Yunanistan krizi ve Troyka çetesi

01.07.2015 - 23:32
Haberi paylaş

Yunanistan'da 5 Temmuz'da yapılacak referandum öncesi, Doğan Kansız, ülkedeki ekonomik krizin seyrini, egemen sınıfların yalanlarını ve Troyka'nın neyi amaçladığını yazdı:

Ekonomik krizler temelde üç aşamada değerlendirilir: krizin patlak verdiğinin farkına varma evresi, krize karşı harekete geçme evresi ve yapılan hamlenin etkisinin beklenmesi evresi. Her ne kadar bu üç evrenin işleyişi gayet basit görünse de, gerçek hayatta işlemi karmaşıklaştırmak için pek çok aktör devreye girer. Çekirdek ülkeler krizin maliyetini çevre ülkelere yüklemeye çalışırken, Ponzi finansa* bulaşmış yatırımcılar da borçlanmaya devam edebilmek için lobi faaliyetlerinde bulunarak, krizin ilan edilmesini ya da ona karşı eyleme geçilmesini engellemek isterler. Bu, kârlılığın devamı adına da gerçekleştirilebilir, var olan borçların çevrilebilmesi adına da.

Subprime krizi olarak patlak veren, daha sonra devasa bir kredi çıkmazına dönüşen 2008 krizinin ABD’den Avrupa’ya yayılması da benzer şekilde gerçekleşmiştir. Batmaktan kurtulmak isteyen General Motors, ihaleyi en büyük ortaklarından biri olan Alman devi Opel’e yıkmak istemiş (ve başarılı da olmuş). Bu durumda Alman hükümeti ise ekonomileri büyük bir resesyonla karşılaşmasın diye topu ivedilikle başta Yunanistan olmak üzere çevre ülkelere atmıştır.

Bilinen klişelerin daha yüksek sesle tekrarlanması

Avrupa’nın “kurumlarının” (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para fonu) devreye girdiği andan itibaren, hepimizin özellikle kriz dönemlerinde duyduğu klişeler, bu kez resmi makamların manipülasyonlarıyla daha yüksek sesle anlatılmaya başlandı: “Tembel Yunanlar bu durumda olmayı hak ediyor!”

Bu iddialar gerçek olsa dahi benim açımdan pek önemi olmayacaktı, ancak bu kadar açık şekilde yalan söylemeleri meseleyi umursamamı sağlıyor. Zira OECD verilerine göre Yunan işçi sınıfı OECD ülkeleri içerisinde en fazla çalışan üçüncü ülke!

C:\Users\thegod\Downloads\FullSizeRender (1).jpg

Görebileceğiniz üzere, aynı listede Alman hükümetinin çalışkanlığıyla övündüğü Almanya sondan ikinci sırada. Tekrar belirtmemde fayda var, insanları çalışkan ve tembel olarak ikiye ayırmaktan tenzih etmek isterim. Ancak Avrupa’nın kurumları bu gibi iddialarla gelince onların dilinde cevap vermek gerekiyor.

Öte yandan bu argümanımızı duyunca, şu karşı argümanla gelebilirler: "Yunanlar fazla çalışıyorlar, fakat verimli değiller". Neyse ki OECD verilerine göre 1995’ten krizin başlangıcına kadar Yunanistan’ın iş gücü verimliliği Almanya’ya kıyasla daha fazla.

C:\Users\thegod\Pictures\prod in greece.JPG

Troyka’nın mafyatik eylemleri

Kapitalist ekonominin içinde kalarak bir krizden kurtulabilmek için şimdiye dek atılabilen tek adım, ekonomide kurumsal bir revizyona gitmek olmuştur. Yani bu durumda neoliberal ekonomi politikalarını terk edip, Keynesyen ekonomi politikalarına geçiş, borcun bütünüyle reddi ya da Euro bölgesinden çıkış söz konusu olmadan ‘makul’ bir krizden kurtuluş yolu çizecektir. Oysa Troyka’nın her görüşme sonrası sunduğu rapor çok acı: Daha fazla deregülasyon, daha fazla özelleştirme, daha serbest piyasa ve daha fazla kemer sıkma. Yani daha önce tecrübe edilen krizden çıkma uygulamalarının tam tersi.

Bu durumda Troyka’nın, Yunan halkını açlıktan ölmeleri durumunda dahi umursamadığını söylemek çok zor olmasa gerek. Bu bana tam bir mafya davranışı gibi geliyor. Kendilerine olan borçlarını ödemeleri için ‘müşterilerinin’ hayatta kalmasını tercih eden ama mecbur kalırsa da öldürmekten geri kalmayacak bir çete gibiler. Eğer öldürürlerse borçları tahsil edemeyecekler, ancak geride kalanlar (bu durumda İspanya, Portekiz ve İtalya) için bir ibret teşkil edeceğini ve en azından onların borçlarını ödeyeceklerini ummak için daha fazla nedenleri olacak.

Kemer sıkma çözüm olabilir mi?

Basitçe hayır. Bunu sosyalist reflekslerle söylemiyorum, veriler öyle diyor. Her şeyden öte, yoğun bir tasarrufa yönelmiş bir ekonomide mutlak bir durgunluk söz konusu olur ve ekonomik durum daha kötüye gidebilir. Nitekim sosyal demokrat olduğunu iddia eden PASOK döneminde Yunanistan’da başlayan kemer sıkma politikaları ile birlikte, Yunan devlet borçları toplam GSYH’lerine oranla inanılmaz bir artış göstermiştir. Bunu takip eden Lukas Papadimos ve Panagiotis Pikrammenos teknokrat hükümetleri dönemlerinde ve Yeni Demokrasi döneminde bu hızlı artış devam etmiş, Syriza iktidara geldikten sonra, her ne kadar Yunan halkına nefes alacak bir alan açmak için uğraşsalar da şimdiye dek başarılı olamamışlar ve devlet borcunun GSYH’ye oranı yüzde 190’lara ulaşmıştır.

Doğan Kansız

C:\Users\thegod\Pictures\greece debt-gdp.JPG

* Ponzi finans: Borcun borçla kapatıldığı finansman türü.

Bültene kayıt ol