Fransa’da yeni iş yasasına karşı grev dalgası nükleer santrallere, petrol rafinerilerine, limanlara ve ulaşıma yayılırken, işçiler enerji ve iklim krizine çözümün gerçekçi yolunu da ortaya koydu.
Ülkede elektrik enerjisinin yüzde 75’i nükleer santrallerden sağlanıyor.
Grev günü, 18 nükleer santralden 16’sı, sekiz rafineriden de beşi grev nedeniyle ya devre dışı kaldı ya da çok düşük kapasiteyle çalıştı.
Elektrik üretimi düştü. Yakıt istasyonlarının üçte birinde stoklar tükendi. Grevci işçiler otoyollara ve köprülere barikat kurarak ulaşımla mal ve hizmet akışını da durdurdu.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da savaşta olan Fransa’da grev, en zorlu şartlarda bile, üretenlerin üretimden gelen güçlerini kullanarak hayatı/sistemi durdurması, bunu ulvi gerekçelerle değil toplumun büyük çoğunluğunun desteğini kazanan hayatı iyileştirici somut talepleri kazanmak üzere yapması sistemin dışından bakmamızı da kolaylaştırdı.
Grev CGT’nin çağrısıyla yapıldı. Fakat grev önerisi santrallerde, rafinerilerde, limanlarda, fabrikalarda oylandı. Yani işçiler doğrudan demokratik yollarla tartışıp, karar verdi ve uyguladı. Grev günü fabrikalara geldiler, önlerine barikat kurdular. Grevin kırılmasını engellemek için yolları tuttular. Bütün bunları zorbalıkla değil herkesi kapsayan ve kazanan demokratik bir tartışma/hareketle yaptılar. Görüldü ki devletlerin durdurmaya yanaşmadığı nükleer tehdit işçiler tarafından durduruldu. Tehlikeli, pahalı ve ölümcül olan nükleer santrallar devre dışı bırakılarak tehlikesiz kılındı.
Ne tek tek bireylerin fedakârlık ederek daha az enerji tüketmesi, ne de Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak yukarıdan reformlar için lobi faaliyeti böylesi bir doğrudan çözümü barındırmaz.
Fransa grevi, ekoloji başlığı altında toplanan fakat her biri siyasi mücadelenin konusu olan küresel kapitalizmin yarattığı tahribatlara son verip, yeni bir topluma ve başka bir enerjiye geçme gücünü barındıran yegane öznenin işçi sınıfı olduğunu gösterdi.
Hükümetler aktivistlerin ve bilim insanlarının çağrılarını dinlemez. Kapitalizmin rekabete ve birikim için birikime dayalı yapısı iklim değişikliği ve nükleer bela gibi sorunların yukarından aşağı hükümetler eliyle değiştirilmesine izin vermez. Devletler zaten küresel şirketlerin egemenlik aracıdır, sera gazlarını azaltmaya, nükleer programlarını çöpe atmaya yanaşmazlar. Aksine bunu talep edenlere kolluk güçleriyle saldırırlar. Bunların panzehiri üretenlerin doğrudan demokrasisi ve denetimi. İşçi sınıfı insanlığı, yenilenebilir ve temiz enerjiye dayaanan bolluk ve özgürlük dolu yeni bir topluma taşıyabilir.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)