1989-1991 yılları arasında Doğu Bloku rejimleri çöktüğünde, sosyalizmin “kapitalizmden kapitalizme” geçiş aşaması olduğu yönündeki esprilerden geçilmiyordu ortalık. Burjuvazinin dalgacı ideologlarının en ciddisi ise “tarihin sonu”nu ilan etmişti. Büyük anlatıların tıpkı büyük dönüşüm beklentisinin çöküşü gibi nihayete erdiğini ilan eden Fransic Fukuyama, Birinci Dünya Savaşı öncesinde benzer cümleler kuran selefleri kadar büyük bir yanılgı içinde olduğunu gördü. Ne tarihin sonuna gelmiştik ne de kapitalizm sosyalizme üstünlüğünü kanıtlamıştı bu 25 yılda.
Tarih, bazı ideologların canı öyle istedi diye sonlanabilecek bir süreç değil. Ama tarih, en azından, büyük finans ve sermaye çevrelerine arzuladıkları teorik görüşleri çerçeveleyip sunan ideologların, “Yanılmışım, özür dilerim” gibi erdemli davranışlar içerisinde hiçbir zaman girmediklerinin tanığı. Ve fakat tarih bir şeyin daha tanığı: kapitalizm, kapitalist olmasına rağmen kapitalist olmadığını yutturabildiği Doğu Bloku rejimlerinin yıkımını yine kapitalizmin başarısı olarak sunma becerisine de sahip. Bu beceri, kapitalist üretim sisteminin doğasında olan krizin her devresinin unutturulması alanındaki yeteneklerle el ele gidiyor. Kapitalistler on, onbeş yılda bir Karl Marx’ın haklı olduğu veya dinozor olduğu yönündeki görüşlerle kafamızı şişiriyorlar.
Şimdi sırasıyla beş küresel hadise, küreselleşme adı verilen efsaneye karşı mücadele eden antikapitalist sosyalistlerin ne kadar haklı olduğunu kanıtladı: 1. ABD’nin Irak işgali, işgalin başarısızlıkla ve ABD’nin başına mevcut hegemonya sorunlarını daha da derinleştirip belalar açarak sona ermesi, 2. İklim değişiminin önüne geçilmediğinde, bunun ekonomik, sosyal ve ekolojik bedelinin yıkıcı bir düzeyde olacak olması, 3. 2008 küresel finans krizi ve bu krizin artçı ekonomik ve siyasal sonuçları, 4. Brexit’le İngiltere’nin Avrupa Birliği düşüne elveda derken, Avrupa Birliği'nin bir blok olarak krizinin derinleşmesi ve 5. ABD’nin yeni başkanının ABD genelkurmayını bile ürkütecek kadar sıra dışı bir ırkçı, maço, iklim değişimi inkârcısı ve sağcı bir popülist olan Trump olması.
Küresel düzeyde yaşanan çarpıcı gelişmeler, haklı olanın küreselleşme karşıtları olduğunu gösteriyor. Küreselleşme karşıtı hareket içinde sosyalistler, özel bir övgüyü daha hak ediyor: Bizler, küreselleşme karşıtı ağın, küresel antikapitalist savaş karşıtı bir ağa dönüşmesi için özel bir çaba sergiledik. Şirketlerin teşhiriyle, ABD ve küresel kapitalizm ve savaşın teşhiri arasında var olan kopmaz bağı açığa serdik.
Trump gibi tiplerin başarısı, bildiğimiz dünyanın sonuna geldiğimizin görülmemesi imkansız olan işaretleri. Bu başarı bir yandan da kapitalizme tepkinin sağcı ve apaçık bir kapitalistin liderliği altında gösterilen bir versiyonu. Devrimci sosyalistlerin temel inşacıları olacağı kitlesel antikapitalist bir alternatif, kapitalizme, yerleşik düzene, siyasetin alışkanlık hâline gelmiş olan efektlerine karşı kitlesel tepkinin doğru bir adreste örgütlenmesi için de kaçınılmaz.
Şenol Karakaş