Sevgili Marksist.org editorünü kızdırmamak için bu hafta bari yazıyı zamanında göndereyim diyordum ki, uluslararası haberler birbiri ardına internet sitelerini doldurmaya başladı. Bu hafta eylem yok, dinleniriz diye sevinirken sevincimiz kursağımızda kaldı.
Washington’da Trump’la görüşmesinin ardından Türkiye’ye gelen İngiltere Başbakanı Theresa May ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ortak açıklama gelmiş: ‘’Bundan sonra (ilişkileri, siyaseti) farklı bir konsepte oturtacağız...’’
Konsept, konsept bir hâl olduk.
Therese May Brexit’le, Trump başkanlığıyla, Putin ve diğerleri Suriye’deki oyunlarıyla, Erdoğan ise referandum sonrası planlarıyla hep farklı konseptlerden bahsedip duruyorlar.
Ama haberler bu konseptlerle ilgili değildi.
Neoliberalizmin çöküşünü iç çekerek izleyenler, emperyalist savaş stratejilerinin yakın vadede kazançları olsa da, uzun vadede bir bataklık olduğunu görenler, oturduğu yeni başkanlık koltuğunun rahatlığıyla şimdilik sağa sola saldıranlar, korku dünyası inşa edenler konsept değişikliği derken aslında kimi, nasıl yöneteceklerini, kimlerin çıkarını koruyup, bu çıkarlarla kimleri kurban edeceklerini düşünüyorlar kara kara.
Dünya ekonomileri yaşam destek ünitesinde. Kapitalizm işlemiyor.
İklim sorunu, itiraf etmeseler de, artık kontrolsüz bir şekilde büyüyor.
Mülteci krizini de kanını da ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Bir barışımız olacaktı, onu da beceremediler.
Ortadoğu desen daha durun hele yeni başladık. Irak, Afganistan batağı 15 yıldır sürüyor, Suriye’de geçen son 5 yıl ne ki?
Çin, Trump’a "ateşle oynama" diyor.
Avrupa Birliği, artık sadece isimde birlik.
Dünyanın pek çok yerinde merkez sağ partiler de sol partiler de krizde. Biri patronların istediği gibi yönetemiyor, diğeri ise işçilerin istediği gibi.
Kimi yerde aşırı sağ, ama tek başına aşırı sağ değil, kimi yerde de radikal sol yükseliyor. Avrupa patronları şimdillik faşizme gerek görmüyor. Aşırı sağ Brüksel’i endişelendiriyor. Radikal sol sadece geleneksel, organize ve yerleşik partilerle veya devasa işçi eylemleriyle değil daha çok örgütsüz ama öfkeli ve çok boyutlu taban hareketleriyle gelişiyor. Kimi zaman bu hareketler örgütlü ve deneyimli sol partilere bile sürprizler yapabiliyor.
Daha iki gün önceye kadar İngiltere’nin ırkçılığa teslim olduğunu, Amerika’nın iyice sağa ve ırkçılığa kayarak Trump’a oy verdiğini, Avrupa’yı boydan boya aşırı sağın teslim alacağını iddia edenler geçen hafta Amerika dahil tüm dünyada sokağa çıkan kadın-erkek, LGBT, kürtaj, mülteci haklarını savunan, savaş karşıtı, iklim aktivisti milyonlarca insanı görünce durakaldılar. Kadınların gösterdiği yolda farklı alanlarda ama ilerici radikal değişiklikler isteyen milyonlarca insan omuz omuza meydanları doldurdu.
Bugün dünya medyasında patlak veren haberler ne May – Erdoğan’ın açıkladığı ‘farklı konsept’ açıklaması ne de bu gelişmelerdi.
Haberler, Trump’ın 7 Müslüman ülkenin vatandaşlarına ve mültecilere getirdiği seyehat ve göç yasaklamasının ilk uygulamalarıyla doluydu. Saatler ilerledikçe bunları onlarca havalimanında binlerce katılımlı Trump ve ırkçılık karşıtı gösterilerin haberleri takip etti.
