Hem oylarımız hem eleştirilerimiz Kılıçdaroğlu’na

08.03.2023 - 09:44
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Olaylar çok hızlı gelişti. Akşener ve partisi 6’lı Masa’dan gittiği hızla geri döndü. 

Akşener, geçen Eylül ayında Urfa-Siverek’te Sedat Bucak’ı ziyaret etmişti. Bucak, devlet-mafya-siyaset bağlantısını ve Kürt sorununda “kendini hukukla bağlı saymayan bir devletin ne kadar zalimleşebileceğini sembolize etmiş” olmasına rağmen bu adımı atmıştı. Bu adımla Kürtlere şu mesajı vermişti: HDP hakkında söylediği ve iktidar blokunun resmi çizgisinden ayırt edilemeyecek kadar sağcı görüşlerinin arkasındaydı.

Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan iktidarının yenilgisinin ardından bazı hesapları kesmekte kararlı olması, Akşener ve arkadaşlarının paniğe kapılmasına neden oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, devletin hangi kademesinde olursa olsun suç işleyenlerden hesap sorulacağı ve ekonomik olarak devlet kaynaklarını sürekli emen sermaye gruplarıyla hesaplaşılacağı vurgularıyla İYİP’lilerin devletçi güdülerine çok ters açıklamalar yaptı. 5’li çetenin el koyduğu 418 milyar vurgusu Akşenergillere ayrı bir dert oldu.

Öfkeye yenildiler

Depremle birlikte on binlerce can kaybı ve onarımı çok zor bir yıkım, toplumdaki öfkeyi daha önce tanık olduğumuz ve varlığına işaret ettiğimiz öfke patlamalarıyla kıyaslanamayacak bir düzeye yükseltti. Bu öfke, hem devletle neredeyse bire bir örtüştüğü iddiasındaki iktidar blokuna yönelik hem de zaman zaman bu iktidar blokuyla bir ve aynı şey olmadığını ima eden devlete yönelik. Deprem, 6’lı Masa’da da bir farklılaşmaya neden oldu. Masa’nın Kılıçdaroğlu kanadı, depreme yönelik öfkenin her geçen gün artacağını öngördüğü için bu sürecin sorumluluğunu almamaya özen gösterdi. İktidarın ve devletin yanında başı öne eğik bir şekilde durmadı. Akşener ise devletle bütünleşti ve aynı gemide olduğumuz vurgusunu yaptı. CHP dışındaki diğer partiler de toplumsal öfkenin büyüklüğünün farkında. İYİP ise bu öfkenin sadece iktidar ittifakına değil tüm devlete, çeşitli biçimleriyle sağa yönelme ihtimalini küçümsemeyerek, devleti koruma refleksini gösterdi. Kılıçdaroğlu’nun adaylığının önüne geçememesi, bu öfkenin çeşitli muhalefet kanallarını devletin genel ve tarihsel değerlerinin dışında politik hamleler yapmaya zorlayacağını bildiği için Akşener, Masa’yı dağıtmayı daha işlevli bir seçenek olarak öne çıkarttı.  Devlet, öfkeden ve değişimden korkuyor. Bu değişimin hangi hesap sorma dinamiklerini harekete geçirebileceğinden de emin değil. 

Bir süredir sözünü ettiğimiz öfke, Akşener vakasında da açığa çıktı. Bu öyle bir öfke ve değişim isteği ki, Akşener’e büyük bir darbe vurup geri dönmeye zorladı. İYİP’i elinin tersiyle tokatlayıp geri çekti. 

Bu ilginç geri dönüş şunu da gösterdi: Sosyal medyada her kükreyeni aslan sanmamak lazım. Sosyal medyada birinci parti gibi görünebilirsiniz ama araştırmalar örneğin Twitter’ın toplumun yüzde 17’sini ifade ettiğini gösteriyor. Sosyal medyada desteğinizin çok gibi görünmesi, gerçek hayatta desteğinizin çok olduğu anlamına gelmiyor. Akşener bu konuda hızlandırılmış bir ders aldı. Masa’yı dağıtırken binlerce üyesini kaybetti.

Masaya geri dönmesi birisi faşist köklere sahip iki CHP’li belediye başkanını Kılıçdaroğlu’nun yanına takması ise çok önemli değil.

Kılıçdaroğlu’na oy ver ama umut bağlama!

Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklandığı Saadet Partisi önünde ve ardından CHP merkezinde yaptığı konuşmayı dinleyen binlerce insan, büyük bir değişim umuduna sahip. Erdoğan-Bahçeli ittifakından kurtulmak istiyorlar. Bu kurtulma umudu şu anda Kılıçdaroğlu’yla özdeşleşti. 

Bu ruh halini görmek, iktidar ittifakına yönelen öfkeyi ve değişim isteğinin bir parçası olmak zorundayız. Milyonlarca işçi, yoksul, adalet isteyen kadın, LGBTİ+ ve göçmenlerle birlikte HDP’nin de adayı olacak gibi görünen Kılıçdaroğlu’na oy çağrısı yapmak, 5 dakikalık demokrasiden ibaret olan sandık sürecinde değişim umudunun yanında olmak demek. Ama bunu yaparken CHP güzellemesi yapanlarla, umudu seçimlere, parlamentoya, güçlendirilmiş parlamenter rejime havale edenlerle tartışmak zorundayız.

CHP, burjuvazinin bir başka kesiminin, devletin bir başka kanadının programını savunuyor. 

CHP, Demirtaş ve diğer HDP’li arkadaşlarımızın tutuklanmasından sorumlu.

CHP, göçmen düşmanlığını sokak afişlemelerinde dile getiren ilk parti. Kılıçdaroğlu sık sık göçmenleri geri yollayacağını söylüyor.

CHP, sınır ötesi harekatların çoğu kez destekçisi. 

6’lı Masa’nın ekonomik programı, krizin faturasını sermayeye değil emekçilere yüklemeyi hedefliyor.

CHP hem çözüm sürecine hem de darbecilerle hesaplaşılması süreçlerinde demokratik ve tarihi adımların önüne engel koydu.

Bunlara rağmen, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan-Bahçeli’nin gitmesiyle birlikte bir nefes alacak milyonlarca işçiyle beraber tutum alacağız. Bir nefes için 'Erdoğan gitmeli' diyeceğiz.

Ama o kadar.

Bizi kurtaracak olan ne Kılıçdaroğlu ne de 6’lı Masa’dır!

Bizi kurtaracak olan sokakta mücadele etmektir. Tüm burjuva programlarından bağımsız bir özgürlük ve adalet mücadelesini inşa etmektir.

Hem seçim sürecinde hem de seçimlerin ardından oluşacak iktidar denkleminde, içinden çıkılamayan ekonomik krizin faturasını kim gelirse gelsin emekçilere ödetmek isteyeceği için her alanda birleşik mücadele olanaklarını sonuna kadar zorlamak zorundayız.

Kürt halkıyla işçi sınıfı ve ezilenlerin ittifakı

Şimdi atılması gereken adım, özellikle deprem sonrası toplumun tüm hücrelerine yayılan öfkenin birleşik mücadele zeminleri inşa edilerek kitlesel bir harekete dönüşmesi için çabalamaktır. Seçimleri, öfkenin soğurulduğu ve mücadelenin ertelendiği bir gün olmaktan çıkartıp, öncesinde AKP-MHP iktidarının yenilmek zorunda kalacağı bir mağlubiyet tescil gününe indirgemek mümkün. Bu yüzden, unutulmaması gereken, sadece İYİP’in değil, Millet İttifakı’nın sağa karşı sağcı bir ittifak olduğudur. Umut, burjuvazinin bir kanadına karşı burjuvazinin bir başka kanadının programını savunmak, güçlendirilmiş parlamenter rejim rüyasının peşinde koşmak olamaz.

AKP-MHP’nin meclis çoğunluğunu kazanamayacağı kesin. Cumhurbaşkanı seçiminin sonuçlarından bağımsız olarak, seçimde sonraki dönem için umut verici ilk gelişme budur.

Sol muhalefet, Erdoğan’ın seçimleri kazanamaması için de elinden geleni yapacaktır. Bundan kuşku duymak için hiçbir neden yok. Önemli olan “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eleştirilerimizle birlikte Kemal Kılıçdaroğlu’na, mecliste HDP adaylarına oy vermek/sokakta deprem sonrasında tutuşmaya hazır bekleyen toplumsal öfkeyi örgütlemek üzere kolları sıvamaktır.”

Bizlere umut veren, devlet, burjuvazi ve burjuva partilerinin koalisyonları, ittifakları değil harekete geçme potansiyelleri her geçen gün büyüyen işçi hareketiyle Kürt halkının ve tüm ezilenlerin yan yana gelme ihtimalleridir.

Şenol Karakaş

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol