15 Dolar ve Adalet kampanyası: Daha güçlü bir hareket için dersler ve deneyimler

24.12.2017 - 14:33
Haberi paylaş

Kanada’daki 15 Dolar ve Adalet kampanyası örgütçülerinden ve Uluslararası Akım Kanada örgütü üyelerinden David Bush ve Doug Nesbitt’in kampanya kazanımları üzerine yazdığı ve ilk olarak Jacobin sitesinde yayımlanmış olan makaleyi okurlarımızın ilgisine sunuyoruz. Makalenin orjinal başlığı “How workers organized to win big in Ontario (İşçiler Ontario’da büyük kazanmak için nasıl örgütlendi)” idi. Başlık değişimi çevirmen tarafından yapılmıştır. 

Liberal hükümetin neoliberal kemer sıkma politikalarına ve güçlü şirket lobisine rağmen 15 Dolar ve Adalet İçin Mücadele hareketi 15 dolarlık asgari ücretle beraber bir dizi kazanım elde etti. 22 Kasım’da 148 No’lu kararname (Bill 148) Ontario yasama kurulundan geçti. Bu yasa ile 18 ay içinde 15 dolarlık asgari ücrete geçilmiş olacak. Bu Kuzey Amerika’daki en hızlı geçiş olacak. İlk artış Ocak 2018’de. Şu anda 11.60 dolar olan asgari ücret 2018’de 14 dolara, 2019 1 Ocak’a kadar da 15 dolara yükselecek. 2014’de o zaman adı 14 Dolar olan kampanyanın elde etmiş olduğu kazanım sayesinde de artışlar yıllık enflasyon oranlarına endekslenecek.

Ontario bölgesinde toplam 675.000 işçi asgari ücretle çalışıyor. Bu işçiler için kazanım %30 ücret artışı anlamına geliyor. Toplamda ise 1.7 milyon işçi ücret artışı yaşamış olacak. Asgari ücret ödenen işlerde kadınlar ve farklı etnik kökene sahip işçilerin yoğun olarak istihdam edildiğini düşünürsek en büyük faydayı ayrımcılığa en çok uğrayan işçiler görecek.

Sayısı 130.000 olduğu tahmin edilen sendika üyesi işçi doğrudan maaş artışı kazanacaklar. Bu oran Ontario’da sendikalı her on işçiden birinin artış alacağın anlamına geliyor. Şu an 15-19 dolar ücret aralığında çalışan işçilerin bu artıştan dolaylı olarak fayda sağlayacağını düşünürsek iki milyonun üzerinde işçi gelecek yıl bordrolarında artış görecekler.

Yasa 148 aynı zamanda bir dizi işçi reformunu da beraberinde getirdi.

On günlük Kişisel Acil Durum (Mazaret) İznini (Personal Emergency Leave) bölge genelindeki tüm işçiler için hak haline getirdi. Böylece 1.6 milyon işçi daha bu haktan yararlanacak. Ayrıca bu günlerin ikisi rapor beyan etmeksizin ücretli izin sayılacak.

Yasa aynı zamanda eğer mesaiye yazılmış ama çalışması için aranmamışsa işçiye işverenin en az üç saat ücret ödemesini mecbur kılıyor. İşveren aynı zamanda 48 saat önceden arayıp mesaiyi iptal etmediyse iptal edilen şift için de 3 saat ücret ödemek zorunda yasaya göre.

Bununla birlikte yasa, kart kontrol sistemini düşük ücretli işlerin yoğun olduğu sektörlere genişletiyor. Bina hizmetleri, geçici ajanslar, ev bakım hizmetleri gibi. Bu 1995’ten beri kart kontrol alanındaki ilk iyileşme.

Bunlara ek olarak bu yasa ile eşit işe eşit ücret talebinin altını çiziyor. Bu, bugüne kadar süregelen yarı-zamanlı ve geçici ajans işçilerine, aynı işi yapan tam zamanlı muadillerine göre daha az saat ücreti ödenmesi geleneğine büyük bir darbe.

