Seçim sürecini sokakta mücadeleden kopartan siyasi yaklaşımın sonuçlarını yaşıyoruz. Cumhur İttifakı’nın meclis çoğunluğunu ve Erdoğan’ın da cumhurbaşkanlığında ilk turunu kazanmasının nedeni, halkın aptal olması değil. Depremzedelerin nankör olması da değil. Genellikle halkı aptal yerine koyanlar, kendi aptallıklarını açığa vurmuş olurlar. Depremde yakınlarını kaybeden yüz binlerce insanı, verdikleri oylar nedeniyle aşağılayanlar, (tıpkı iktidar gibi) fiili yardımları oy karşılığında yapacağını söyleyen şantajcılara benziyor.
Seçimlerde iktidar blokundan geri kalınmasının, YSP’nin de tahmin edilenden daha çok oy kaybı yaşamasının asli nedeni, hemen her gün karşımıza çıkan mücadele fırsatlarının seçimlere ertelenmesidir.
Brezilya ve ABD
Brezilya’da otoriter Bolsonaro yenildi. Yenilgiyi reddetse de en sonunda kabullenmek zorunda kaldı. Bunun nedeni, seçildiği günden seçim gününe kadar Brezilya’da milyonlarca insanın defalarca gösteriler yapmasıydı. O yüzden Lula’nın iktidarını gasp etmek için haftalarca sürdürülen aşırı sağcıların eylemi hiçbir başarıya ulaşamadı. Lula’nın yemin törenine yüz binlerce Bolsonaro karşıtı katıldı.
ABD’de ise (Sosyalist İşçi’nin Kasım 2020 tarihli baş yazısında yazıldığı gibi) seçimleri başka bir konuyu daha netleştirdi. Otoriter liderlerden kurtulmanın yolu omurgasız seçim ittifakları kurmak değildir. Aşağıdan işçilerin ve ezilenlerin öfkesine köprü olabilecek yığınsal ve birleşik mücadele olanaklarını inşa etmektir. Sosyalist İşçi’nin aylardır, “bize milyonların hareketi lazım” vurgusunu yapmasının nedeni budur: Emekçilerin yaşamsal talepleri için sürdürdükleri kitlesel mücadelenin vereceği güven ve politik temel olmadan kurulacak seçim ittifakı, demiryollarını inşa etmeden tren inşa etmeye benzer. “Atı alanın Üsküdar’ı geçmesinin” nedeni de budur. Trump’ın ise bu türden adımları atmasını engelleyen sokaklardaki mücadeledir. 17 Ekim Cumartesi günü ABD’de başta Washington olmak üzere çok sayıda şehirde on binlerce kadın sokaklara indi. Kadınlar, cinsiyetçi ABD Başkanı Trump’ı 3 Kasım’da sandığa gömeceklerini söyledi. Ve gömdüler. Çünkü 21 Ocak 2017 tarihinde Başkan Trump başkanlık yemin töreni sırasında eylem çağrısı yapan Women’s March platformu çağrısıyla ABD tarihinin bir günde gerçekleşen en kitlesel gösterisi gerçekleşmişti. Sadece Washington’da 500 bin kadın, ABD genelinde ise 5 milyondan fazlası sokaklarda Trump’ı mücadeleyle karşılaşmıştı.
Sandıkta kazanmanın yolu, sandığa kilitlenmemek
Mayıs 2022’de ise iktidarın mücadele etmek istediği sahanın seçimcilik olduğunu yazmıştık. Muhalefetin tüm bileşenlerinin farkına varmak zorunda olduğu bir konu var: Sorunları seçime endekslemek, seçimi kaybetmenin en garantili yoludur. Mücadeleyi seçimlere sıkıştırmak, iktidarın istediği alana sıkışıp kalmak anlamına gelir. İktidar, on binlerce, yüz binlerce ve giderek milyonlarca insanın öfkesiyle, talepleriyle, kararlılığıyla, milim gerilemeyeceğini gösteren hareketiyle yüzleşmek zorunda. Bu yüzleşme öncelikle iktidarın halkın iyiliği için hiçbir adım atma niyetinin olmadığını, iktidar partisinin tabanındakiler de dahil tüm emekçilere gösterecektir. İktidar partisinin tabanında yer alan yoksul kitleler ve bu partiden kopan fakat gidecek adres bulamayanlara başka bir ihtimalin varlığını gösterebilecektir. Son olarak bu türden hesaplaşmalarla hareket içindeki milyonlar, bu iktidarın kelimenin tam anlamıyla fakirden alıp zengine verme aygıtı olduğu konusunda netleşecektir.
