Balıklar ve aydınlar

23.09.2016 - 12:38
Atilla Dirim
Haberi paylaş

Birkaç sene önce Sakarya Nehri'nin denize döküldüğü yer olan Karasu İlçesi'ne gitmiştim. Şirin bir yerdi diye hatırlıyorum; nehrin deltasında keyifli çay bahçeleri, hatıra eşyası satan dükkanlar ve bilgilendirme tabelaları vardı. Bunların bir kısmı, Mersin balığı hakkında bilgi veriyordu.

Mersin balığı, malûm, insanın etinden ziyade yumurtası için sömürdüğü bir canlı. Yumurtaları işlenerek havyar elde ediliyor, yüksek fiyatlara satılıyor. Bir belgeselde Hazar Denizi'nde yetiştirilen Mersin balıklarının yumurtalarının sezaryenle alınarak, hayvanların tekrar denize bırakıldığını izlemiştim. Korkunç bir görüntüydü.

Bu balık eskiden Sakarya Nehri'nde bol miktarda bulunuyormuş. Aslında bir tuzlu su balığı olmasına rağmen, yumurtalarını tatlı suya bıraktığı için ta Eskişehir'e kadar gittiği oluyormuş. Ancak 1950'li yıllardan sonra sayıları hızla azalmaya başlamış. Nedenini tahmin etmek çok güç olmasa gerek; tümüyle kontrolsuz aşırı avlanma, nehre kontrolsüzce verilen zehirli atıklar nedeniyle aşırı kirlilik ve balıkların yumurtlama alanlarına giden göç yolları üzerine yapılan hidroelektrik santralleri.

Tabii nehirde balık falan kalmayınca, durumun ciddiyetinin farkına varılmış. Zaman içinde Mersin balığının avlanmasına sınır getirilmiş, ardından da, yani üç ayrı türün ikisi tümüyle ortadan kalkınca, avlanması yasaklanmış. 2000 yılından bu yana Rusya'dan ithal edilen balık yavruları Karadeniz'de yetiştirilerek, yumurtalarını dökmeleri için Sakarya Nehri'ne yönlendiriliyormuş. Anlaşılan bazı ufak gelişmeler de kaydedilmiş; nehrin denize döküldüğü yerin 2-3 kilometre kadar uzağında, balıkçılar Mersin balığı yavruları görmüşler. Ancak mevcut hidroelektrik santrallerine yapılan balık geçitleri gerekli ölçülere sahip olmadığı için işe yaramadığı gibi, halen yapılmakta olan yeni santraller, balığın yumurtlama alanlarına gitmesinin önünde ciddi bir engel oluşturmaya devam ediyormuş.

Memleketimiz bir tuhaf. Önce yağmalamakta, yok etmekte, ortadan kaldırmakta beis görmeyenler, o yok ettiklerinin aslında ne kadar önemli olduğunu, iş işten geçtikten sonra anlıyorlar. Ardından da yandım allah sesleriyle durumu, daha doğrusu kendilerini kurtarmak için bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, ancak iş işten geçmiş oluyor genelde.

Bugün azgınca bir saldırıyla yok edilmeye çalışılanlar ise aydınlarımız. Necmiye Alpay 20 günden, Aslı Erdoğan 30 günden uzun bir süredir tutuklu. Mehmet Altan tutuklandı, serbest bırakılan Ahmet Altan hakkında ise yeniden yakalama kararı çıkartıldı ve o da tutuklandı. Devlet üniversitelerinde çalışan 2.436 akademisyen, KHK ile ihraç edildi.

Bugün aydınların kökünü kazımaya, yok etmeye, ses çıkaramaz hale getirmeye çalışanlar, yaptıkları korkunç hatayı, aydınlara aslında ne kadar ihtiyaç duyduklarını kavradıkları zaman fark edecekler. Hayır, Mersin balığı değil ki, bir yerlerden ithal edip çoğaltasın! Karasu'da İpsiz Recep denilen soykırımcı katilin heykeli var, bol Türk bayrağı var, ancak şartlar ortadan kaldırıldığı için balık yetişmiyor, çoğalmıyor.

Bugün herkes balıkları çoğaltma derdinde, ancak onları yok edenleri kimse hatırlamıyor bile.

Aydınlarda da farklı olmayacağından emin olabiliriz...

Atilla Dirim

[email protected]

Bültene kayıt ol