İsrail devleti, Gazze'de soykırım yapmak, Batı Şeria'yı parça parça ilhak edip vurmakla kalmadı. Saldırıları sebebiyle şu ana kadar 1200'den fazla kişiyi katlettiği Lübnan'a kara harekatı başlattı.
İşgal devleti, Yemen'i ve Suriye'yi de vuruyor. Aşırı sağcı Netanyahu'nun, İran'daki Fars halkına 'sizi özgürleştireceğiz" diye seslenişi ile daha büyük bir savaşın temellerini atıyor.
Terör devleti İsrail bu cüreti nereden buluyor?
Bunu sebeplerini ortaya dökmek için 24-30 eylül tarihlerinde düzenlenen 79. Birlemiş Milletler Genel Kurulu adeta bir laboratuvar oldu.
Sömürgecinin hayali
7 ekim 2023'ten bugüne dek 42 binden fazla Filistinliyi katleden, 100 bine yakın kişiye yaralayan, Gazze'yi bombalarla yıkıp, işgal eden siyonist devleti yöneten Netanyahu, New York'a gidip Birleşmiş Milletler'de (BM) konuşabildi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yakalama kararı varken, Temmuz ayında kongrede alkışlandığı ABD'de, bu kez 2. Dünya Savaşı sonrası oluşmuş uluslararası normlar ve hukuki düzenlemeler hiçe sayılarak BM kürsüsüne çıktı.
Katilin elindeki haritada hayalindeki işgal devleti vardı. Filistin'den geri kalan son topraklar, Batı Şeria ve Gazze, Doğu Kudüs ile birlikte yutulmuş; Filistinliler Filistin'den kovulmuş...
Bu hem Filistin direnişine ve hem de ABD ile dünyanın birçok ülkesinde "Nehirden denize özgür Filistin" diyerek küresel intifadaya girişen kitlelere verilmiş bir gözdağı gibi.
Ayrıca Filistin halkının yanında yer alan ya da yanındaymış gözüken devletlere-hükümetlere de bir meydan okumaydı bu.
BM zirvesi sürerken, İsrail savaş uçakları Lübnan'ı vurmaya devam etti. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, yerde krater açan ağır bombardıman sonucu katledildi. Başka siyasi liderler, FHKC askeri liderleri ve yüzlerce sivil, ABD'nin İsrail'e verdiği bombalarla katledildi.
Ve tam da BM genel kurulunun kapanışıyla birlikte Lübnan'a karadan saldırıyı başlattı.
Suç ortakları, işbirlikçiler
Aşırı sağcıların liderliğindeki işgal makinasının yayılmacılığı ve daha büyük bir savaşı kışkırtma girişimi, aynı anda Gazze'nin bombalanması, Barış Şeria'da yeni toprakların ilhakı, çok yönlü soykırımka birlikte devam ediyor.
Bu durumun ilanının BM'de yapılması tesadüf değil. Kurumun asıl karar verici organı olan Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi var. Bunlar: Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya, Çin. Konseyin karar alması için oy birliği gerekiyor.
İlk üç sırada yer alan ABD ve müttefikleri, birçok Avrupa devleti ve bazı bölgesel güç devletlerle birlikte, İsrail devletinin savaşına ve işgaline destek veriyor. Onların desteği olmasa, siyonist rejim bir gün bile ayakta kalamaz. Fakat İsrail savaş makinasını tahkim eden, sadece onların desteği değil.
BM Genel Kurulu sürerken, Azerbaycan'da düzenlenen savunma fuarında Azerbaycan ile İsrail arasında askeri bir anlaşma imzalandı. Fuarın sponsorlarından biri de SİHA satıcısı Bayraktar'dı.
İki devlet arasında imzalanan yeni anlaşma ile İsrail'in Azerbaycan'a silah satışı daha artırılıyor. Siyonist rejimle sözleşmeye imza atan Aliyev ailesi tarafından yönetilen ülkenin en büyük silah tedarikçisi ve devletin resmi silah şirketi. Ermenistan ile yürütülen Karabağ savaşında bu silahlar kullanıldı ve sahada belirleyici oldu.
Buna karşılık, Azerbaycan Bakü'den çıkarılan petrolü Türkiye üzerinden geçirdiği boru hattı aracılığıyla İsrail'e satıyor.
Aliyev yönetiminin yaptığı soykırım suçuna ortaklık. Tıpkı ABD ve müttefikleri gibi, savaştan beslenip, savaşı besliyorlar.
BM'de konuşan Tayyip Erdoğan "dünya beşten büyüktür" diyerek Güvenlik Konseyi'ni suçladı. Fakat bugüne kadar "iki devlet tek millet" dediği Azerbaycan yönetimine hiçbir eleştiri getirmedi. Getirmediği gibi, savaş makinasını ayakta tutan petrol akışını kesmeyi hiç düşünmedi.
Erdoğan, geçtiğimiz 24 Nisan'da canlı yayında, İsrail ile ticaretin tamamen kesildiğini duyurmuştu. Fakat ambargonun türlü hilelerle delidiği, Türkiyeli şirketlerin gemiler aracılığıyla sevkıyata devam ettiği birden fazla kez ortaya çıktı. Bunlar, göz yumulmadan yapılabilecek şeyler değildir.
Kısacası Erdoğan Batı emperyalizmine kızıyor, iktidar yanlısı medya "Bir katil ve bir avuç işbirlikçi" türünden manşetler atıyor. Fakat Türkiye kapitalizmi, İsrail'e petrol, mal ve Zorlu Holding sayesinde enerji satmaya devam ediyor.
Buna, Gazze saldırıları başladığı andan itibaren ordusunu Refah sınır kapısına yığan, yedek olarak çölde Filistinliler için boş alan hazırlayan Mısır'ın darbeci lideri Sisi'nin Ankara'da el üstünde ağırlanması; Orta Doğu'nun en güçlü devlet Suudi Arabistan'ı yöneten eli kanlı Prens Salman'la ikili anlaşmaların kutlanması eklendiğinde, Türkiye'yi yönetenlerin iki yüzlü Filistin politikası belirginleşiyor.
Küresel intifada
Hem emperyalist devletler hem de İsrail'le işbirliğini sürdüren bölgenin alt-emperyalistleri işgal devletine Gazze'ye, Lübnan ve başka ülkelere saldırma cüretini maddi ve manevi olarak veriyor.
Bu durumda, Filistin direnişine verilebilecek en büyük destek bulunduğumuz ülkelerde sokağa çıkmak, işgal devletine yaygın ve kitlesel protesto hareketlerinin gelişmesine yardımcı olmak, kendi yönetenlerimize suç ortaklığına son vermeye çağırmak/bunun için mücadele etmektir.
Ablukayı kırmak için başlatılan Aksa Tufanı harekatı ve Gazze'de soykırımın birinci yıl dönümünde yapılacak yürüyüşlerde buluşalım.
Volkan Akyıldırım