Aynı yasa yeni şirketler ihale kazandığında yaşanan kontrat ilgasını ortadan kaldırıyor. Kazanılmış haklar her yeni şirketle beraber sürdürülmek zorunda. Yasayla sendikaların çalışan listelerine erişimleri kolaşlaşıyor. Beş yıllık çalışma süresinin sonunda yıllık izin hakkına bir hafta daha ekleniyor.

Bu yasa bir dizi konuda ise işçilerin taleplerini karşılamıyor. Öncelikle Liberal hükümet çiftlik ve ev içi hizmet üretenlerin toplu pazarlık hakkını tanımamakta ısrarlı. Ayrıca, yasadaki eşit işe eşit ücret dilinin içerdiği bazı sorunlu yasal boşluklar var.

Tüm eksikliklerine rağmen Yasa 148 Ontario işçi sınıfı için büyük bir zaferdir ve bu yolda verilen mücadele benzer kampanyalar için önemli dersler ve yeni fikirler sunmaktadır.

Yolu açmak

Öncelikle Yasa 148 öyle kendiliğinden lütfedilmedi ya da Liberal hükümetin bir hediyesi değil. İşçilerin kararlı, ısrarlı ve aşağıdan mücadelesi işverenlerden ve hükümetten yasayı söke söke aldı.

2013’te işçi hareketi hala 2008-2009 krizinin ardından gelen hükümet destekli saldırılardan belini doğrultmaya çalışıyordu. Tam bu sırada Toronta’daki İşçi Hareketi Merkezi (Workers’ Action Centre) ve Ontario İşçi Federasyonu asgari ücret artışı kampanyasını başlattı. Kampanya Liberal hükümete asgari ücret konusunda basınç uygulamaya çalıştı. İlk talep 2010 yılından beri 10.25 dolarda dondurulmuş olan asgari ücretin 14 dolara çıkması yönündeydi. İmza toplayarak, yaratıcı eylemler yaparak kampanya yaygın bir destek kazanmayı başardı.

2014 seçimleri yaklaştıkça Liberaller asgari ücreti 75 cent arttırıp 11 dolara çıkarmayı seçim kampanyalarına aldılar ve bundan sonraki artışları enflasyonu endekslediler. Ontario’daki üçüncü büyük parti olan sosyal demokrat işçi partisi Yeni Demokratik Parti (New Democratic Party – NDP) ise işçilerin 14 dolarlık talebini yükseltmektense bu talepi 12 dolara düşürerek desteklemeyi seçti.

NDP’nin sağa doğru kayması ve o dönem muhafazakarların ciddi sayıda kamu sektörü çalışanını işlerine son verip Amerikan tarzı iş hakkı yasaları ile tehdit etmesiyle birlikte Liberaller hiç beklenmedik bir çoğunluk elde ettiler. Asgari ücret kampanyası 14 dolarlık hedefini gerçekleştiremedi ama bölge geneli istihdam ve iş yasalarının yenilenmesi yönünde bir kazanım elde ettiler. Bu kazanım kampanyanın bir sonraki evresinin temelini oluşturdu.

Ocak 2015’te Liberaller, Değişen İşyerilerini Gözden Geçirme isimli bir girişimle İstihdam Standartları Yasasını ve Ontario İş İlişkileri Yasasını yeniden gözden geçirdiler. Bu komisyon asgari ücreti bu alanın dışında tuttu. Bir çok hükümet komisyonu gibi bu da şikayetleri halının altına süpürdü ve komiteler, paneller, araştırmalar ve diğer bürokratik ve yasama labirentlerinde talepleri boğdu.

Kampanyaya katılmış olan aktivistler ve işçiler buna nasıl bir tepki vereceklerini stratejik olarak planladılar. Toronto’da düşük ücretli ve sendikasız işçilerin örgütlendiği İşçi Hareketi Merkezi bu hakeretin belkemiğini oluşturdu. Bu örgütlenmede çoğunluğu kadınlar ve siyah işçiler oluşturuyordu.

