Bir ulusalcı klasiği: Sanatçı, yazar ve STK temsilcilerinden 3 partiye koalisyon çağrısı

14.06.2015 - 14:32
Memet Uludağ
Haberi paylaş

Sosyal Demokrasi Vakfı'nın (SODEV) öncülüğünde toplanan bazı sanatçı, yazar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, 3 partiye (CHP-MHP-HDP) koalisyon çağrısı yaptı.

Basında gördüğümüz fotoğraflara bakarsak, çeyrek salon dolusu bir grup bir araya gelmiş ve ‘aydınlar’ olarak siyasete yön verme rolüne soyunmuşlar.

Çağrı metninde ilk imzası bulunanlar arasında CHP’den Bahçelievler Gençlik Kolu Başkanı, İstanbul İl Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Üyesi, Bakırköy Gençlik Kolları Başkanı, PM Üyesi, bir de İstanbul Tekel Gazete Bayileri Odası Başkanı da bulunuyor.

Merak ettim, bunlar hangi kategoriden sayılıyor? Sanatçı mı, yazar mı, STK mı? Belki de CHP’li olunca bunların tamamı birden olabiliyorsun.  

Peki, esnaf odası başkanına ne demeli?  O hangisi oluyor?

...

Bu bir avuç insan, seçim sonrası HDP’ye ‘devletin-milletin geleceği’ için bir görev çağrısında bulunuyorlar. Sanırım eski alışkanlıklarından olsa gerek, tepeden bir direktif verme havalarındalar ve HDP bu işe girmezse daha şimdiden yapacakları suçlamalar belli.

"Efendiler, herkes mebus olabilir, başvekil olabilir ve hatta reisicumhur olabilir ama sanatkâr olamaz, sanatkâr el öpmez, eli öpülür."

Öyle ya, ne de olsa sanatçılar...

Peki, bu şahıslardan bazıları seçim öncesinde HDP, barış süreci ve daha pek çok konuda neler demişlerdi?

Ataol Behramoğlu (11 Nisan 2015 – Cumhuriyet)

’Demokrasi savaşımında bu partiye güvenmem için bir neden var mı? Dinci-faşist partiyle ve onun değişmez lideriyle iş ve ağız birliği içinde çözüm arayışında olan parti, bu değil mi? Ortağına arada bir yönelttiği çakma eleştirilerin gerçekliğine ve samimiyetine neden inanayım? Bu parti, AKP’nin iktidar oluşundan bugünlere ülkemizin üzerine karabasan gibi çöken faşist baskı ve saldırılara karşı, laf üretmekten başka ne yaptı? Nasıl alçakça planlar olduğu şu günlerde artık herkesin görebileceği açıklıkta ortaya dökülen Ergenekon ve Balyoz faciaları yaşanmaktayken, ne gibi karşı duruşlar sergiledi?

Gezi başkaldırısı günlerinde tutarlı bir duruşu oldu mu? HDP’nin hangi demokrasi kahramanlığından söz ediliyor? Bu partinin Türkiye’de gerçek bir demokrasi için kaygı taşıdığına inanmam için ne gibi nedenler bulunmakta?

Asıl amacı ve hedefi, ulusal bütünlük içindeki bir etnisitenin, ekonomik ve sınıfsal olmaktan kat kat daha çok, kimlik sorununda odaklanan bir siyasal hareketten, ülkenin bütününde demokrasi için savaşım vermesini düşünüp beklemek, nasıl bir mantığın ürünüdür?’’

...

Bedri Baykam (21 Mayıs 2013, Cumhuriyet)

’CHP bugün oy potansiyeli olarak solun “ağır abisi” konumunda. İP, TGB, ADD ve ÇYDD gibi gruplar ise kitlelere erişme konularında çok daha etkinler. Bu kara günleri aşmak için CHP’nin onlarla aynı yörüngede bulunması herkes için elzem. Bu beraberlikler ıskalanırsa, “Parlamentoda tek bir CHP’li bile kalsa, anayasadan ‘Türk’ sözcüğünü çıkaramazlar, ilk üç maddeyi değiştiremezler” diye haklı olarak Aydın’dan gürleyen Kılıçdaroğlu, bu zor görevi kimlerle dayanışma içinde başaracağını iyi hesaplayamazsa, daha önce başına geldiği gibi, fiili politikada geri adım atmak durumunda kalır.’’

