İrlanda'da sudan nedenler

24.02.2016 - 13:22
Memet Uludağ
Haberi paylaş

İrlanda'da çok ilginç ve umutlu günler yaşıyoruz.

10 gün önce, kuruluşunu ilan etmek için Dublin'de sokağa çıkmayı planlayan İslamofobik-faşist Pegida'nın militanları sokaktan süpürüldü. 

100 kişilik faşist grup eylem yapmak istedikleri meydana çıkmadılar. 2500 kişilik bir anti-faşist eylemle önleri kesildi ve polis korumasında şehir merkezini terk ettiler. 

Günün en güzel anı, bir yerel futbol takımının onlarca taraftarının "Pegida son duanı et, mülteciler hoş geldi" (Pegida, say your prayer, refugees are welcome here) diyerek faşistleri köşeye sıkıştırması idi. 

Geçtiğimiz hafta sonu ise, genel seçimlerden bir hafta önce onbinlerce insan devam eden su hakkı kampanyası için yeniden sokaktaydı. Dublin'de kitlesel bir eylem yapıldı. 

Bu kampanya, genel vergilendirmeyle ödediğimiz suyun IMF/Troyka direktifiyle ikinci kez ücretlendirilmesine karşı, 2014'te, sendikalar, radikal sol, sosyalist siyasi partiler ve yerel halk örgütleri tarafından başlatılan bir kitlesel eylemler zinciri olarak büyüdü. Geçen sürede hükümet su saatlerini taksa da evlerin yarısından fazlası su ücretlerini boykot ediyor ve ödemiyor. 

Bu hareketin daha en başından tabandan gelişen bir işçi sınıfı mücadelesi olması için çaba sarfeden sosyalistler hem haklı çıktılar hem de başarılı oldular. 

Devrimci sosyalistlerin bir parçası olduğu Kârdan Önce İnsan (People Before Profit) koalisyonu ve diğer kimi örgütler bu mücadelenin büyümesinde çok etkin bir rol aldılar.

Gerçek demokrasi, her dört-beş yılda bir seçim sandığına gidip, birbiriyle vaat yarışında bulunan ve iktidara geldiklerinde  mevcut sistemi olduğu gibi yöneten partilere oy vermek değil, seçimlere bir hafta kala su hakkı ile başlayıp, IMF dayatmalarına, kesintilere ve hükümete karşı kitlesel bir eylem yapmak olsa gerek.  

Dublin'de bu demokrasinin ve dayanışmanın havası esti geçen haftasonu. 

Elbette herşey bununla çözümlenmiyor, mevcut sağ-IMF'ci partiler toplamda yine en çok milletvekilini çıkaracaklar ama artık başa gelecek yeni hükümetin işi her zamankinden daha zor. Krizi ellerini kollarını sallayarak, zenginler adına kolaylıkla yönetemeyecekler. 

Su deyip geçmemek lazım. İki yıl süren mücadelenin yarattığı ortamda hükümetin küçük ortağı İşçi Partisi eridi gitti. 2011'de büyük oy alarak iktidara ortak olan İşçi Partisi sırtını döndüğü işçi sınıfı tarafından cezalandırıldı. Partinin genel başkanı dahi çok büyük olasılıkla seçilemeyecek. (Kendisine sözüm var, seçimin ertesi günü evinin önünde havai fişek patlayacağız)

Yine aynı dönemde sosyalistlerin gücü giderek arttı. Sosyalist İşçi Partisi'nin (SWP) bileşeni olduğu Kârdan Önce İnsan Koalisyonu (PBPA) ve Sosyalist Parti'nin (SP) içinde bulunduğu Kesintilere Karşı Birlik (Anti-Austerity Alliance - AAA) seçimlere ortak bir çatı altında girmeye karar verdi. 40'tan fazla adayla seçime giren bu birlik İrlanda tarihinde ilk defa 158 kişilik mecliste 7 vekille bir grup olarak yeralma şansına sahip. 

Seçilme ihtimali çok yüksek dört devrimci sosyalist aday var. Mecliste bir grup kurulamasa bile önceleri iki vekille sokakta yürütülen mücadelelerin çok daha büyüklerini yapmak mümkün olacak. Artık patron medyası bile görmemezlikten gelemiyor sosyalistleri. Ülke siyasetinde  'boylarının üstünde' bir etkinlikleri var.

Umutlu günler bu günler. İşçiler, işsizler için; 4,5 milyon nüfuslu ülkede yıllardır sosyal konut sırasında bekleyen 90 bin aile için; kürtaj hakkı olmayan kadınlar, göçmenler, yıllardır toplama merkezlerinde yaşayan sığınmacılar, kapılar yüzlerine kapatılmış mülteciler ve toplumun ezilen, baskı gören pek çok kesimi için çok umutlu günler bunlar. 

Ama bu umut bir takım bilge sosyalistlerin tepeden halka bahşettiği bir umut değil. Tam aksine, mahallerinde örgütlenen ve eylem önderliği yapan kadınların, işçilerin, gençlerin yarattığı bir umut bu. Sosyalistler bu umudun yeşermesine, örgütlenmesine ve büyümesine el ayak oldular. Sosyalist vekiller, yerel meclis üyeleri bu örgütlenmenin bürokratı değil sesi oldular. 

Bir başka güzelliği daha vardı geçen cumartesinin. Savaş ve ırkçılık karşıtı binlerce bildiri dağıttık ve kimse "ne alaka?" demedi. 

Su hakkından, savaş karşıtlığına, kürtaj hakkından ırkçılığa karşı mücadeleye, umutlu günler bunlar. 

Haftaya tümüyle yepyeni bir İrlanda olmayacak. Zaten, o iş sandıkla olmuyor galiba. Belki de, sağ partiler birleşip yeni hükümeti kuracaklar. Ne kriz, ne işsizlik ne de ırkçılık bitecek. 

Belki de, şu anda radikal söylemlerle popülerliği artan Sinn Fein, kesintilere devam etmek üzere sağ ile anlaşıp iktidara ortak olacak ve krizi yönetmeye başlayacak. Kuzey İrlanda'da iktidar ortağı olarak yürüttüğü kriz politikalarını Güney İrlanda'da da uygulayacak. Zira önümüzde bir Syriza örneği var. 

Umutla hayalcilik aynı şeyler değil. 

Ama, 1916'da katledilen devrimci-sosyalist, işçi önderi James Connolly'nin dediği gibi, "taleplerimiz çok mütevazi. Biz sadece tüm dünyayı istiyoruz."

Şu anda İrlanda'da giderek yükselen ve kendine güveni artan bir sınıf mücadelesi var. 

Bizim burada dediğimiz gibi, onwards and upwards (daha ileriye ve yükseğe).

Memet Uludağ

@Memzers

Bültene kayıt ol