Ontario’daki siyasi durumun nereye evrildiğini gören ve ABD’deki 15 Dolar Mücadalesinden ilham alan bu işçiler aylarca hem gerçekçi olabilecek hem de insanlara mücadele ilhamı verecek kadar cesur bir dizi talep geliştirmeye çalıştılar.

Nisan 2015’te adını 15 Dolar ve Adalet için Mücadele (the Fight for $15 and Fairness) olarak yenileyerek hareketi yeniden başlattılar. İşçiler 26 talep formüle ettiler. Bu talepleri siyasetçiler, sol akademisyenler ya da sosyal demokrat kurumlar öne sürmedi, işçiler formüle ettiler. 15 dolar ücret talebi mücadelenin yaygın destek kazanmasının anahtarı oldu, ABD’deki mücadeleyle böylece bağlantı kuruldu ve eşitsizliğe karşı yaygın bir muhalefet örgütlenebildi.

Örgütlenme açısından kampanya sendikalı ve sendikasız işçileri birleştirmek için yola çıktı. İlk başta Değişen İşyerleri Gözden Geçirme komisyonu Ontario’daki tüm işçilerin kollektif haklarının pazarlığının yapılacağı bir merci olarak kullanıldı. Daha en başından sadece siyasetçilerle lobicilik yaparak kaydadeğer kazanımlar elde edemeyecekleri konusunda aktivistler netti. İşçiler aşağıdan yani işyerinde, kampüste ve sokaklarda güçlerini tazelemeliydiler.

Temelleri Atmak

Uluslararası Hizmet Sektörü Çalışanları Sendikası’nın (SEIU) milyonlarca dolar akıttığı ABD’deki 15 Dolar kampanyasının aksine, Ontario’daki 15 Dolar ve Adalet kampanyası sendikalardan büyük bir maddi destek almadı. Çok az bağış ve destek aldı ve sadece bir tane tam zamanlı örgütçü istihdam etti. Ama sınırlı kaynakları olması olumlu anlamda kampanyayı tamamen işçilerin enerji ve kapasitelerine bağımlı kıldı. Kampanya çeşitli topluluklar içinde, üniversitelerde ve işyerlerinde küçük birimler kurdu. Bu birimler merkezi olarak üretilen el ilanları, imza föyleri ve rozetleri hareketi yönlendirmek ve dışa döndürmek kullandılar. Yerel düzeyde destek kazanmayı hedeflediler. Farklı topluluklardan ittifaklar kazandılar, bilgi topladılar ve yeni aktivistler yetiştirdiler. Her grup kendi hareket düzeyini belirledi ve birbirleri ile koordinasyon içinde çalıştı.

Aktivistler esas olarak zaten köklü oldukları topluluklar içinde çalıştılar. Örneğin sağlık sektöründeki işçi ve öğrenciler Adil İş ve Sağlık Ağı’nı (Decent Work and Health Network) mazaretli ücretli izinler ve işverenin doktor raporu şartına son verme talebi için basınç yaratmak üzere kullandılar. Dini cemaatlerdeki aktivistler 15 Dolar ve Adalet kampanyasına mücadelenin etik yönünü vurgulayarak katkı sundular ve bir bildiri kaleme aldılar. Bu bildiri ile daha fazla insanı örgütlediler, siyasetçiler üzerinde basınç oluşturdular ve medyada yer buldular.

Kampanya aynı zamanda Ontario genelindeki üniversitelerde de geniş bir ağ oluşturdu. Bu örgütlenmeler sendikalı ve sendikasız işçileri, çoğu düşük ücretle çalışan hocalarla öğrencileri bir araya getirdi. Kampüs birimleri atölyeler, imza kampanyaları, masa açma faaliyeleri, eş zamanlı protestolar ve grev ziyaretleri örgütlediler. Örneğin, Aramark şirketine bağlı olarak kampüslerde düşük ücretle çalışan yemek hizmeti işçileri greve gittiğinde 15 Dolar ve Adalet kampanyası York Üniversitesi ve Toronto Üniversitesi’nde zaten bir buçuk yıldır örgütlüydü. Öğrenciler zaten binlerce imza toplamış, amfi konuşmaları yapmış, atölyeler düzenlemiş ve el ilanları dağıtmışlardı.