Erol Kızılelma (SODEV Başkanı, 18 Mart 2015 - Kırmızı Haber)

‘’... Ama şimdi bir başka tezgahın içine girdi bazıları. HDP’nin barajı geçmesine destek olma bahanesiyle, AKP karşısında oluşması gereken geniş bir güçbirliğini baltalama çabasındalar. Yine kullandıkları enstrüman CHP düşmanlığı. Bu ne habis bir duygudur ki, AKP tarafından oluşturulan diktatörlükle mücadelenin gereklerini bile görmezden gelmelerine neden oluyor...’’

Elbette, kendi elitist kabuğuna çekilip, siyaseti ve demokrasiyi sadece ve sadece devleti koruyacak ve toplumun elit bir kesmine faydalı olacakları başa geçirmek olarak görürsen, fantazi dünyasında yaşar ve kafanda Frankenstein koalisyonlar üretirsin.

"Çözüm sürecinin bitirilmesi" ve "HDP'nin koalisyonda yer almaması" koşulunu ortaya atan MHP’ye ‘aydın’ sıfatınla siyasi bir kabulgörürlük bahşedersin.

Picasso, Victor Jara, Berthold Brecht, Nazım Hikmet’in ve daha nice sanatçının kemiklerini sızlatırsın.

...

Sizin bu üstten, ‘aydın’ kimliklerinizden sıkıldık. Çağrı metninizde burnunuzun ötesini göremeyen ve HDP’ye oy vermiş milyonlarca insanın barış taleplerine ucundan bile değinmeyen ukalalığınızdan da sıkıldık.

Bir yanda 'CHP-MHP-HDP' fantazisinin beyfendileri, diğer yanda kendine oy vermeyen ırgatlara bir anda düşman kesilen AKP dilinden de sıkıldık.

Sosyalistler için kimin kiminle hükümet kuracağı, felsefi bir burjuva üst siyaset tartışması olarak değil; işçi sınıfının da, seçimi takip eden süreçte buna dair merakları ve soruları olduğu için önemlidir.

Şöyle bir hafızasızlık, üstünkörülük ve bir kesime, böylesine tembelce bir şekilde bir yük bindirme olamaz: Neymiş, "HDP'nin MHP-CHP ile koalisyon yapması ülkeyi kurtarmak için şartmış..."

Kimden kurtaracakmış?
‘’AKePe'den’’

Başka kimden?
‘’Orasını şimdilik dert etme...’’

Kiminle?
‘’MeHaPe ve CeHaPe ile.’’

Barış süreci falan?
‘’Aman canım istikrarsızlık bir bitsin, bakarız onun da çaresine...’’

Nasıl kurtaracak bizi bu üçlü?
‘’AKePe'cisin sen!’’

...

Yahu, naiflik ya da balık hafızası mı desek buna?

Milyonlarca insanla kafa bulmak mı desek?

Batı'nın beyaz Türk'ünün, Doğu'nun Kürt'ünü tilki kurnazlığıyla kandırmaya çalışması mı desek?

Açıktan, gizliden, başından beri barış süreci ve Kürtlere dair her şeyin düşmanlarının "Vatan elden (AKP'ye) gidiyor" haykırışlarıyla aslında barış sürecini gümbürtüye götürmeye çalışması mı desek?

Daha 'Ekmeleddin koalisyonu'nun hesabını veremeden, Gezi'nin gerici ve milli-devletçilerinin yüzsüzlüğü mü desek?

Ne desek acaba?

Bir de, "bizim tek derdimiz ülkenin geleceği ve iyiliği" gibi, tartışmaya baştan otorite kuran karizma laflar etmezler mi bu kalemşörler.

Bu, demokrasiyi, mücadeleyi 5 yılda bir seçime giderek yapılan bir iş sananlar, her şeyin 'kapı aralığı' siyaseti ile döndüğünü falan düşünüyorlar herhalde.

Cumartesi Anneleri'ni, azınlıkları, üniversitelerde ırkçı-faşist saldırıya uğramış öğrencileri aptal sanıyorlar galiba.

Barış sürecine kin kusan, HDP'nin standlarına, milletvekillerinin/heyetlerinin kaldığı otellere bozkurt işaretleri ile baskın verenleri unutmamızı umuyorlar herhalde.

Artık TGB-Ülkü Ocakları genel kurullarına hükümet adına bakanlar onur konuğu olarak katılır...

Öyle ya, bunlar hep ama hep ülkenin geleceğini düşünen, bizim gibi delikanlı heyecanı olmayan, siyasetin bilgili-entelektüel ve ‘aydın’ abileri.

Sahi, hangi ülkenin, kimin geleceği bu?

Bursa'da ki işçiler dahil mi buna? Yalandan "he" demek yok. Bir lafınızı, bir sözünüzü duymadık bu konuda. Şimdi uydurmayın...

