MHP şefi Bahçeli, TBMM tarihinde görülen en saldırgan konuşmalardan birisine imza attı. Meclise, tüm partilere, iktidara, muhalefete, elbette Dem Parti’ye ama daha da önemlisi 1970’lerde faşizme karşı dişiyle tırnağıyla direnenlere meydan okudu.
Bu, meclis çatısı altında daha önce benzerini görmediğimiz bir konuşmaydı. Bahçeli 1970’lerde yarım kalan bir işi tamamlamaktan söz ederken şöyle dedi: “12 Eylül öncesi yarım kalan mücadeleyi şayet tamamlamak için gün sayanlar varsa, ben de diyorum ki sizden korkan sizin gibi olsun. Yolundan dönen namert olsun. Onurunu savunmayan şerefinden mahrum olsun. Hesaplaşma teklifimizi tekrar ediyorum. Hatta hodri meydan diyorum.”
12 Eylül öncesi yarım kalan mücadele dediği, faşistlerin daha sonra askeri darbe tarafından katliam girişiminde bulunmuş olmalarıydı. 1970’lerde işçilerin, öğrencilerin, kadınların, Alevilerin ve sosyalistlerin, sendikaların üzerine ellerine geçirdikleri tüm silahlarla saldırarak egemen sınıfın sinmiş bir işçi sınıfına ekonomik krizi istediği gibi fatura edebileceği bir zemin yaratmaya çalışan partidir MHP.
Bu parti 16 Mart 1978’de öğrencilerin üzerine bomba atmıştır. Yedi öğrenci Beyazıt Meydanı’nda katledilmiştir.
Aralık 1978’de Maraş katliamını bu partinin örgütlediği ortaya çıktı. Bu katliamda resmi açıklamalara göre “120 kişi öldürüldü, 1000'den fazla kişi yaralandı, Alevilere ait 559 ev yakıldı, 290'a yakın iş yeri tahrip edildi.”
1970’ler, faşist cinayetler, katliam girişimleri, faşistler tarafından yapılan darbe çağrıları ve işçi sınıfının ve solun bu cinayetlere karşı kendilerini korumaya çalıştığı bir dönemdi.
Bahçeli’nin söylediği gibi yarım kalan bir hesap yok ortada. Tüm hesap, esas olarak işçi sınıfına ve sola kesilmiştir. 1980 darbesi, işçi sınıfının öncülerinin ve solun en önde gelen aktivistlerinin de aralarında olduğu yüz binlerce insanı kelimenin tam anlamıyla biçmiştir.
Faşistler tetikçilik yapmış, kaos yaratmış, insanların kendisini güvensiz hissedeceği bir katliam iklimi oluşturmuş ve ardından da devlet ilk fırsatını bulduğunda, zeminin darbeye uygun olduğunu gördüğünde, intikamını almak için harekete geçmiştir.
Meclisten tüm toplumu tehdit eden bu sesi kimse küçümsememelidir.
Bu, öylesine bir konuşma değildir. Bu, MHP’nin iki konuda atağa kalktığını gösteren bir konuşmadır. Öncelikle, seçim yenilgisinin ardından yumuşamanın adına bile tahammülü olmadığını, özellikle Demirtaş’ın hiçbir şekilde meşrulaştırılmasına izin verilmeyeceğini gösteren bir konuşmadır. Seçimde iktidar blokunun aldığı yenilgiyi sokakta faşistlerin saldırgan eylemiyle “halledebileceğini” ifade eden Bahçeli, muhalefetin yerel seçimleri kazanmasının sokak eylemlerine ivme katma ihtimaline karşı şimdiden uyarı yapıyor.
Bahçeli sokak eylemlerine karşı uyarıyı uzun bir süredir yapıyor. Bu kez, tehdidin dozu, 1970’ler göndermesiyle, 1970’lerin aynı zamanda siyasi suikastlar ve şiddetle dolu olması nedeniyle daha tehlikeli bir hal aldı.
MHP, meclisten yaptığı bıçkınlıkla zaten herhangi bir yumuşama işareti vermeyen iktidara, yumuşamanın lafzını da unutmasını salık vermiş oldu. İktidarda kalabilmesinin tek yolunun MHP desteği olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Fakat bu konuşma, Sinan Ateş cinayetinin ardından dava sürecinin ilerlemesi ihtimaline karşı da bir göz dağı. “Bu davayı burada durdurun, yoksa memlekette istikrarsızlık hakim hale gelir” diyor MHP şefleri. Mızrağın çuvala sığmadığını bildiği için çuvalı fırlatıp atıyor Bahçeli.
Burada geçiştirilebilecek bir vakayla karşı karşıya değiliz.
Çok ciddi bir tehditle yüzleşeceğiz bundan sonra. Şu anda hangi dinamiklerin harekete geçtiğini bilemeyiz ama seçim yenilgisinin daha da derinleşmesine, yoksulluğa karşı başlayacağı çok açık olan mücadele dalgasına, Sinan Ateş davasının Ülkü Ocaklarını her geçen gün daha net teşhir etmesine karşı Bahçeli, iktidara bir çağrı yapıyor aynı zamanda. Azınlık iktidarı, azınlıkta da olsa yönetmeye devam etmek için faşist kanadın gemi azıya almış tehditleriyle çıkıyor karşımıza.
Alarm zillerini çalmalıyız!
Faşist tehdide, bu tehdit eylemlere geçmeye başlamadan önce, hemen şimdi, tüm emek örgütlerinin birleşmesiyle, yan yana gelmesiyle yanıt vermek zorundayız.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)