Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya akınını engellemek için Türkiye’yi “tampon bölge” yapmak isteyen AB yetkilileri harekete geçti.
Brüksel zirvesinin hemen ardından Türkiye’yi ziyaret eden Almanya Başbakanı Merkel, Erdoğan’la Suriyeli mülteciler üzerine pazarlık yaptı. Merkel, Türkiye sınırları içerisinde bulunan iki milyon Suriyeli mültecinin tutulması karşılığında, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişini hızlandırmayı, vize muafiyetini değerlendirmeyi ve 3 milyar Euro civarında mali yardımda bulunmayı önerdi.
Demokrasi pazara kadar
İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne en geniş çaplı mülteci akımıyla karşı karşıya kalan Avrupa’nın egemenleri, “sorunun” bir parçası oldukları savaşın sonuçlarıyla yüzleşmek yerine, mülteci hâline getirilmiş milyonlarca insanın seyahat özgürlüğünü kısıtlamanın peşinde. Esad’ın ve IŞİD’in zulmünden kaçan milyonlarca Suriyelinin ayak sesleri Avrupa kapılarına dayandığında panikleyen Avrupa hükümetleri, 160 bin kişilik mülteci kotası planını açıkladı.
Günden güne artmakta olan mülteci akınına karşı yükselttikleri duvarların yetersizliğini gören Avrupa ülkeleri liderleri, “güvenliksiz bölge” ilan ettikleri Türkiye ile milyonlarca insanın hayatını pazarlık masasına yatırmakta bir sakınca görmedi. Avrupa Birliği’nin Türkiye ilerleme raporunun 1 Kasım seçimleri sonrasına ertelenmesi de, bu pazarlığın bir parçası. AB’nin demokrasisi de pazara kadar: Ankara’nın ortasında 102 kişinin katledilmesi, her geçen gün ifade ve yayın özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik girişimler, Kürt illerinde yapılan kuşatmalar ve katliamlar, “demokratik Avrupa”nın umurunda değil. Söz konusu küresel sermayenin çıkarlarıysa gerisi teferruat olacaktır elbette.
Krizi fırsat olarak görenler
Erdoğan ise mültecilerin yarattığı krizi fırsata çevirmek peşinde. Daha da vahimi, Erdoğan’a muhalefet ettiği düşünülen pek çok köşe yazarı da anlaşmanın bir fırsat olabileceğini düşünüyor. “Mülteci krizi”ni AB’ye girişi kolaylaştıracak bir anahtar olarak görüyor. Oysa mültecilerin Türkiye’de tutulması, Ege denizinde ölen bebeklerin sayısının artması anlamına geliyor.
Türkiye sınırları içerisinde yaşayan milyonlarca Suriyeli, ırkçılığa ve her türlü hak ihlallerine maruz kalıyorlarken, bu anlaşmadan mutlu bir son bekleyenler yanılıyorlar. Türkiye ile Avrupa arasındaki anlaşma sorunu çözemez, sorunun çözümü mültecilere sınırların açılmasından ve güvenli-yasal sığınma ve göç haklarının tanınmasından geçmektedir. Ölü bebekler üzerinden yapılan pazarlıklar üzerinden demokrasi çıkmaz.
Çağla Oflas
(Sosyalist İşçi)