Herkesin malumu, Tayyip Erdoğan’dan başka ‘her şeyin bakanı’ görmemiş olan kuşağın ilk kez koalisyon hükümeti görme ihtimali var. AKP’nin hazin yenilgisi, ona tek başına iktidar olamayacağı bir koşulu hediye etti.
Koalisyon ihtimali doğar doğmaz herkesi bir loto heyecanı sardı. Siyaseti ‘tepede’ yapmaya alışanlar için anlaşılabilir bir durum ama bu havaya soldaki daha geniş bir çeperin girmiş olması biraz garip. Neticede bizim için HDP’nin muazzam başarısından sonra taleplerini kazanma ihtimali çok daha güçlü olan sokaktaki mücadele önemli olmalı.
Koalisyon tartışmalarında söylenebilecek tek söz şu olabilir: MHP’yle asla!
HDP’nin yüzde 13’lük zaferinin Kılıçdaroğlu’nun yol vermesiyle birlikte kendi oyları sayesinde gerçekleştiği yanılsamasına kapılan ‘emanetçilerin’ bir kısmı, koalisyon tartışmasına en büyük iştahla katılanlar. ‘Biz size emanet oy verdik, haydi bakalım’ diye HDP’ye çeşitli koalisyon denklemleri dayatanlar var. HDP, MHP, CHP koalisyonu dayatması kabul edilemez. Tarihi çok eşelemeye gerek yok, seçim kampanyası boyunca yüzlerce HDP bürosunu yakanlarla koalisyon yapılmasını dayatmak en hafif tabirle ilkesizliktir. Bir ‘bas-geç’ ilkesizliği. ‘Gerekirse MHP’ye oy verin’ çağrısı yapan, Mansur Yavaş uğruna kurt işaretleriyle yumrukları yan yana getiren ilkesizlik. Hadi biraz tarihi de eşeleyelim. Yedi tane üniversite öğrencisini boğarak, kurşuna dizerek öldüren Bahçelievler Katliamı failiyle HDP’nin koalisyon yapmasını mı istiyorsunuz? Teşbihte hata olmaz, tecavüz mağduruyla failini evlenmeye zorlamak gibi bir şey bu.
2002 seçimlerinde parlamentoya giremeyen MHP, bugün yüzde 16 .29’a ulaştı. Bu yükselişi abartmamalı ama asla küçümsememeli de. Son seçimlerde bu yükselişi MHP’ye hediye eden AKP’nin kendisi. Dizi aktörünü vitrine çıkaran, itidal çağrısı yapan Bahçeli imajı göz boyamasın. Hakikat, katliamcıları vekil yapan, binlerce ülkü ocağında Kürtlerin, Ermenilerin, sosyalistlerin kanını dökmeye hazırlanan ve ara vermeden döken bir faşist partidir.
Bugün bütün koalisyon ihtimallerinin kilitlendiği neredeyse tek konu çözüm süreci. Yani barış. MHP’nin yer aldığı herhangi bir koalisyonun barış sürecine zarar vermeyeceğini düşünenler yanılıyorlar. MHP’nin seçime dair yaptığı ilk açıklama, koalisyona ortak olma koşulu olarak çözüm sürecinin bitirilmesi oldu. Yani eğer MHP hükümet ortağı olmuşsa, bilelim ki çözüm süreci bitmiş.
MHP’nin herhangi bir merkez parti olduğunu düşünüp koalisyonda olmasının barışa zarar vermeyeceğini savunmak yanlış. Faşist partinin saldırganlığını engelleyen çözüm sürecini ‘onaylaması’ değil, toplumdaki barış isteği ve çözüm sürecinin desteklenmesi. Ancak AKP sağa kaydıkça, Erdoğan ırkçılık yapıp Kürtleri hedef gösterdikçe, nefreti körükledikçe, Veli Küçükleri sokağa saldıkça, "Kürt sorunu yoktur" diye savaş çığırtkanlığı yaptıkça MHP kazandı. AKP milliyetçiliğe oynadıkça MHP sokağa çıkacak gücü buldu. Seçim kampanyasında gördük.
Bugün MHP’yle ilgili öne sürülebilecek tek talep, bu partinin kapatılması olabilir. MHP kendinden olmayan herkese karşı nefreti örgütleyen bir suç şebekesidir, faşist partidir, Nazi’dir. Faşist partinin kapatılması bir slogan değil. Pekâlâ gerçek olabilir. Yunanistan’da Altın Şafak’a, İngiltere’de UKIP’e karşı verilen antifaşist mücadele bize ilham verebilir. İngiltere’de faşist örgütlere karşı yürütülen ısrarlı kampanya BNP’yi sildi ve UKIP’i 30’larda gezinen partiyken yüzde 12’lere düşürdü. Üstelik altı milyondan fazla insanın barışa oy verdiği, İstanbul’da MHP’yi geçtiğimiz bir koşuldayız. Rüzgar bizden yana, kazanabiliriz.
Meltem Oral