Türk-İş'in bir saatlik iş bırakma eylemleri, DİSK'in şehirlerde düzenlediği işçi buluşmaları, Hak-İş'in kitlesel mitingleri gösteriyor ki tabandan yükselen öfke büyük ve işçi hareketi yeni bir mücadele düzeyine sıçrayabilir.
Bu öfke, bir birikimin sonucudur.
Önce 2018 mali krizi ve beraberinde art arda yoksullaşma dalgalarının başlaması, ardından Tayyip Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanı seçildiği 2023 seçimlerinden sonra Mehmet Şimşek'in ekonomi yönetiminin başına gelmesi ve kemer sıkma dayatmasının yürürlüğe girişi.
Öyle bir durum ortaya çıktı ki küçük bir mutlu kapitalist azınlık dışında herkes feryat ediyor.
Üretimi ve hizmeti yaratan işçiler ise bir yandan hayatı devam ettiriyor, diğer yandan temel sendikal hakları tanınmadan, iş güvenliği olmadan sefalet koşullarına mahkum ediliyor.
Bu toplumun işçileri ve yoksulları hiçbir servete sahip değil. Borçlardan başka zincirimiz yok. Her gün çalışıp, ucuz marketler arasında durmadan dolaşıp ay sonunu getirmeye ve banka borçlarını ödemeye çalışıyoruz.
İşte bu koşullarda tabandan gelişen öfke ve mücadele isteği, sendikaları ataletten çıkartıp mücadeleye itiyor.
Türk-İş eylemleri
Çerkezköy ve Zonguldak mitinglerinin ardından Türk-İş yönetimi, bölge temsilciliklerine, bağlı sendikaların başkanlarına ve şubelerine bir yazı göndererek 24 Eylül günü 1 saatlik iş bırakma eylemi kararını duyurdu.
O gün kamuda Türk-İş'in örgütlü olduğu birçok işyerinde iş bırakıldı. Basın açıklamaları yapıldı, oturma eylemleri gerçekleştirildi.
Bazı sendikalar ve şubeler, eylem kararını güçlü bir şekilde uygulamak için gayret gösterdi.
Bu yeni ve önemli bir gelişme. Türk-İş yönetimi, önceki yıllarda mücadele etmediği için eleştiriliyordu. Yönetim değişmedi, ancak tabandaki basınçla harekete geçmek zorunda kaldı.
"Vergide ve geçimde adalet" talebi karşısında iktidarın vurdumduymaz davranacağı açık. Mücadeleye atılan işçiler, sendikalarına basınç uygulamaya devam ederse çok daha büyük protestolar yaşanabilir.
Türk-İş'in meclisin açılışına denk gelir şekilde Ankara'nın merkezinde kitlesel bir miting yapma kararı mutlaka hayata geçirilmelidir.
DİSK'in işçi buluşmaları
Tabandan harekete geçen bir diğer konfederasyon DİSK.
"Artık Yeter! Geçinemiyoruz!", “Gelirde Adalet, Vergide Adalet, Ülkede Adalet” sloganlarıyla 3 Eylül'de İstanbul'da başlayan bir kampanyayı hayata geçiriyorlar.
Gebze, Mersin ve İzmir'de, DİSK’e bağlı çeşitli sendikaların katılımıyla eylemler gerçekleşti. En kitleseli İzmir'de oldu.
DİSK'in eylem takviminde İstanbul ve Ankara mitingleri var. Meclis açıldığında "üretimden gelen gücü" kullanacaklarını yani fiili grev yapacaklarını ilan etmişlerdi.
Hak-İş mitingleri
AKP iktidarıyla yakınlığı sebebiyle eleştirilen Hak-İş konfederasyonu Kayseri'deki mitingin ardından Antep’te miting yaptı.
“Haklarımız için meydanlardayız” diyen konfederasyonun iki mitingi de kitleseldi.
Bunun sebebi de dayanılmaz hayat ve çalışma koşulları, düşük ücretler, güvencesiz çalıştırma ve fahiş vergilere karşı tabandan yükselen öfkedir.
Peki bu öfke, kazanan bir mücadeleye nasıl dönüşebilir?
Kamu işyerlerinde yoğunlaşan eylemler özel sektöre nasıl yayılabilir?
Sendikalı işçilerle sendikasız çoğunluk nasıl yan yana gelebilir?
Kazanmak için
Bunların gerçekleşmesi için işçi hareketinin durmaması, sendikaları mücadeleye devam etmeye zorlaması gerekiyor. Bunun aracı işyeri temsilcilikleri ve sendika şubeleridir. Bir fabrikada ya da ofiste sendika işyeri temsilciği talep ve mücadele yöntemlerini demokratik tartışmayla karara dönüştürse, bu kararı ilgili sendika şubesine götürürse, o şube mücadele etmek zorunda kalacaktır. İş kolları çapında bu sağlanabilirse ortaya etkili bir hareket çıkabilir.
Egemen sınıfın ve iktidarın saldırılarına karşı konfederasyonlar birlikte karşı koymalıdır. Olumlu olan üç işçi konfederasyonun taleplerini ortaklaştırması, meydanlarda benzer çağrılarda bulunmasıdır ki bunlar hepimizin acil talepleri. Üç konfederasyon yanına memur sendikaları ve emekli örgütlenmelerini alarak kitle mitingleri düzenlerse, sendikasız çoğunluk için bir alan oluşturulur.
İşçilerin asıl silahı üretimden gelen gücüdür. İş bırakma eylemleri yayıldığı, dayanışma grevleri yapıldığı, ortak talepler etrafında genel grev ve kitle protestoları örgütlendiği takdirde kazanmamız mümkün olacaktır.
Şimdi irili ufaklı tüm işçi mücadelelerini güçlendirme, destekleme, büyütme ve birleştirme zamanı. Tabandan gelen öfke, birleşik mücadeleye dönüşmeli.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)