Mücadelenin ürünü olarak şekillenecek böyle bir politik iklim, yaşanacak değişiklikten sonra, burjuvazinin bir başka programını savunan tüm sol görünümlü sağ siyasetlerin kitleler üzerinde, onların umutlarıyla oynayarak tepinmesini de engelleyecek tek politik hamledir.
İki yıl önce, “Artık fırsat kaçırmaya tahammül edilemez” demiş ve devam etmiştik: “Fırsat kaçırmamanın yolu ise kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı yönündeki tartışmalar ve muhalefet içi milletvekili pazarlıkları değil, işçi sınıfının birleşik eylem yeteneğinin devreye girmesidir. İlk bakışta çelişkili gelebilir ama seçimleri kazanmanın yolu, seçimlere değil mücadeleye kilitlenmekten geçer. Seçimleri kazanmanın yolu, sandık demokrasisiyle yetinmeyip yüzbinlerin eylem alanlarında buluşmasından geçer. Seçim kazanmak istiyorsanız, her gelişmenin çözümünün seçim olacağı yanılsamasından kurtulun artık!”
Sosyalist İşçi, aylar önce şu vurguyu yaptı: Bugünün eylemini yarına ertelememek, hem seçim gününe militan bir şekilde hazırlanmak, eylemlerde yan yana gelme alışkanlığını kazanmak, hem iktidarın yıpranma, kitle temelini kaybetme hızını artırmak ve seçimleri yüzde 60’a yüzde 40 oranında kazanmayı garantilemek hem de seçimlerden sonra oluşacak siyasal iklimi, krizlerin faturasını emekçilere yüklemek için kullanmayı aklına getirecek olanları şimdiden uyarmak için çok önemli.
Elbette, seçimler yaklaştığında, sadece “mücadeleye bak” çağrısı yapmak ve habire “meclisin burjuvazinin ağılı” olduğunu söylemek anlamsızdır. Sosyalistler güçleri ya da ittifak ilişkileri yettiği ölçüde o ağılın ezilenlerin ve işçi sınıfının kürsüsü olması için mücadele eder ve bu konuda en etkili mücadeleyi verebilecek devrimcilerin meclise girmesi için çabalar.
Sorun, meclisin sorunların çözüm adresi olduğu yanılgısına prim vermemektir.
Şimdi ise 28 Mayıs’ta bir seçim var: Bir yanda Kürt halkı, kadın özgürlüğünden yana olanlar, işçi sınıfı ve meslek örgütlerinin sola ve direnişlere yakın kesimleri, 1 Mayıs’ta yan yana gelenler, LGBTİ+’lar, Erdoğan’ın yenilmesi için birleşiyorlar!
Milyonlarca insan nefes almak istiyor.
Meclisteki aşırı sağcı, ırkçı atmosfere karşı silkelenip ayağa kalkmak istiyorlar.
Bu mücadelenin parçası olacağız.
Ama aynı zamanda, Erdoğan’ın yenilgisinin sadece daha uygun zeminde mücadele etmek için bir başlangıç olduğunu savunacağız.
Erdoğan karşıtlığıyla göçmen karşıtlığını örtüştüren ırkçılara bir dakika bile taviz vermeyeceğiz.
Kılıçdaroğlu kazandığında da işçi sınıfına ekonomik bir saldırının başlayacağını anlatacağız.
Seçimlerde Erdoğan’ın yenilmesi, mücadele edeceğimiz zeminde bir değişiklik yaratacaktır.
29 Mayıs günü kapitalizme topyekun meydan okumanın daha kolay hale gelmesi için Erdoğan yenilmeli.
Egemen sınıfın krizinin derinleşmesi için Erdoğan yenilmeli!
Krizin faturasını ezilenlere yüklemek isteyenleri uyarmak için Erdoğan yenilmeli.
Erdoğan yenilebilir. Şimdi umutla mücadele etme zamanıdır.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)