Seçimlerin ardından özellikle ekonomik alanda iktidar gemi azıya almış bir şekilde saldırıya geçti. Işık hızıyla fakirleşiyoruz.
Liranın dolar karşısında erimesi, temel gıda maddelerine gelen arka arkaya zamlar, büyük şehirlerde ev kiralarında yaşanan astronomik artışlar biz emekçi ailelerinin ayakta kalmasını imkansız hale getiriyor.
Asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılan “zamlar” yapıldığı gün yok oluyor.
Karşımızda tüm hücreleriyle sermayeyi korumaya yemin etmiş bir iktidar var. Bir önceki ekonomi politikası ekonomik yoksullaşmayı net bir şekilde tetiklediğinde de sermaye gruplarının lehine adımlar atmıştı. Şimdi önceki ekonomi politikalardan bütünüyle vaz geçmiş ve faiz konusunda bambaşka adımlar atmaya başlamışken de fatura yoksullara kesiliyor.
Açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan insanlar şehri halinde büyük şehirler.
Merkezi ilçelerde barınamayan milyonlarca insan var.
Liderlerin moralsizliğine değil tabana bak
Seçimlerin ardından milyonlarca işçinin günlük yaşamında acı ve yoksullukta bir değişiklik yok.
Daha derin bir yoksullaşmadan söz edebiliriz.
Aşağıda, seçimlerden önce varolan öfke bir yere kaybolmadı. Kaybolan bu öfkeye yanlış politikalarla seslenen liderlikler. Liderliklerin hiç de abartılmaması gereken seçim yenilgisini varoluşun sorgulandığı bir başlangıç noktasına çevirmesi tabana bir sessizlik olarak yansıyor.
Bu sonsuza kadar sürecek bir sessizlik değil.
Aşağıda iktidar blokunun aşırı sağcı her uygulamasıyla karşılaşan her işçide bu öfkenin biriktiğine emin olabiliriz.
Bu yüzden sosyalistler morali bozulanlara ya da moral bozukluğu hakkında ahkam kesenlere değil, mücadele fırsatlarına odaklanmak zorunda.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)