Akademisyenler müsveddeleri ve pahalı pabuç

18.01.2016 - 16:07
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

“Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız” başlığı ile 2000’den fazla akademisyenin ortak imzasıyla yayınlan bildiri,  Türkiye için bir dönüm noktası olacağa benziyor. Bu, bildirinin içeriğinden kaynaklanmıyor.

Devlet erkânın ve mütedeyyin kesimlerin bildiriye yaklaşımlarının ve aşırı tepkilerinin yaratığı toplumsal, siyasal, sosyal ve kültürel sonuçların ulaşacağı boyutlarıyla ilgili bir gelişme olacak.

Bildirinin beklentilerin ve öngörülenin çok ama çok ötesinde sarsıcı ve yaygın etki yaratmasına bu aşırı tepkiler ve düşmanlaştıran yaklaşımlar yol açtı.  Bu bakımdan imzacılar muratlarına erdiler diyebiliriz. Bildiri ulus ötesi tartışmanın konusu oldu.

Cumhurbaşkanın bildiriye imza atanları, vatan haini ilan etmesi ve "Ey aydın müsveddeleri, siz karanlıksınız karanlık”…”Bu devletin ekmeğini yiyorsunuz” diye seslenerek yargıyı, YÖK’ü tüm devlet kurumları göreve çağırması ve sonrasında yaşananlar dönüşümün yönünü gösteriyor. Bu yönün barış ve demokrasi yönü olmadığı akademisyenlere anında tek tek açılmaya başlayan idari ve adli soruşturmalardan ve görevden uzaklaştırmalardan çok net anlaşılıyor.  

Daha da ötesi bir mafya liderinin, akademisyenleri ve toplumu "Sözde Aydınlar Çanlar İlk Önce Sizin İçin Çalacak" başlıklı açıklamasında  "Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve kanlarınızla duş alacağız" diye tehdit etmesini hükümet yetkililerinin büyük bir sessizlikle izlemeleri,  hükümetin muradını ve beklentisi açığa vurdu.  İster istemez akıllara dün, kendini devletin sahibi olarak görenlerin toplumu Veli Küçük gibi emekli generaller aracıya dizayn etmeye çalışmalarına benzer bir biçimde, bugünün devlet sahipleri,  mafya kalıntısı sivilleri kullanarak toplumu sindirerek dizayn etmeye mi çalışılıyor sorusunu getiriyor.  

Barış ve demokrasi yönünde ilerlemeyi terk ederek, otoriter yönetim anlayışa doğru yol almayı hızlandırmak Kürd sorunu gibi radikal demokratikleşme ihtiyaçlarını karşılamayı çok daha zorlaştıran sonuç doğuracaktır. Çözümün gelişmesi kitlelerde güven duygusunun güçlendirilmesiyle sağlık bir biçimde olabilir. Bu gün çözüm yolunda geri dönüşle birlikte toplumda sarsıcı etkiler yaratan her adım ve politika yarın yurttaşların güven duygusunu daha fazla kırılmasına yol açma tehlikesini barındırıyor. Güvensizliği derinleşmesi ve kalıcılaşması çözümün önündeki en büyük engellerden biridir.

Devleti eleştirmeyi, suçlamayı  düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamı dışa tutmak, terör örgütüne destek vermeye veya vatan hainliği suçlamasına ulaştırmak,  AK Parti’nin son iki yıldır oturtmaya çalıştığı her şeyi “millileştirme” politikasıyla otoriter ve güçlü devlet olma yönelimin bir sonucu olsa gerek.  Benzer millici politikalar dün askeri bürokrasinin kurduğu cumhuriyete millet yaratma politikası olarak tecelli etmişti.  Bu gün ise yeni Osmanlıcılık olarak tanımlanan tek mezhebe dayalı siyasal elitlerin devletinin inşasının tecelli etmesinde başla bir şey olamayacaktır. Bu nedenledir ki, toplumda bu politikalar güçlü karşılık buluyor. Dünün mazlumlarının rızasını almak kolay ve basit yollarla başarılıyor,   bir anda bugünün zalimlerine dönüşebiliyorlar.

Daha dün 28 Şubat’a Kemalistler, cumhuriyetçiler mütedeyyin kesimlere karşı hangi politikaları izlediyse, bugün iktidarda olan 28 Şubat mağduru siyasiler de Kürdlere, devlet ve hükümet muhaliflerine karşı aynı politikaların değişik versiyonlarını daha acımasızca uygulamakta tereddüt etmiyorlar. Devletin milletini yaratmak için hangi yol ve yöntem kullanıldıysa bu günde tek mezhepli “milletin” devletinin inşasında aynısı uygulanıyor.

12 Eylül askeri darbe yöneticileri, Aydınlar Bildirisi’ne nasıl yaklaştığıysa bu gün de Barış İçin Akademisyenler Girişimi’nin bildirisine benzer yaklaşıldı. Ancak bugünün yöneticilerinin hesaba katmadıkları dünyada, bölgede ve ülkede yaşanan değişimdir. Her şeyin değiştiği, sorunların ulus ötesi boyut kazandığı bir dönemin dinamiklerini dikkate almayan yaklaşımlar tehlikeli sulara kulaç atmaya benziyor. Büyük bir hüsranla sonuçlanabilir. 2000 akademisyeni vatan haini ve müsvedde ilan etmek ağır sonuçlar doğuracaktır.

Hakan Tahmaz

(BasNews)

Bültene kayıt ol