Bu yüzden bu işçilerin bağlı olduğu Unite Here Local 75 üyeleri 15 dolarlık ücret ve işyerinde daha çok saygı talepleriyle pazarlığa giderken var olan yaygın dayanışma ağına güveniyorlardı. Öğrenciler 15 Dolar ve Adalet kampanyası için grevdeki işçileri desteklemenin aynı zamanda kendileri dahil tüm işçileri desteklemek olduğunu kavramıştı. İşçi sınıfının geneline hitap eden talepler etrafında örgütlenmek inanılmaz bir dayanışma süreci üretti. Öğrenciler çok başarılı bir Aramark boykotu gerçekleştirdiler ve grev kazandı. Ücretler 15 dolara çıkmış ve daha bir sürü hak elde etmişlerdi. Bu kampanya sektörde yeni bir standardın oluşmasının yolunu açtı. Roger’s Centre’daki büyük kazanım bu sayede mümkün oldu. Aslında bu kazanımlar 15 Dolar ve Adaletin çizdiği çerçevenin aşağıdan büyük bir grev desteği inşa ederek pazarlık masasında kazanım yaratabileceğini gösterdi.

O zamandan itibaren kütüphanelerdeki, havaalanlarındaki, süpermarketlerdeki ve üniversitelerdeki işçiler bu teknikleri ücret artışları, eşit işe eşit ücret, ücretli ama raporsuz mazaret izinleri ve adil çalışma saatleri kazanmak için kullandılar. Bunlardan bazıları önemli sözleşme kazanımları elde etti ve bu mücadelelerin hepsi üye mobilizasyonu ve toplumsal destek anlamında muhteşem işler başardılar.

Kampanyayı Örgütlemek

Yerel grupların 15 Dolar ve Adalet kampanyasını ihtiyaçlarına göre şekillendirmelerine izin vermek iki işe yaradı: hareketin iç örgütlenme kapasitesini ve örgütlülüğün süresini arttırdı. Organizasyonun yapısı, aktivistler iş yapmaya gönüllü olduğu sürece öz-eylem, yeni fikirler ve yeni doğrultuları teşvik etti.

Rutin örgütlenmenin büyük bölümü imza toplama, broşür dağıtma, yaratıcı eylemler yapma, afiş asma, ve siyasetçilere lobi faaliyeti yapmayı içeriyordu. Protestolar, grevler ve grev desteği daha az yaygındı ama oldukları zaman yerel ve bölge geneli kapasiteleri bir araya getirmek, harekete bir itki ve enerji kazandırmak ve tükenmişlik sendromunu engelleyecek bir git gel akışı yaratmak gibi hayati bir işlev gördüler. Yerel gruplar katılacakları aktiviteleri kendileri belirlerken, birimler bölge geneli telekonferanslar, 2016 ve 2017’de yüzyüze strateji toplantıları ve Eylül 2017’de bölge geneli kampüs toplantıları arayıcılığı ile koordinasyon ve işbirlikleri örgütlediler.

Örgütlenme yerel birimleri malzeme, bilgi ve daha geniş çaplı bir stratejik çerçeve ile harekete geçirdi. Bilgi ve iletişimi merkezileştirdi ve böylece telefon üzerinden yapılan basınç kampanyalarını, lobi faaliyetlerini, email bombardımanını ve kampanya mesajlarını geniş çaplı tutabildi.

