Güney Kore: İmparatorluklar için inşa edilmiş bir ülke

04.04.2017 - 09:34
Haberi paylaş

Güney Kore’de patlayan Samsung telefonlar, ülkenin gözden düşmüş başkanı Park Geun-hye’nin yüksek irtifa rahatsızlığı için ayrılan parayla Viagra almasından daha büyük bir kriz teşkil etmiyor.

Ama her iki olay da Güney Kore devletinin merkezindeki gerçek bir krizin ifadesi. Kitlesel eylemler, siyasal destekler karşılığında milyonlarca poundluk rüşvet aldığını kabul eden Park Geun-hye’nin istifa etmesini sağladı. Şaman bir tarikatın lideri olan Choi Soon-sil, Park ile olan bağlantılarını farklı şirketlerin Park’ın “yardım vakıflarına” 60 milyon pounddan fazla para göndermesini sağlamak için kullanmakla suçlanıyor.

Samsung’un akıllı telefon ve gemi inşa imparatorluğunun fiilen başında bulunan Jay Y Lee Ocak ayında bir geceyi hapishanede geçirdi. Samsung’un resmi patron olan Lee Kun-hee, 10 milyar poundluk servetiyle Güney Kore’deji en zengin insan. Onun oğlu Jay Y, iki Samsung iştirakinin birleşmesini kolaylaştırmak amacıyla Park’a 30 milyon pound vermekle suçlanıyor. Samsung ekonomiyi egemen olan ve “chaebol” olarak bilinen holdinglerin en büyüğü. Yaşlı Lee, rüşvet suçlamasından iki kez mahkûm olmuştu. Hapis cezası alsa da başkan tarafından affedildiğinden hapiste yatmadı.

Park 1974 yılında o dönemde Güney Kore’nin diktatörü olan babası Park Chung-hee’yi hedef alan ve annesinin öldürüldüğü bir suikast teşebbüsünün ardından Choi ailesiyle içli dışlı olmaya başladı. Bir tarikatın lideri olan Yaşlı Choi Park’ın annesinin ruhu ile iletişim kurduğunu iddia ediyordu. Onun kızı olan Choi Soon-sil, Yaşlı Choi’nin 1994’deki ölümünün ardından bu görevi devraldı. Park’ın babası 1979 yılında Kore’deki CIA’in başı olan Kim Jae-gyu tarafından öldürüldü. Mahkemede cinayeti işlerken amaçladıklarından birinin, liderin Choi’nin yozlaştırıcı etkisini engellemekte başarısız olması olduğunu söyledi. O buna bir son vermek istiyordu. Aynı zamanda onun yaptıklarına odaklanan ve hükümeti devirme tehdidinde bulunan kitlesel eylemler de oluyordu.

General Park Chung hee iktidara 1961 yılında bir darbe ile geldi.  Hem Park hem de Kim 1946 yılında ABD’deki bir askeri okuldan mezun olmuşlardı. 1945’den beri süren ABD müdahalesi kritik önemdeydi. Güney Kore’nin ilk başkanı olan Syngman Rhee 35 yılını Amerika’da geçirmişti ve ABD tarafından onaylanmıştı. CIA onu Seul’a ABD’li General MacArthur’un özel uçağıyla getirdi. 14 Ağustos 1945’te ABD Başkanı Harry Truman, Kore boyunca uzanan hayali bir çizgi olan 38’inci paralelin güneyindeki askerlerin ABD’ye teslim olması gerektiğini açıkladı. Hattın kuzeyindeki askerler ise Rusya’ya teslim oldular. Devlet ikiye bölünmüştü ve sıradan insanlara söz hakkı verilmiyordu.

Japon emperyalizminin sona ermesiyle ülkedeki ABD ve Rusya egemenliği başladı. Hem Rusya hem de ABD emperyalizmi her tür direnişi ezmeye çalıştı ve yarımadanın kendi bölümlerinde kendilerine sadık rejimler kurdular. Bir süre sonra süper güçler tarafından seçilen her iki diktatörün de, kendilerine ne söylenirse onu yapacak olan kuklalar olmadığı ortaya çıktı.

Rus lider Joseph Stalin’in onayını alan Kuzey Kore lideri Kim İl Sung 1950’de bir savaş başlattı. ABD, kendi müdahalesinde BM’nin de desteğini aldı ve ülkeye 1,5 milyon asker gönderdi. 63.000 Britanya askeri de başka ülkeleri askerleriyle birlikte bu ülkeye gönderildi. Çin hükümeti Kuzey’i desteklemek için asker gönderdi. Savaş müdahil ülkelerin çıkarlarına göre gelişti. Savaşta dört milyon Koreli öldü veya yaralandı ve 20 milyon Koreli mülteci durumuna düştü. 2 milyon Koreli sivil ölürken Güneydeki nüfusun yarısı evlerini kaybetti.

