Kemal Bey, CHP Genel Başkanı ve önümüzdeki seçimlerde 13. cumhurbaşkanı adayı olduğunuz için size göçmen sorunu ile ilgili bazı noktaları açıklamak hem bir zorunluluk hem de çok acil bir görev.
Bizler milyonlarca insanın mevcut rejimden kurtulması anlamına gelen AKP- MHP ittifakının boğucu, korkutucu politik atmosferine karşı milyonlarca insanın bir nefes için oy vereceği size hiçbir beklentimiz olmadan, eğer cumhurbaşkanı seçilebilirseniz işçiler, ezilenler ve yoksullar için herhangi bir radikal değişiklik olmayacağını bilerek, uyarılarımızı vurgulu bir şekilde ifade ederek oy çağrısı yapıyoruz. Bu oy çağrısını yaparken sermaye sınıfına, sağcılara, ırkçılara hiçbir taviz vermeyeceğimizi ifade ediyoruz, siz seçimleri kazandığınızda hayatın gülük gülistanlık hale gelmeyeceğini bilerek yapıyoruz.
Oyumuz size. Fakat ezilenlerden yana radikal bir değişim yönünde herhangi bir beklentiye girmeden.
Çünkü böylesi değişimlerin ancak ezilenlerin kendi mücadelesi ile hayata geçireleceğini biliyoruz. İşçilerin kurtaracılardan kurtulması gerektiği bilinen bir gerçek.
“Helalleşme, yetmez ama evet”
Aylardır süren altılı masa pazarlıkları tüm toplumu çok yordu.
Üstelik 6’lı Masa’nın bileşenlerinin çok yaşamsal bazı politik başlıklardaki tutumlarının ve zaman zaman kamuoyuna açıklanan mutabakat belgelerinin bizler açısından kabul edilebilir olmasının çok uzağında politik yaklaşımlar ve önermeler içerdiği bütün açıklığıyla ortada.
Bunlar sizin hem 6’lı Masa’yı bir arada tutmak için hem HDP’yi ve toplumun çeşitli muhalif kesimlerini belirli bir siyasal tutumda, en azından aynı seçim tutumunda bir arada tutmak, seçimlere ortaklaşa girebilmek için attığınız adımların önemsiz olduğunu düşündüğümüz anlamına gelmiyor.
Aynı şekilde, eleştirilerimiz, 2017 yılında Ankara’dan İstanbul’a yapılan “Hak-Hukuk-Adalet” yürüyüşünün ardından daha belirgin hale gelen CHP’nin geleneksel, devletçi, vesayetçi, Kürt sorununda çözüm süreçlerine düşmanlıkta sınır tanımayan, laik dindar bölünmesinde kutuplaştırıcı olarak oynayan CHP’nin bazı bürokratik yapılarını, öğelerini ve kadrolarını, hatta zaman zaman partinizin tabanının bazı kesimlerinin eğilimlerini karşınıza alarak başlattığınız helalleşme sürecinin önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor.
Helalleşme süreci eğer bir ilerlemeden söz edilecekse, hem aşırı yavaş bir şekilde, ilerlemektedir hem de tam çaplı bir demokratik değişimin yaşanması için gerekli olan sahici bir “yüzleşme” sürecinin başlatılması hedefinin çok uzağındadır. Bu durum helalleşme adımlarını önemsizleştirmiyor.
Kürt halkının hakları her düzeyde tanınmalı
Son HDP ziyaretiniz, HDP temsilcileriyle basın toplantısında Kürt sorununun çözümünün gerekliliği ve anadil hakkında savunduğunuz özgürlükçü talepler oldukça önemli.
Elbette, ne bu görüşme sırasında söyledikleriniz ne helalleşme konusunda küçük de olsa önemsiz olmayan adımları atmış olmanız ve ne de CHP içindeki katı, bürokratik milliyetçi yapıya rağmen attığınız bazı adımların olumlu tonları çok yakın tarihte özellikle CHP’nin HDP’li vekillerin tutuklanması sürecinde “anayasaya aykırı ama evet” tutumunuzu unutmamıza neden olabilir. Tıpkı, iktidarın sınırötesi askeri harekatlarına verdiğiniz çoğu coşkulu desteği de unutamayacağımız gibi.
Göçmen düşmanlığı savunulamaz!
Dediğimiz gibi, bizim size oy çağrımızın asli nedeni, öncelikle, milyonlarca insanın mevcut rejimden kurtulup derin bir nefes alma arzusuyla ortaklaşmaktır. Erdoğan’ın yenilmesiyle açığa çıkacak politik enerjinin radikal bir sol dalganın gelişmesi için nihayet uygun bir politik iklim yaratma potansiyelidir.
Fakat, iki gün önce bir kez daha göçmenlerle ilgili yaptığınız bir çağrı var ki çok açıkça size sadece göçmen düşmanlarının, ırkçıların, Tanju Özcanların, Ümit Özdağların oy vereceğini düşündüğünüzü gösteriyor. İki gün önce “Afgan kaçakların ülkemize aktığının haberleri geliyor. Mehmetçiğimize sesleniyorum. Vatan hepimizin vatanı, hudut da hepimizin namusu. Sınırda görevinizi yapın, kimseyi dinlemeyin.” dediniz!
Bu, görülmemiş ölçüde insanlık dışı bir çağrıdır!
Bu, iktidarın kullanmakta olduğu dilin, dezavantajı gruplara yönelik hakir gören yaklaşımının bir ve aynısıdır.
Sık aralıklarla göçmenleri hedef tahtasına oturtmanız gösteriyor ki siz ve seçim kampanyanızın kurmayları göçmen düşmanlığı yapmanın, bu toplumun en korunaksız kesimi olan göçmenlerden sürekli olarak bir fazlalıkmış gibi, ekonomik, politik ve ahlaki alanlarda yaşanan kokuşmuşluğun sorumlusuymuş gibi söz etmenin seçmenlerin size oy vermesini garantilemek anlamına geldiğine ikna olmuş durumdasınız.
Bu aşırı sağcı yaklaşımda o kadar ısrarlısınız ki bu kez askerleri yasadışı bir eyleme, göçmenlere şiddet uygulamaya davet ediyorsunuz.
Tıpkı Trump’ın sınırlara duvar örmeyi ve sivil ve askerleri göçmenlere yönelik müdahalede bulunmaya teivik etmesi gibi.
Bir ülkeden canını kurtarmak için sizin yaşadığınız ülkeye kaçanlara nasıl davranılacağını belirleyen uluslararası mevzuatlar var. Bu mevzuatların hiçbirisi askerleri göçmenlere yasa dışı şiddet uygulaması hakkını vermez.
Irkçı sosyal medya hesaplarıyla yine ırkçı internet sitelerinin sizleri bu yoğunlukta belirlemesi gelecek günlerde izleyeceğiniz politikalar açısından kaygı verici.
Bu yüzden, öncelikle sınırdan abarttığınız gibi bir Afgan göçü yaşamadığının farkına varmanız gerekiyor.
Eğer siz oy toplayacağını düşündüğünüz için göçmen düşmanlığı yapıyorsanız, bazı başka kesimlerin oyunu almak için idamı savunabilirsiniz örneğin. Kadına yönelik şiddeti teşvik edebilirsiniz, emin olun yine başka bazıları size kucak açacaktır. Temel insan haklarının referandum konusu olamayacağı dezavantajlı gruplar da seçim süreçlerinde düşmanlaştırılamaz.
Mülteci hakkı insan hakkıdır!
Bu yaptığınız çok sayıda göçmen düşmanı ve ırkçı odağın yıllardır yapmakta olduğu ürkütücü bir hata. Ürkütücü, zira göçmenlerle ilgili ana akım siyasetçilerin her hedef gösteren iddiası ırkçı örgütlenmelerin sokakta, yaşadıkları mahallelerde göçmenleri öldürmesi için alan açıyor. Göçmen düşmanı her iddia yakılarak, bıçaklanacak, dövülerek, linç girişimleriyle öldürülen her göçmenin sorumluluğunu taşıyor.
Erdoğan iktidarı göçmenleri bir pazarlık konusu haline getirip uluslararası mülteci haklarını hiçbir şekilde tanımıyor, siz de iktidarın güvencesiz bıraktığı göçmenlerle her düzeyde dayanışma örgütleyeceğinize göçmen aleyhtarı politik havayı güçlendiriyorsunuz.
Göçmenleri hedef göstermeye bir son verin!
Türkiye’deki hiçbir sorunun kaynağı göçmenler değildir. Sorunların kaynağı göçmenleri de Türkiyeli işçileri de aynı anda yoksullaştıran, köle gibi çalıştıran, ezen, dışlayan, hedef gösteren, bölmeye çalışarak yöneten kapitalist sistem, devlet, siyasi iktidar ve ırkçı milliyetçi çevrelerdir.
Irkçılardan oy isteyen çok parti var. Unutmayın, sadece göçmen düşmanlığı yapmak üzere kurulmuş bir parti bile var. En çok göçmen düşmanlığı yapanın en çok oy alacağını kanıtlayan hiçbir çalışma yok. Ama içinde bizlerin de olduğu yüzde 25’lik bir kesim, göçmenlerle bir arada yaşamak istiyor.
Bir de yüzde 25 kararsız seçmen var.
Hem bizler hem de karasız seçmenler sınırda göçmenlere binbir eziyet çektiren iktidarı mumla aratacak uygulamaların çağrısını şimdiden yapan size oy vermek zorunda değiliz.
Şunu kavramanızın hem acil hem de yaşamsal olduğunu düşünüyoruz: Size oy vermek zorunda değiliz. Göçmen düşmanlarına oy vermek zorunda değiliz.
Nasıl seçim kampanyanızda aşırı sağcıların idam talebini dillendirmiyorsanız tüm dünyada aşırı sağcıların göçmen düşmanı iddialarını, fantezilerini ve taleplerini de dillendirmeyin.
Uluslararası hukuku, insanlığın küresel kazanımlarını insan haklarını merkezinize alın.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)