TİP’in dört meşhur üyesi Babala TV'nin programında Ermeni soykırımı sorusuna ağızlarının içinde yanıt verdiler. Soru gayet düşmancaydı: “Sözde Ermeni soykırımını hangi bilgi ve belgeye dayanarak andınız?” Yanıt ise bir o kadar mahcup: “Paylaştığımız yazıda soykırım ifadesi geçmiyor, kimisi de bize bunun için kızıyor.”
TİP’in 24 Nisan anma mesajında gerçekten de soykırım ibaresi geçmiyordu. Fakat bu onay almak için söylenecek olumlu bir eylem değil, söylenemediği için utanılacak bir yaklaşımdır.
24 Nisan’la ilgili bir soru soran insan söze “sözde” diye başlıyorsa, “sözde” sensin diye yanıt verilebilirdi. 2000’li yılların başından itibaren yükseltilen yüzleşme mücadelesi anlatılır, meydanlarda gerçekleşen soykırım anmalarından söz edilir, “işi tarihçilere bırakalım” diyenlere de tarihçilerin hem Türkiye hem de dünyada bu konuda çok net olduğu anlatılabilirdi.
Biz, sanıldığı gibi soykırım kavramını kullanmadıkları için kızmıyoruz, “kılıcın keskin ucuna basarak yürümek zorunda değilsiniz” diye bir eleştirimiz var.
Göçmenler konusu gündeme geldiğinde “Kahrolsun ABD-AB-AKP” demekten, PKK sorusu gündeme geldiğinde geçiştirmekten başka bir şey yapmamak ve size oy vereceğini düşündüğünüz ulusalcı, milliyetçi ya da Atatürkçü kitlelerin hassasiyetlerine dokunmamak için kırk dereden su getirmek çok da “öncü” bir tutum değil.
Onların hassasiyeti, bizim hassasiyetimiz
Size oy verecek olanların hassasiyetleri, işçi sınıfının mücadele tarihinde sık sık ezilenlerin başına bela olmuş ve sosyal demokratların sırtını işçi sınıfına dönmesine neden olmuştur. Savaş gibi konularda, özellikle savaşların ilk dönemlerinde insanların hassasiyetleri, yani milliyetçi şahlanışları benzersizdir. Burada bu egemen sınıfın milliyetçi fikirlerine taviz verilecekse, bunun o partiyi nerelere savurduğuna dair sağlam bir örnek olarak Alman Sosyal Demokratlarının I. Dünya Savaşı sırasındaki pozisyonları açıklayıcı bir örnek olabilir. Belki, Lenin'in hiçbir milliyetçiliğe zerre taviz vermeden savaşı sınıf mücadelesine çevirme politikasına da bakılabilir.
Bu nedenle, TİP’li arkadaşlar, neden, ısrarla, milliyetçi hassasiyetleri olanların incinmesi onusunda hassasiyet gösteriyor? Yoksa, aşırı milliyetçi bir boşboğazlıkla “Öcalan’ın tecridine son verecek misiniz?” diyen bir milliyetçiye, ya, bu türden sorularla Tahir Elçi'nin öldürülmesine neden oldunuz diyerek meydan okunur ya da bu tecrit konusunda iki yıldır süren girişimler bilinerek ve gerekirse avukat desteği de alınarak “evet” yanıtı verilebilir. “Kişiye özel hukuk olmaz” lafı, bir kez daha tartışmanın etrafından dolanmak anlamına gelir.
Kimin kime emaneti?
