ABD’nin Orlando kentinde, bir mekanda gerçekleşen saldırıda 50 kişi öldü. LGBTİ’lerin buluşma yerlerinden olan mekanda gerçekleşen katliam, LGBTİ hareketinin doğuşunda çok önemli bir kilometre taşı olan Stonewall isyanıyla aynı ayda yaşandı.
Katliam karşısında ABD’deki muhalif örgütlenmelerin gösterdiği tepki, mücadeleyle elde edilen demokrasinin kazandırdığı olgunluğu göstermesi açısından ilham verici. Irkçı başkan adayı Trump’a Obama’nın katliamı bir nefret ve terör saldırısı olarak nitelendirmesi yeterli gelmedi ve saldırının radikal İslamcı bir eylem olduğunun altının çizilmesini istedi. ABD’de örgütlenen sosyalistler Trump gibi ırkçılara derhal yanıt verdiler.
Canan Şahin’in dediği gibi “şimdi acımızın üzerinden fırsatçı sülükler gibi beslenen ırkçılar göçmen düşmanlığı yapacak. ‘İslam’ ve barbarlık arasındaki bağı anlatmaya çalışıp tüm Müslüman göçmenleri hedef gösterecek. ABD Ortadoğu’da IŞİD’le savaşmakla ne muhteşem bir şey yaptığını anlatacak.”
“Homofobiyi İslamofobiye çevirmek” isteyenlere karşı çok sağlam bir duruş. “Ortadoğu’yu bugüne kadar talan edenler, LePen, Trump, UKIP, AfD yasımızı tutamaz” diyen aktivistlerin çağrısı ve ABD’de ulusal yas ilan edilip bayrakların yarıya indirilmesi, Euro 2016 kupasındaki ABD maçlarından önce saygı duruşunda bulunulması, son 30 yılda LGBTİ hareketin elde ettiği kazanımların niteliğini göstermesi açısından çok çarpıcı.
Türkiye’de artık geleneksel hale gelen LGBTİ Onur Haftası yürüyüşlerinde, “Eşcinseller susmayacak, susmayacaklar, susmayacak” sloganının sık atılan sloganlardan olması, LGBTİ hareketin kazanımının küresel olduğunu, kalıcı olduğunu ve gelişmeye açık olduğunu gösteriyor.
Ama Orlando katliamı sonrası yaşanan tartışmalar, işimizin çok da kolay olmadığının da göstergesi. Yeni Akit gibi gazete kılığına girmiş nefret odakları, katliamı “sapık eşcinsellerin gittiği bar” diyerek haberleştirebiliyor. Nedense bir medya yıldızına dönüşen Adnan Oktar, “homoseksüelliğin sapıklık olduğu” konusunda Orlando katiliyle anlaşıyor, sadece farklı bir çözüm öneriyor: Tedavi!
Orlando’da katliam gerçekleşirken, Türkiye’nin devlet kanalında bir öğretim üyesi “namaz kılmayan hayvandır” diyebiliyor. Muhtemelen devletten maaş almaya devam ediyor. Bu, Müslümanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu ve bu çoğunluğun bu tür Müslümanlar tarafından nefret yüklü bir propagandaya maruz kaldığı Türkiye’de LGBTİ’lerin mücadelesinin kazanması için çok fazla tartışmak zorunda olduğumuzu gösteriyor. ABD’de homofobiyi İslamofobiye çevirmeye çalışanlarla mücadele etmek gerektiği gibi, Türkiye’de Müslümanlığı nefret söylemini maskelemek için kullananlarla ve bu türden her saldırıyı, eylemi, İslamofobiyi yaygınlaştırmanın aracı olarak kullanmaya çalışan İslamfobiklerle aynı anda tartışmamız gerekiyor.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)