Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz hafta bundan böyle çok sert bir muhalefet yürüteceğini söyledi. Duyanlar “Bravo” derken, bu sertliğin ilk meyvesini görüp, susmak zorunda kaldılar.
Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin dokunulmazlığı konusu meclise geldiğinde, “Evet” oyu vereceklerini açıkladı.
CHP’yi solcu, solun değerlerini taşıyan, her şeye rağmen “biz solcuların” partisi olarak görenler açısından izahı zor bir durum. Uzun bir süredir “CHP değişti” propagandası yapan koronun son umuduydu milletvekillerinin dokunulmazlıkları konusunda CHP’nin alacağı tutum.
Yine olmadı. Çok net bir şekilde AKP liderliği tarafından HDP üyesi milletvekillerini tasfiye etmeyi hedefleyerek gündeme getirilen dokunulmazlıkların kaldırılması konusu, CHP tarafından destekleniyor.
Erdoğan, CHP’yi, “Ya terörün ya benim yanımdasınız” diyerek sıkıştırdı. Kılıçdaroğlu, derhal Erdoğan’ın yanına geçti.
HDP’nin silahlı bir örgüt olmadığını söyleyemedi.
HDP’li vekillerin milyonlarca oy alarak seçildiğini, halkın temsilcisi olduklarını söyleyemedi.
HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kalkmasıyla çatışmalı ortamın sonlanması arasında hiçbir bağ olmadığını savunamadı.
Kılıçdaroğlu ve CHP içinde birkaç milletvekili dışında hiçbir CHP’li, vekillerin dokunulmazlığı kalktığında Kürt halkında siyasal çözüm umudunun bütünüyle azalacağını söylemedi.
Kılıçdaroğlu Demirtaş’la aynı karede görünme korkusuyla Erdoğan’la aynı kareye girdi.
CHP, Erdoğan ve devletin ilmik ilmik inşa ettiği “yerli ve milli koalisyonun” aktif bir parçasıdır.
Sosyalist İşçi, Gezi direnişi günlerinden itibaren, “Ne AKP yeni liberalizmi ne CHP kemalizmi” sloganını öne çıkartıyor. AKP’ye karşı mücadeleyi, CHP’nin kazanılması, demokrasi saflarına çekilmesiyle özdeşleştirenler, bu slogana kızıyor ve iktidardaki bir partiyle muhalefetteki bir partinin eşitlenmesine kızıyorlardı. Söz konusu Kürtler, söz konusu Ermeniler, söz konusu bir halklar hapishanesi olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihiyle yüzleşmek olduğunda, CHP, hızla iktidar partisi gibi davranmaktadır.
Gezi direnişinin ardından “bas geç” diyerek, yerel seçimlerde Mansur Yavaş gibi CHP adayı olan faşistleri, Mustafa Sarıgül gibi mafya tipi belediye başkanlığı yapanları destekleyenler, son olarak, Demirtaş’a karşı da Ekmeleddin İhsanoğlu’nu desteklemişlerdi.
Nedeni çok açıktı: Temel çelişki, Erdoğan’ın geriletilmesi olunca, herkesin aklına en sağındakiyle ittifak kurmak geliyor. Ulusalcı sosyalistler CHP’yle, CHP ise MHP’yle ittifak kurarak AKP’yi gerileteceğini iddia etti. Bu tür kitle partilerini birleşik bir bütün gibi görenler yanılıyor. CHP, blok olarak değişemez. CHP, o kadar Kürt ve Ermeni düşmanı bir devlet partisi gibi, tedavisi mümkün değil. CHP, önce parçalanmalı, bölünmeli, CHP olmaktan çıkmalı, varsa CHP’nin tabanında değişimden, demokrasiden, Kürtlerden, adaletten yana olanlar, o zaman bakılır. O zamana kadar, CHP Kemalist bir devlet partisidir. Dokunulmazlıklar konusunda Kürtlerin ve barış sürecinin düşmanıdır!
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)