İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’ta birçok şehirde sendikalar ve solun yaptığı mitingler gerçekleşti.
En fazla üyeye sahip ve patronlarla masaya oturan başlıca güç Türk-İş, depremin vurduğu Adana’da miting yaptı. Binlerce sendikalı işçi katılarak, acil taleplerini duyurdu.
Türk-İş Adana’da yaptığını bütün şehirlerde yapabilseydi, sürmekte olan kamu işçilerinin toplu sözleşme pazarlıklarında işçi tarafının taleplerini daha güçlü bir şekilde savunabilirdi.
İkinci büyük işçi konfederasyonu Hak-İş, 1 Mayıs’ı 81 ilde kutladığını duyurdu. Söz konusu kutlamalar, sendika yöneticilerinin katıldığı sembolik basın açıklamaları olarak gerçekleşti.
Metal ve belediye işkolunda bazı işyerlerinde yetkili sendika konumunda olan DİSK ise her sene yaptığı KESK ile TMMOB, TTB ve sol demokratik yönetimlere sahip kitle örgütleriyle beraber mitingler yaptı.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi büyük şehirlere bakıldığında bu ortak mitinglerde ortaya çıkan eğilim “Kazanacağız” vurgusuydu. Adana’da Türk-İş mitingine katılan işçiler de DİSK ve KESK mitinglerine katılan işçiler gibi insanca ücret ve insanca yaşam istiyordu.
Bir başka 1 Mayıs kutlaması da Ankara’da gerçekleşti. Bir süredir, partili Cumhurbaşkanı, yönetimi AKP’ye bağlılıyla bilinen Memur-Sen konfederasyonu genel kuruluna katılıyor. İşçilere buradan mesaj verip, bugün açlık sınırında can çekişen ücretlerin ve kısıtlı sendikal hakların ne kadar iyi olduğunu anlatıyor.
Memurlar, işçi sınıfının parçasıdır. Türkiye’de kamuda çalışan memur statüsündeki işçilerin büyük çoğunluğu Memur-Sen üyesi. Fakat bu sendikal konfederasyon, grev hakkına karşı çıktığı gibi, pazarlıksız toplu sözleşmelere imza atıyor.
Seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, işçiler için yeni bir mücadele dönemi başlıyor. Mavi ya da beyaz yakalı, işçi ya da memur ve sözleşmeli statüsünde, ister kamuda ister özelde çalışsın Türkiye kapitalizmini döndüren vergi yükünü taşıyan işçiler kendi talepleri için harekete geçmelidir.
Ücretleri yükseltme ve haklarımızı kazanma konusunda ortak gayretimiz, işçilerin çıkarlarını savunmaktan uzak fakat vazgeçilmez olan sendikalarımızı (hangi görüşten ve kimlikten olursa olsun), gerçek mücadele örgütlerine dönüştürme kapısını da açabilir.