Kampanya katı disiplin uygulayan güçlü bir lidere dayanmadı. Daha ziyade bir caz grubunun serbest akış yaratıcı işbirliğine benzetilebilir. Cornel West “caz özgürlük savaşçılarını” tariflerken “bireysellik gruptaki yaratıcı gerginliği sürdürmek ve arttırmak için teşvik edilir, ki bu gerginlik kollektif projenin hedefini gerçekleştirmesi açısından daha yüksek düzeyde performans sonuçları doğurur” diyordu. Kollektif hedefler ile bireysel yaratıcılık arasındaki bu ilişki kampanyanın yeni liderlik katmanları inşa etmesini, politik perspektifini güçlendirmesini ve dinamik kapasitesini genişletmesini mümkün kıldı. Daha fazla aktivist dahil oldukça, her biri hareketin taleplerini kendi yaşanmış işçilik gerçekliklerine hitap edecek şekilde yeniden formüle etti.

Hayati olan şuydu ki bu işçiler daha iyi çalışma koşulları için mücadele ile İslamofobiye, ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşı mücadele arasında organik bağlar kurdular. Bunun tek sebebi ırkçılığa maruz kalan işçilerin ve kadın işçilerin düşük ücretli işlerde sayıcı fazla olması değildi. Aynı derecede önemli diğer faktör kampanyanın işçilere taleplerini aşağıdan biçimlendirme şansı vermesiydi. Güçlü bir ırkçılık karşıtı, İslamofobi karşıtı ve feminist çerçeve kampanyaya katılan insanların gerçek mücadelerini yansıtıyordu. Bu aşağıdan yukarı gelişen dil aktivistlere güçlü bir kollektif siyasi ve ekonomik eğitim şansı verdi.

İşçi Hareketi Merkezinin liderliği çoğunlukla kadınlardan oluşuyordu. Bu kadın kadrolar örgütsel, stratejik ve entellektüel kas gücünün çekirdeğiydiler. Onların geliştirdikleri entellektüel sorgulama ve örgütlenme kültürü sayesinde yeni işçi lider kadroları doğdu. Mücadelenin her evresinde aktivistler kollektif olarak hareketin örgütlenme modelini, politikalarını ve siyasetini yenilediler. Aşağıdan bu ortaklaşa çabayı yansıtan yeni sesler yükseldi ve bu aktivistler eğitim toplantıları, atölyeler ve panel tartışmaları örgütlediler, eylemlerde ajitatör ve medyada sözcü oldular.

İmza toplama, eğitim ve ajitasyon deneyimleri aktivistlerin sözsel ve örgütlenme becerilerini keskinleştirdi. Aynı zamanda onları öne sürdükleri taleplerin siyasi ve ekonomik boyutlarını daha derinden kavramaya zorladı. Bu fikirleri daha tutarlı bir biçimde nasıl formüle edeceklerini kavramalarına yardımcı oldu.

Kampanya ilerleyip Yasa 148 ortaya çıktığında, işverenler korku yayma kampanyası başlattılar. Büyük iş kayıpları olacağına, yaygın otomasyona geçileceğine ve küçük işletmelerin iflas edeceğine dair korku yaymaya çalıştılar. Saldırılarına direnmek için aktivistler bölgenin istihdam ve iş yapılarını detaylı anlamak, otomasyon, verimlilik, ciro, cinsiyetlendirilmiş ücret ve ırksallaştırılmış istihdam, bütünleşik talep, işçi sınıfı tüketim harcamaları ve benzeri bir sürü konuyu derinlemesine incelemek zorunda kaldılar.

Eleştirmenleri yenmek

Bazıları için şu anda Ontario’da 15 dolar asgari ücret almak mütevazi bir kazanım gibi görünebilir. Bugün böyle görünüyor çünkü insanlar bunu gerçekleştirmek için deli gibi örgütlendiler.