Bu çevre, daha başka çevrelerin de katılımıyla bir “emanet oy” korosu oluşturdular. Bazı sosyal medya mesajlarında emanet oyların geri geleceğini iddia ediyorlar. İşin ilginç yanı, bu tuhaf tez konusunda çok iddialılar. Bu partinin bazı önde gelen isimleri bile böyle şeyler söyleyebildi. Bu iddianın kökeninde 7 Haziran 2015 seçimleri yatıyor. Buna göre o seçimlerde bazı hassas milliyetçiler ve aslen CHP’ye oy verecek nur yüzlü insanlar, barajı geçsin diye, bir seferlik, emaneten, oylarını HDP’ye vermişler. Bu, seçmeni tek bir merkez tarafından yönetilen ve bu merkezin emirlerini şak diye hayata geçiren bir kitle sanmaktan kaynaklanan bir hata. Elbette sadece hata değil, aynı zamanda kibirli bir yaklaşım. 24 Haziran 2018 seçimlerinin ardından Açık Radyo’da bir programa katılan Bekir Ağırdır, emanet oy meselesine de değinerek şunları söylüyordu:
“1 Kasım’dan bu tarafa baktığımızda hendek meselesi, Selahattin Demirtaş’ın tutuklanması, bu kadar milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, yerel örgütlerden 3000’e yakın insanın tutuklanmış olması, televizyonlarda, gazetelerde yer bulamıyor olması, sesini duyuramıyor olması, Afrin operasyonu, kayyumların atandığı coğrafya olması, her şeye baktığında HDP’nin veya HDP’nin arkasında duran kitlenin ve ağırlıklı olarak Kürt yurttaşlarımızın kararlılıkları görülüyor birincisi. Hala kaderlerini bu ülkede görüyor olmaları ikincisi ve hala siyasetten medet umuyorlar ve çare arıyorlar görünüyor üçüncüsü. Dolayısıyla siz Kürt meselesi vardır veya yoktur deyin, Kürt yurttaşların adı öyledir veya böyledir deyin, adını ne derseniz deyin ortada bir vaka var. %11 insan orada duruyor, hatta %11,6. Şuna da açıklama getirmek isterim, bu oyun 10 puana yakını zaten kendini de Kürt olarak tanımlayan yurttaşlarımızın oyu. Yani böyle bir emanet oy meselesi 1 Kasım’da da, 7 Haziran’da da tartışıldı durdu ama o zamandan beri aynı şeyleri tekrarlıyorum: “Bunun içinde 2 puan civarında Türk demokratlarının oyu var, öyle varsayıldığı gibi bu meseleye demokrasi açısından bakmadan ama barajı geçsinler ki AK Parti’nin milletvekili bilmem kaç olmasın umuduyla stratejik oy veren insan elbette vardır 57 milyonun içinde ama böyle puanlara vurulacak büyüklükte değil. Bu bir efsane.”
Programın yapımcısı Gürhan Ertur bunun üzerine şunu soruyor: “Yani CHP’nin düşük oy almasının sebebi, gerilemesinin sebebi HDP’ye oy veren CHP’liler değil diyorsun?”
Ağırdır’ın cevabı şöyle:
“Hayır değil. Yani 2010’dan bu tarafa 88 ayda yapılmış 88 araştırmanın verilerinden ispatlayabilirim serinin ne olduğunu, Afrin’in ne ürettiğini veya hendeklerin ne ürettiğini yahut Kürt yurttaşların siyasi tercihlerinden bilinçlerinde veya duygularında ne değiştiğini. Bu kanaat yani CHP’den stratejik oy mu verildi kanaati veya HDP’nin oyu azalacak AK Parti’ye geri dönecekler kanaati AK Parti, iktidar veya devlet bürokrasisi kanadında da büyük yanılgıdır. Çünkü o gerçek Kürt meselesini görmeyi, tanımlamayı perdeliyor, halbuki böyle değil. Kürtlerde gerçekten hayat tarzı hala dindar olduğu halde ya da tercihleri, değer dünyası, daha geleneksel muhafazakar değerlere yaslandığı halde PKK’yı onayladığı için değil, HDP’nin ekoloji politikalarını, kadın politikalarını okuyup anladığı için değil ama Kürt kimliği ile hareket etme ağırlık kazandığı için artık Kürtlerdeki denge 7’ye 3’e döndü. Bir miktar bu seçimden oradan eksilme var tabii, muhtemelen 6’ya 4’e doğru döndüğünü söylemek mümkün. Kabul edelim ki 85 ilçede kayyumlar var, OHAL var, kayyumların bir yandan da gerçekten HDP’li belediyelerin ihmal ettiği yerel hizmetlerdeki çabası var, hükümetin HDP ile değilse de enformel yollardan aşiretlerle, STK’larla kurduğu ilişkiler, vaatler var, vs. Onun için bütün bunların etkisinin 0 olduğunu saymak mümkün değil. Onun için oradaki azalma anlaşılabilir bir şey evet. Sözü edilen gibi bir takım stratejik oy vardır elbette 50-70 bin ama sonuç olarak o 11.6’ya gelen oyun 2 puanı Türklerdir, 9,5-10 puana yakını da Kürtlerdir.”