Dünyanın pek çok havalimanında insanlar ABD uçaklarına alınmadığı için mahsur kalmış. ABD’ye ulaşan göçmenler ve mülteciler havalimanlarında gözaltına alınmıştı. Ailesi ABD’de yaşayan insanlar ülkeye giremiyor. ABD’de çalışan göçmen işçiler işlerine dönemiyor. Oscar ödüllerine aday İranlı bir yönetmen bile bu yeni uygulamadan kurtulamamıştı.
Dünya liderleri yeni konseptlerden bahsederken herbirinin aklında çıkarını koruduğu milli ve azınlık zümreleri geliyor. Kameralara güldüklerine bakmayın başları dertte bu düşman kardeşlerin.
Bize, tüm hayatımız boyunca öğretilen, birilerinin tepede bir yerlerde yeni kurallar, yani kanunlar getireceği bizim de hayatımızı bunlara göre yeniden düzenleyip yaşamaya ve onlar için kar üretmeye devam edeceğimizdi.
Bunun adına kah meclisli, kah başkanlı, kah krallı devlet yönetimi diyorlar.
Ama söylenmeyen başka bir konsept daha var. O da mesela önce İngiltere egemenlerinin konseptine Brexit’le büyük bir şamar atıp, sonra Clinton-Obama neoliberalizmine çomak sokup, ardıdan da bunların yerine gelenlere karşı milyonlarla sokağa çıkan sıradan insanların konsepti.
İşte bu konsept bugün yeni bir şekle büründü. Önce Trump’a karşı öncülüğünü kadınların çektiği bir ayaklanma gördük. Kimileri dedi ki, bunlar liberal hareketler. Sonra bir bakmışız taleplere mülteci ve göçmen hakları da girmiş. Sonra iş iyice değişti, artık açıktan Trump ABD’sinde ve May İngiltere’sinde İslamofobi ve emperyalizm karşıtlığı dillendiriyor. Sonra işin içine ucundan kenarından sendikalar, işçi örgütleri girmeye başlıyor. Durum sıkıntılı, talepler özgürlüğün yanında ekmek derdini de haykırmaya başlıyor.
Konseptleriyle milyarlarca insanı figuran yapacağını sananlar sahneyi sokaları dolduran kitlelerle paylaşmak zorunda kalıyor.
Bugün ABD’de belki de ilk defa bu derece radikal söylemlerle islamofbiye karşı eylemler düzenleniyor. JFK başta olmak üzere onlarca havalimanında toplanan binlerce kişilik kitleler içeride gözaltına alınan Müslümanların serbest bırakılmasını ve Trump'ın seyahat yasağının kaldırılmasını talep ediyor.
Şimdiden pek çok ülkede çok çeşitli radikal ve genel sol taleplerle protesto eylemleri düzenlenmeye başladı. Görünen o ki, geçen haftanın eylemleri tek seferlik mucizeler değildi.
Tepedekilerin konsepti felaketlerle dolu. Felaketlerden iyi bir şey çıkmaz, ancak felaket çıkar. Ama neyse ki başka konseptler de var. Ve bunların sesi giderek güçlenecek gibi.
Irkçı aşırı sağ güç hesapları yapadursun, sosyalistlerin yeri bu meydanlardakiler. Kapitalizmin, neoliberalizmin ekmeğini, işini, hastanesini, okulunu, kürtaj hakkını, mültecilik hakkını elinden aldığı bu kitleler. Kapitalizmin her türlü barbarlığına karşı bu kitlerin örgütlenmesi artık bir hayal değil, hayati bir görev.
Yukarıdakilerin konsepti ne olursa olsun kendilerine kolayca yönetecekleri yeni bir halk bulamayacaklar.
Bugün Amerika’da olanlar sadece korkutucu şeyler değil, umut veren ve yol gösteren de şeyler.
Ve demiştik ya tepedekilerin işi zor, bunlar düşman kardeşler diye. May Erdoğan’la kameralara gülümserken daha dün el ele yürüdüğü Trump’dan bir hediye geldi. Irak, Suriye, İran, Sudan, Libya, Somali ve Yemen vatandaşlığı olan çifte pasaportlu İngiltere vatandaşları da ABD’ye giremeyecek.
Ve May’in milletvekilleri kazan kaldırıyor.
Al sana konsept değişikliği, hay(ı)rını gör.
Memet Uludağ