Milletvekilliği dokunulmazlıkları, AKP liderliği için uzun süredir bir şantaj malzemesine dönüşmüş durumda. 2011 seçimlerinden sonra, özellikle HDP’li vekillere yönelik sayısız fezleke hazırlanmıştı. Her fezleke, hakkında fezleke hazırlanan milletvekili için bir tehdit unsuru.
2015’in Temmuz ayında Kürt sorununda yeniden savaş politikaları devreye girdi. 1 Kasım seçimlerinden sonra savaşın dozajı artıp gerilim zamana yayıldıkça, hükümet yetkilileri ve en başta da Erdoğan, dokunulmazlıklarla ilgili daha sert açıklamalar yapmaya başladı.
Bu hafta dokunulmazlıkların meclise getirileceği söyleniyor.
Fakat ilginç olan, Erdoğan’ın dokunulmazlıklarla ilgili konuşmasında, sabırsızlığını ifade ettiği şu cümleler: “Kimin fezlekesi varsa o fezlekeyle ilgili sürecin hemen yargıya taşınması anlamındadır. Suçun varsa yargılanacaksın kardeşim. Ben senin milletvekilliğinin bitmesini nasıl beklerim ya.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu makama seçildiği günden beri rejimin değiştiğini, cumhurbaşkanını halkın seçmesinin bildiğimiz parlamenter rejimin sonu olduğunu ilan etmişti. Her ne kadar bu değişim sadece Erdoğan’ın düşünce dünyasında yaşansa da, geride kalan aylarda, başkanmış gibi davranmayı sürdürdü. 2015 yılının Eylül ayından itibaren, “yerli ve milli” devlet, toplum, yargı, siyaset, sendika, işçi, kadın, genç ve hatta muhalefet arayışı bizzat Erdoğan tarafından ilan edildi. Bu yerli, milli ve aynı zamanda Türk tipi anayasa, yerli ve milli yeni bir rejimin de inşası ve ilanı anlamına geliyor kuşkusuz: “Yerli, milli ve Türk tipi başkanlık!”
Öyle bir başkanlık ki, aynı zamanda bütün bir yargının, aynı zamanda bütün bir yasamanın ve aynı zamanda bütün bir yürütmenin tek bir kişinin varlığında merkezileştiği bir kişiselleştirilmiş topyekûn siyaset bu. Bu yüzden Erdoğan, hakkında suçlama olanın suçlu olduğuna kanaat getirebiliyor. “Suçun varsa yargılanacaksın kardeşim” diyebiliyor. Suçun varsa yargılanacaksın! Suçun varsa tutuklu yargılanacaksın! Suçun varsa, yatacaksın!
Mesele de burada. Ya suçu yoksa!
Erdoğan yanlış formüle ediyor. “Suçun varsa yargılanacaksın!” diyor. Kim karar veriyor HDP’li vekillerin suçu olduğuna?
Ne belli suçlu oldukları?
Erdoğan kendisini mahkeme heyetinin yerine koyuyor. Suçlu ilan ediyor. Yargılanacaksın diyor.
Hayır! Hakkında suçlama varsa ve mahkeme bu suçlamayı yargılamaya karar verirse, “yargılanacaksın” dediğimiz durum olur.
Vakit varken, yeniden bir çözüm süreci umudunu, yeniden bir barış umudunu, yeniden bir eşit koşullarda kardeşlik umudunu her şeye rağmen yaşatmanın son olanağını da heba etmekten vazgeçin. HDP’li vekillere, yani Kürt halkına siyasetin tüm kanallarının kapalı olduğunu düşündürecek adımı atmayın.
Milletvekillerine dokunmayın! Savaşı durdurun.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)