HDP’ye gelince emanet ama TİP’e hak!
Şimdi TİP’liler, bu yanıt üzerine düşünmelilerdir ve şu sonuca ulaşmalılardır. HDP’in oyunun yüzde 10’u Kürt halkından gelmektedir, yüzde 2 gibi bir kesimi ise demokrasi, özgürlükler ve eşitlik için HDP’ye oy veren, Kürtlerle dayanışmayı işçi sınıfı ve Kürt halkının birliği için önemli gören sosyalistler, demokratlar, özgürlükçü insanlar oluşturuyor.
Haydi Bekir Ağırdır’ın dediği gibi 50-60 bin kişi de HDP barajı açsın diye emaneten oy vermiş olsun.
İnsan buyurun o emanet oylarınızı ve hayrını görün dememek için kendisini zor tutuyor.
Batıdan Kürtler dışında HDP’ye verilen oyları emanet, aslında kendilerine verilecek oylar olarak gören zihniyet, bu oy eğiliminin mecburiyetten kaynaklandığını da iddia etmiş ve HDP’ye oy vermeyecek insanların oyuna talip olduklarını söylemişti.
Evet, bunlar rahat rahat konuşulabiliyor.
Parlamentonun ışıltılı (artık ne kadarsa o kadar ışıltılı) atmosferi ve sol içinde ana akım güç olmak için sahip olunan hırs nedeniyle rahat rahat söylenebiliyor.
HDP oy alınca emanet! TİP oy alınca alnının akıyla almış oluyor. HDP’ye oy veren insanlar TİP’e oy verdiğinde özüne dönmüş oluyor. HDP’ye emaneten oy verenler sahiden de özlerine dönebilirler, o özün sol Kemalizmle ne kadar örtüştüğü üzerine de düşünebilirler. Ancak HDP’nin seçmenin bir bölümünden emanet oy aldığını düşünüp bunun üzerine bir seçim stratejisi geliştirmeyi ne Lenin ne Engels ne Marksizm’in her hangi bir tarihsel teziyle açıklayabilirsiniz. Lenin’e hiç dönmemenizde fayda var, zira yaparken elini korkak alıştıran birisi değildi Lenin.
TKP’nin “eskiden milliyetçiydim” diye başlayan bir milletvekili aday tanıtım videosu var. İnanılmaz bir video. Kürt milliyetçisiymiş, şimdi komünist olmuş, milliyetçilikten kurtulmuş. Aslında ezen ulus milliyetçisi olduğunu fark etmeyecek kadar seçim çalışmalarının coşkusuna kapılan bu çevreye göre TİP ileriye doğru atılmış bir adım gibi geliyordu en başta. Milliyetçi bahanelerin arkasına sığınıp HDP’yle yan yana durmamak için özel bir çaba sarf etmiyorlardı.
Ama konuştukça şüphe doluyor insan. Acaba saf AKP karşıtı konuların dışına çıkmasalar mı?
Şenol Karakaş