CHP Genel Başkanı ve 6’lı Masa’nın 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyet 20 Mart Pazartesi günü HDP eş genel başkanlarını ziyaret etti. Ziyaret mecliste gerçekleşti. Pervin Buldan ziyaret sonrası yaptığı açıklamada, Kılıçdaroğlu’yla görüşmenin, Kürt sorununda çözümün adresinin meclis olduğunu vurgulamak için mecliste yapıldığını söyledi.
İktidar blokunun en lümpen kesimlerinin HDP’den söz ederken PKK’yi kullanmadan edemedikleri ve “HDPKK” kısaltmasıyla Kürt halkının bu legal partisinin kriminalize etmeye çalıştıkları bir koşulda Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye yönelik ziyaretinin oldukça önemli bir adım olduğunu vurgulamak gerekir.
Aslında normal bir adım ama…
Kürtçe’nin, Kürt siyasilerin, Kürtlere dayanışanların ağır bir baskıya maruz kaldığı, üyeleri, yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanlarının cezaevlerine atıldığı, kitaplarının, televizyonlarının, şarkılarının yasaklandığı bir ortamda anadil özgürlüğünü savunmak, Kürtçe’yi ve tüm demokratik hakları savunmak da sıra dışı bir adım gibi öne çıkıyor. Kılıçdaroğlu’nun konuşması çok radikal ve sol olduğu için değil siyasi iklim aşırı sağa kaydığı için meclisteki iki partinin görüşmesi çok olumlu bir politik hava yaratıyor.
Görüşmeye basının gösterdiği ilgi de bunun bir kanıtı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında parti kapatmalara karşı, kadına şiddetin son bulması ve kadınların özgürlüğü, tüm dezavantajlı grupların haklarının tanınması ve bu açıdan siyaset kurumunun üstüne düşeni yapması yönündeki vurgular elbette HDP heyetinin de öne çıkarttığı görüşlerdi.
“Kürtçe bilinmeyen bir dil değildir”
Kılıçdaroğlu ayrıca yargının sopa olarak kullanılması ve yargının siyasallaştırılmasına son verilmesi gerektiğini, depremin ardından acil bir durum ilan edilmesinin ve bölgeyle ilgili özel bir programlamanın yapılmasının önemli olduğunu da söyledi. Demokrasi ve insan hakları savunusu, iklim kriziyle cebelleşilmesi ve insan haklarının geliştirilmesi için mücadeleye kadar bir dizi vurgusu daha oldu.
Basın toplantısında “Kürtçe bilinmeyen bir dil midir? Devlete çifte standart yakışmaz. Herkesin diline saygı göstereceksiniz.” diyen Kılıçdaroğlu’nun HDP heyeti ile görüşmesi elbette seçimlerde ortak aday olarak HDP desteğini almayı da amaçlıyordu.
Aynı anda hem sağcı hem solcu olunamaz
HDP’nin de içinde olduğu ittifak Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararını halihazırda almıştı. Açık ki görüşmeden sonra HDP liderliği desteğini açıklamakta elini daha rahat hissedecektir.
Sosyalistlerin altını çizmesi gereken nokta ise, Kılıçdaroğlu’nun olumlu açıklamalarının unutulacak seçim vaatleri haline gelmesine karşı derinleştirilerek savunulması ve kapsamının demokrasinin son sınırlarına kadar genişletilmesidir.
Kürt sorununda çözümün adresi meclistir yaklaşımının eksiklikleri vurgulanmalı. Elbet de meclis çözüm alanlarından birisidir ama sorun ne meclise ne de sadece ikili görüşmelere indirgenebilir. Çözüm, barış duygusuyla hareket eden halkların birleşmesini sağlayabilmektedir. Meclisteki görüşmeleri de garanti altına alacak olan bu yöndeki toplumsal basıncın açığa çıkması ve sürekli ifade edilmesidir.
Son olarak Kılıçdaroğlu herkese mavi boncuk dağıtan bir siyasetçi gibi görünmek istemiyorsa, hem Kürt sorununun çözümünü savunup hem de ülkücü olmakla gurur duymamalı. Bu ikisi aynı anda olmaz zira. Ülkücü denilen siyasi odak, Kürt sorununda çözümsüzlükten beslenenlerdir.
Aynı şekilde hem dezavantajlı grupların haklarının tanınmasından söz edip hem de sınırda göçmenlere kapıların kapatılacağını söylememeli. Göçmenler, en korunaksız ve en büyük tehditle yüzleşen toplumsal kesimdir. Göçmen düşmanı tek bir argümana bile taviz verilemez.
Şenol Karakaş