Kampanya başladığında insanların çoğunluğu, kampanyaya sempati duyanlar bile, bunun asla gerçekleşmeyeceğini düşünüyordu. Neoliberal kemer sıkma politikalarının Ontario’daki sendikalı ve sendikasız işçileri ne kadar sindirdiğini hesaba katarsak bu fikri anlayabiliriz. Eğer kampanya taleplerini daha düşük beklentilerle şekillendirseydi, ne ciddi reformlar kazanabilirdi ne de sınıf güçleri dengesini işçiler lehine değiştirebilirdi.

Bazı çevreler hareketin kitlesel olarak dışa açılma yönelimine pek sıcak bakmadılar. Daha başındayken, ciddi sayıdaki işçi lideri kampanyanın 15 doları asla kazanamayacağını, bu talebi bırakmak gerektiğini, zaten de bu talebin Değişen İşyerleri Gözden Geçirme komisyonunun kapsamı dışında olduğunu iddia ettiler.

Ama kampanya örgütçüleri hükümetin işçilerin önceliklerini belirlemesini reddetti. İşçiler ücret artışının önemini anlamışlardı çünkü çok net bir biçimde bu işçilerin ihtiyacına karşılık geliyordu. Artan eşitsizliğe karşı ses çıkarma ihtiyacını kavradılar ve daha fazla reform kazanmak için bir destek tabanı yaratabildiler.

Bugün 15 doları kazanmış olmamız şüphecilerin ne kadar da yanıldığının en açık kanıtı.

Liberaller 15 dolar asgari ücreti desteklemeye başlayıp Yasa 148’i ilan ettiklerinde Ontario’daki Sol ve Sağ kimi kesimler bunu Haziran 2018 seçimlerinde oy satın almak için yapılan bir hamle olarak niteledi.

Şüphesiz ki Yasa 148 Liberal parti için liberal bir fırsatçılıktır ama daha önemlisi şudur: kampanya 15 Dolar ve Adaleti o kadar yaygın bir toplumsal talebe dönüştürdü ki artık hiçbir parti hareketin merkezindeki temel taleplere karşı doğrudan bir şey söyleme cesareti gösteremiyor. Kamuoyu yoklamaları bu reformlar lehinde çok net ve yaygın bir desteğin varlığını gösteriyor. Siyasetçiler bunun seçimin kaderini belirleyeceğinin farkındalar.

Belki en zavallı tepki NDP’den geldi. İddialarına gore Liberaller onların fikirlerini çaldılar. NDP tabii ki liberallerden bu meseleler söz konusu olduğunda daha iyi bir pozisyona sahipç ama kendileri de 15 doları Yasa 148 gündeme gelmeden sadece bir yıl önce desteklemeye başladılar.

Kampanyanın 7 günlük mazaretli ücretli izin günü talebine karşı 5 gün talebini öne sürdüler ve daha da garibi küçük işletmelerin ücret artışlarından kötü etkilenmesini önlemek için onlara ekstra zaman sözü verdiler. Bu tamamen şirket lobisinin kampanyanın altını oymak için öne sürdüğü argümanlara prim vermekti.

Ontario NDP lideri Andrea Horwarth yakın zaman önce Ontario Ticaret Odası toplantısına katılıp Liberalleri küçük işletme iflaslarını engelleyecek için ek sure planı yapmamakla ve reformları alelacele geçirmekle eleştirdi.

NDP bu tutumu yüzünden Liberallerin yakın zamanda küçük şirketler için önerdikleri vergi kesintisine karşı muhalefet etme şansını da kaybetmiş oldu.

Savaşı Kazanmak

Kampanyanın başlattığı mücadelenin tabii ki 148 nolu yasayla sonuna gelinmedi. Yasa 148 sadece mücadelenin yeni bir evreye girdiği anlamına geliyor. Artık bahisler daha yüksek. Şimdi, işimizin büyük kısmı yeni yasanın pratikteki uygulanışını şekillendirmekle ilgili olacak. Bu mücadeleler, yasanın işçilere faydasını belirleyecek. Reformların en iyi şekilde uygulanmasını sağlamak ve iyi örgütlenmiş ve kötücül işveren lobisine karşı mücadaleyi toplumsal anlamda görünür tutmak temel işimiz olmalı.