Savaşın zirvede olduğu 1951’de ABD Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’a sahte nükleer bombalama uçuşları gerçekleştirdi. Kore savaşının üç yılında on yılda Vietnam’a yağdırdığı napalmdan daha fazlasını bu ülkeye attı. Üç yılın sonunda taraflar bir çıkmaza girdiler, her iki taraf da süper güçler arasında açık bir mücadeleyi tetiklemeden daha fazla savaşı sürdüremez hale geldi. Nihai sınır çizgisi, savaş başlamadan önce olan ile aynıydı. Bu anlamsız ve barbarca savaş Soğuk Savaş’ı özetliyordu.

ABD’nin varlığının yarattığı doğrudan ve dolaylı ekonomik faydalar Kore’nin büyümesinde motor gücü teşkil etti. Güney Kore muazzam miktarda ABD yardımı aldı. Aynı zamanda bu ülke ucuz emek arayışında olan Japon şirketlerinin tercih ettiği bir imalat merkezi haline geldi. ABD’nin onayladığı darbenin ardından Park Chung-hee’nin rejimi ekonomiyi sıkı bir kontrol altına aldı ve büyümeyi planladı. Aynı zamanda devlet, bankalar ve sanayi arasında yakın bir ilişki kurdular. Geçişken küresel politikalar sürdürüldü.

Güney Kore’deki sağcıların 2014 yılında Sewol feribot kazasında hayatını kaybedenlerin ailelerini “Kuzey Kore yanlısı komünistler” olarak etiketlemesi çarpıcıdır. Bu felakette 250’si lise öğrencisi olan 300 kişi hayatını kaybetmişti. Park geçen yıl ülkeye, ABD yapımı bir füze savunma sistemi kurmaya karar verdi. Onun görevden alınmasına rağmen, Başkan vekili olarak görev yapan Hwang Kyo-ahn bu planı sürdürüyor. Füzeler bu ay yerleştirilmeye başlanacak. Bu durum ABD’nin Çin ile olan ilişkilerinin bozulduğunu gösteriyor.

Ancak şimdi Çin hem mallar hem de hammaddeler açısından ithalat üssü olduğundan Kore ekonomisi için büyük bir öneme sahip. Kuzey Kore ile yürütülen ekonomik işbirliği bölgesinin kapatılması da ABD’nin bölgede yürüttüğü güç mücadelesinin dolaysız bir parçasıydı.

Ancak imparatorluğun manevralarına ve egemen sınıfın yozlaşmışlığına karşı Kore işçi sınıfının gücü ve militanlığı her zaman güçlü bir alternatif sunuyor. 1945 ile 1950’de Kore Savaşı’nın patlak vermesi arasındaki yıllar çalkantılıydı. Hem kuzeyde hem de güneydeki işçiler daha önce Japon kapitalistlerinin sahip olduğu fabrikaların kontrolünü ele geçirdiler. Tüm ülkede yeni demokratik araçlar kuruldu, onların adı halk komiteleriydi. Ağustos ve Eylül 1945’te Seul’da bir Kore Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Bu cumhuriyet ülkenin her yanında kurulan halk komitelerine dayanan geçici bir hükümetti. ABD ve Rusya halk demokrasisini ifade eden her şeyi ezip geçtiler. Ancak sanayileşme güçlü bir işçi sınıfı yarattı.

1960’da öğrencilerin yolsuzluk karşıtı eylemleri polis tarafından zor kullanılarak bastırılınca, gösteriler büyüdü ve başkan devrildi. 1970’lerin sonunda yine aynı şekilde başkan görevi bırakmak zorunda kaldı. 1987’de öğrenciler ve orta sınıfın bazı kesimlerinin katıldığı eylemler askeri rejimi sarsarak onu bir derede serbestleşmeye gitmek zorunda bıraktı. Bunu 1988 yılındaki büyük grevler izledi. Grevler ancak işçiler iki haneli rakamlarda ücret zammı aldıklarında sona erdi.

Geride bıraktığımız yirmi yılda Kore işçileri baskıyla karşılaştıklarında örgütlendiler ve devasa militan eylemlerle direndiler. Park Kore’deki işçi hareketini ezmeye çalıştı. Geçen yılın Ekim ayında yirmiden fazla sendika lideri ve eylemci hapse atıldı. Ancak aynı zamanda Hyundai işçileri greve gitti ve önemli bir oranda zam aldılar. Son harekete hız veren şey, demiryolu işçilerinin greviydi. Park’ın devrilmesini sağlayan milyonlarca insan sokaklara çıkıp neredeyse aralıksız bir şekilde seferber olmasıydı. Generallerden, casuslardan ve holding patronlarından iktidarı da onlar alacak.

Simon Basketter

Bültene kayıt ol