Öcalan'ın kellesini isteyenler, HDP ile bakanlık paslaşarak devleti yönetmeli öyle mi?

"Kürtçe'yi anadil olarak kabul etmeyiz" diyen CHP'yi HDP'nin Kürt vekilleri hükümete taşımalı öyle mi?

Cumhuriyet mitinglerinde darbe-postal çağrısı yapanlara, bozkurtlara, altı-oklara HDP bakanlık imkanı vermeli, öyle mi?

HDP, Kemalist neoliberallerle oturup patronların refahını kollamalı öyle mi?

Belki Dışişleri Bakanı Altan Tan olur ve bu üçlü hükümet Mısır'ın diktatörüne ziyarete gönderir Tan’ı. Hükümet adına özür diler, "Seni seviyoruz, seni savunuyoruz" der...

Kim bilir, belki de Leyla Zana'ya mültecilerden sorumlu devlet bakanlığı verilir ve Suriyeli, kocasını, ailesini kaybetmiş mülteci kadınları Zana sınırdışı eder.

CHP artık Esad'a gizli saklı gitmez. Hükümet adına üçlü bir heyet gönderilir.

Bence Garo Paylan'a diyanetin sorumluluğunu vermek isterler.

Bir de yeni hükümet, Perinçek'in Ermeni Soykırımı inkârı gibi milli davalarına ne kadar azınlık kesimlerinden vekil var onları gönderir. E, hâliyle hep Egemen Bağış gidecek değil ya.

Artık HDP'li bakan savunur niye Afganistan'da Türk askerinin hâlâ ABD'nin kirli emperyalist savaşına destek verdiğini ve niye daha çok NATO üssüne ihtiyacımız olduğunu.

Ha, hemen Yunanistan'la bir Kardak krizi çıkarmak lazım gelir. Syriza AB ile flörtleşmeye devam etsin, bir yandan da ırkçı Yunan savunma bakanını meşgul etmek lazım. Mesela bu işi de acaba HDP mi üstlense?

CHP'nin doğa-çevre katliamı şampiyonluğuna aday Mega Kent projesinin temelini hangi HDP'li atsa acaba? Ha, bunun için nükleer enerjiye de ihtiyaç var. Onu da ekleyelim hükümet programına hemen.

"Asgari ücret falan demiştik ama patronlar kızıyor ve Sayın Cumhurbaşkanı haklı, ücretler artarsa işsizlik te artar" diye atılacak geri adımları hangi HDP'li açıklamalı acaba 5 milyon işçiye?

Bir de unutmayalım, bir sürü milli-resmi tören, kutlama, anma vs var. İyi ki 80 HDP'li vekil var. Bunların hepsine onları göndeririz.

AB'ye Ermeni Soykırımı'nı tanıdığı için notayı kim verir acaba? Belki de CHP bunu kimseye bırakmaz.

"Kıbrıs Türk'tür Türk kalacak" mitinglerini de MHP kimseye bırakmaz sanırım.

...

Şaka bir yana, bu, milliyetçi, milli, inkârcı, patron yanlısı, gerici ve özgeçmişi tarihsel beceriksizliklerle dolu CHP-MHP cephesini bir heyecan tutmuş ki sorma.

Milli Türk ideolojisinin laik tarafının iktidara gelmesi için "Kürtlerin, azınlıkların, sosyalistlerin yükselttiği HDP'nin tarihi bir görevi var" diyorlar.  

Bir 'emanet oy' lafı tutturmuşlar gidiyorlar.

Sorsan "HDP'yi biz var ettik" diyecekler. 'Ekmeleddin ittifakı'na HDP'yi de alacaklar.

CHP'yi yükseltme, MHP'yi normalleştirme çabaları bunlar. Gezi'den bir hırsız, iki de faşist aday çıkaran bir cephenin fantazisi bunlar.

Ve bunların dünyaları ile HDP'ye oy veren kitlelerin dünyaları bir değil. Umutları, hayalleri farklı.

CHP-MHP-HDP koalisyonu birilerinin beyaz fantazisi. Öyle de kalsın...

...

Bunları söylemek AKP'cilik falan değil, madalyonun iki yüzünü birden görmektir.

Seçimlerde madalyonun AKP tarafını gördük.

Sıra ulusalcı tarafında.

Bunları söylemek, hani biri 'Ey muhalefet! Birkaç ırgat bir araya gelip iktidarı yıktınız" demiş ya, işte o ırgatlığın bir gereği.

Memet Uludağ

@Memzers

Bültene kayıt ol