Erdoğan'la on günde bir konuşmak

01.09.2017 - 23:17
Roni Margulies
Haberi paylaş

Cumhurbaşkanı Macron'un sözleri Türkiye'de pek çok yüreğin yağlarını eritmiştir.

Le Point dergisiyle yaptığı bir söyleşide Macron, "Bildiğiniz gibi, küresel sahneye çıkmak aslında o kadar da havalı ("cool") bir şey değil" demiş. Dergi muhabirinin "Nasıl yani?" anlamına gelen sorusu üzerine de Macron, "Erdoğan'la on günde bir konuşması gereken benim" diye cevap vermiş. Fransızca olarak söylenmesi mümkün değil herhalde, ama olsaydı, "Allah kimseye nasip etmesin" diye devam edecekti belli ki.

Macron Erdoğan'la en son 27 Ağustos'ta telefonda görüşmüş. Türkiye'de tutuklu bulunan bir Fransız gazetecinin durumunu konuşmuşlar.

Macron'un yardımcılarından biri daha sonra bu sözlerin Erdoğan'a yönelik bir eleştiri olmadığını, dalga geçme niyeti taşımadığını söylemiş. "Sayın Erdoğan'la yapılan görüşmeler her zaman çok ciddidir" demiş. Diplomasi böyledir zaten; "Biz onunla hep dalga geçeriz" diyecek değildi ya!

Macron'un söyledikleri Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısını mutlu etmiştir. "Oh be, adamı biz küçük düşüremiyoruz, bari başkaları düşürsün" demişlerdir.

Erdoğan geçen mayıs ayında Amerika'ya gidip Trump'la görüştüğünde benzer bir şey olmuştu.

Cumhuriyet gazetesi "Dört ay beklenen görüşme 20 dakika sürdü..." manşetiyle mutlu haberi şöyle vermişti:

"Göreve geldiği 20 Ocak 2017'den beri Dışişleri Bakanlığı tarafından randevu alınmaya çalışılan ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşmesi 20 dakika sürdü. Trump, Erdoğan'ı görüşmenin yapılacağı salonun kapısında karşıladı. Günlerdir havuz medyası görüşmede YPG terör örgütüne yapılan silah yardımı, Fethullah Gülen'in iadesi ve Rıza Sarraf konularının ele alınacağı bir görüşme olarak duyuruyordu. Masada dört önemli konunun gündeme geleceği iddia edilmesine karşı görüşme 20 dakika sürdü."

Sosyal medyanın muhalif kanadı Trump'ın Erdoğan'la uzun uzun görüşmemesine çok sevinmiş, adeta Trump'ı alkışlayacak hâle gelmişti.

Trump gibi bir mağara adamıyla görüştüğü için Erdoğan'ı eleştirmek yerine, yeterince görüşemediği için sevinmek ilginç ve garip gelmişti bana. Hâlâ da geliyor.

Güvenli ve uzak bir mesafe

Yanlış anlaşılmasın. Erdoğan'ın da herhangi başka bir devlet adamının da küçük düşürülmesine hiç itirazım yok. Biz yapsak hapse düşeriz, bari güvenli ve uzak bir mesafeden başkaları yapsın.

Ama bizim muhalefetin Trump ve Macron olaylarındaki sevinci yine de garip. Adeta bir havlu atma durumunu, beyaz bayrak kaldırma sahnesini yansıtıyor.

Gerçekten de muhalefetin durumu havludan ve bayraktan çok uzak değil. Müthiş bir moral bozukluğu, bir yenilgi havası, bir çaresizlik duygusu var her yanda. İçinde olanlar bilir.

Bu hava, her şeyden önce, Erdoğan'ın niye hâlâ güçlü olduğunu, gücünü nereden aldığını anlayamamaktan kaynaklanıyor. Sonra da gücünün ne kadar kırılgan olduğunu görememekten.

Toplumun yaklaşık yarısının AKP döneminde nasıl ilk kez rahat nefes aldığını, 2000 yılı öncesine dönmeye hiçbir koşulda razı olmayacağını anlamayınca, Erdoğan gerçekten de büyülü bir ölümsüz yaratık gibi görünür. Dünyayı anlamadan dünya değiştirilemez. AKP tabanının gerçek ve haklı kaygılarını anlamadan AKP düşürülemez. Mustafa Kemal ile Mustafa Balbay'ın askerlerine bel bağlayanlar AKP iktidarının devamını garanti eder.

Oysa, Erdoğan'la AKP'nin gücü son derece kırılgan. Dört neden sayayım, yeter.

Bir, Erdoğan'ın Genelkurmay ve Ergenekon'la, derin ve sığ devletle kurduğu ittifak istikrarsızdır. Evet, Erdoğan'ın çocukluğundan beri hayal ettiği ittifaktır bu, ama devletin uzun süre kabul edemeyeceği ittifaktır.

İki, Erdoğan Türkiye'si iki savaşın içinde. Biri bizzat kendi sınırları içinde, biri Suriye'de. İkisi de kötü gidiyor, ikisinin de başarı şansı yok. Savaşın olduğu yerde istikrar olamaz.

Üç, Türkiye ekonomisi krizde değil, ama iyi durumda da değil. Daha birkaç yıl önce yaygın olan "İyi durumdayız valla" havasından eser kalmadı.

Dört, ülkedeki genel hava, OHAL'in, KHK'ların, adaletsizliklerin yarattığı hava, AKP tabanı dahil herkesi etkiliyor, herkeste bir rahatsızlık ve tedirginlik yaratıyor. Bunun ne zaman, nasıl patlak vereceği belli olmaz, ama çok uzun süremeyeceği de açık.

Memlekette muhalif olmak şu anda pek keyifli olmayabilir, ama bu kadar istikrarsızlık unsuru varken Cumhurbaşkanı olmak da istemezdim doğrusu.

Roni Margulies 

[email protected]

Bültene kayıt ol