ürünlerinin yanı sıra, savaş sanayinin en önemli hammaddesi olan krom cevheri gönderiyordu. Türkiye’nin Almanya’ya sattığı krom değeri 1925 yılında 5.000 Alman Markı (RM) iken, 1929’da 35.000 RM, 1937’de 3.437.000 RM, 1938’de de 3.048.000 RM olmuştu. Bu son değer, Türkiye’nin Almanya’nın krom ihtiyacının %52’sini karşıladığı anlamına geliyordu. 1939’da bu oran %60’ın üzerine çıktı. 1939’da Türkiye Almanya’ya 115.000 ton civarında krom ihraç etti.

Nazi Almanyası ise bu arada bir yandan Yahudileri kitleler halinde toplama kamplarına gönderiyor, işçi sınıfı üzerinde inanılmaz bir şiddet ve baskı uyguluyor, bütün enerjisini silahlanmaya harcayarak dünya için muazzam bir tehlike oluşturuyordu. Bu esnada Nazi Almanyasının en büyük yardımcısı ve ortağı, silah için ihtiyaç duyduğu en önemli hammadde olan kromun neredeyse yarısından fazlasını tek başına sağlayan Türkiye idi. Aynı dönemde Türkiye’de de ırkçılık alıp başını yürümüş, 1934 Trakya Olayları başta olmak üzere, Yahudiler üzerinde şiddet ve terör estirilmeye başlanmıştı.

İngiltere, Fransa ve diğer devletlerin baskısı üzerine Türkiye, 31 Ağustos 1939’da sona eren Türk-Alman Ticaret Anlaşması’nı imzalamadı, ancak çok kısa bir süre sonra bu anlaşma yeniden imzalandı ve Naziler dünyaya dehşet saçarken, Türkiye onları hammadde ve gıdayla beslemeye devam etti. Böylece Yahudi soykırımına da ortak olarak, sicilindeki soykırım suçlarını kabartmış oldu.

Bültene kayıt ol