Sağ kanat ve büyük şirketler bahar seçimlerini dört gözle bekliyorlar. 15 yıllık yorgun liberal iktidar yenilenmiş bir muhafazakar muhalefetle karşı karşıya. Muhafazakarlar çoktan ücret artışını 2022’ye erteleyeceklerini ilan ettiler. Eğer kazanırlarsa, 148 nolu yasayı daha da ileri atabilirler. Aynen 1995 hükümetinin ilk aylarında yaptıkları gibi. O zaman da bölgenin NDP’nin iktidarda olduğu tek bölgesinin reformlarını geri çekmeyi başarmışlardı.

NPD’ye gelecek olursak, kampanyalarını üçüncü yol söylemi ile karışık ilericilik üzerine kuracıklarına dair her türlü işareti vermiş durumdalar. Yari 20 sene önce ilan ettikleri neoliberal politikalara bağlılıklarında sadık kalacaklar.

Bu 15 Dolar ve Adalet kampanyası aktivistleri için zor bir bağlam. Adalet kampanyası 148 nolu yasanın uygulanması için yeni bir strateji geliştirmek zorunda kalacak, yasanın budanmasına karşı yasayı savunacak ve karşılanmamış talepler için mücadeleye devam edecek.

Mücadeleyi Genişletmek

Ontario 15 Dolar ve Adalet kampanyası işçilerin taleplerini ve temel meselelerini masaya koydu ve gerçek kazanımlar elde etti. Makaledeki ana argümanları özetleyecek olursak bunun çeşitli önemli sebepleri var.

Birincisi hareketin meselelere jilet gibi keskin biçimde odaklanması. İlham verecek kadar cesur ve kazanılabilecek kadar gerçekçi talepleri seçerek, kampanya projesini işçiler ve onların deneyimlerine dayandırması. Meselelerin işçi sınıfının geniş bir kesimine hitap ediyor oluşu beklentileri arttırdı. Bu ise aktivistlerin sendikali ve sendikasız işçilerden, azınlıklıkları temsil eden topluluklardan ve öğrenci gruplarından oluşan birleşik bir cephe kurmasını sağladı.

İkincisi, kampanyanın kitlesel etkisini genişletmek için işçileri bölge genelinde mobilize etmeye odaklandı. Bunu yapmak için baş döndürücü sayıda metod kullandı: protestolar düzenledi, açık hava etkinlikleri yaptı, imza topladı, lobicilik yaptı, afişleme yaptı, gazetelere yazılar yazdı, videolar yayınladı, pankartlar astı, telefon baskı kampanyaları düzenledi, kapı kapı gezdi ve hatta grev örgütledi.

15 Dolar ve Adalet yukarıdan aşağı bir kampanya değildi. Bilakis farklı kesimlerden menkul aşağıdan liderlik yaratmaya dayanıyordu. Hareketin üçüncü gücü burdan geldi: düşünceli, yetenekli, entellektüel olarak meraklı ve tutkulu insanlar örgütlenmeye katıldı. Yarattıkları hareket kültürü yeni katılımcılara değer verdi, insanları güçlendirmeyi hedefledi ve işçilere hareketi kendi deneyimleri ile ve topluluklarının taleplerini yansıtacak şekilde örgütleme şansı verdi.

15 Dolar ve Adalet kampanyasının son dersi 15 dolar asgari ücretin kazanılabilir olduğunu göstermek değil. Esas ders bu hareketin dönüştürücülüğüdür. Kampanyanın çalışma şartlarını iyileştirme uğraşı özünde tüm işçilerin daha da ileri gitme ve gerçekten hakettikleri şeyi kazanma yolunda kapasite, güven ve güç inşa etmesiyle ilgilidir. 

David Bush ve Doug Nesbitt

(Jacobinmag'den çeviren Canan Şahin) 

Bültene kayıt ol