Müteahhitler kitlesel ölümlerden sorumludur

10.02.2023 - 10:03
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Bütün raporlar depremin boyutlarının çok şiddetli olduğunu gösteriyor. Fakat şu açık açık ki yıkılan binaların yanında yıkılmayan binalar da var. Aynı sokakta yan yana duran binalardan birisi yıkılırken bir diğerinin yıkılmamasının tek bir açıklaması var. Yıkılan bina tüm yönleriyle bir yolsuzluğun eseri ve o evleri satın alan ya da kiralayan insanların ölmesinin nedeni bu yolsuzluk.

Elbette bu, öyle basitçe yolsuzluk diyerek geçiştirilebilecek bir mesele de değil.

Bu, siyasetçi-bürokrat-müteahhitlerin elbirliğiyle işlediği bir cinayet.

O usulsüz, kaçak, inşa edilmesi ve içinde canlıların yaşaması her şeyiyle yanlış olan evlerin evlerin yapımına, satımına, içinde insanların yaşamasına izin veren sistemin tüm sorumluları en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

On binlerce yaralı, şimdiden 20 bine yaklaşan ölü sayısıyla çok ağır, tüm toplumun içini yakan, altından kalkması çok zor olan travmalarla milyonlarca insanı tüm yaşamı boyunca etkisi altına alacağı çok açık olan bu felaket kader falan değil.

Bu bir afet de değil!

Afetleri felaketi çeviren siyasal sorumlular var.

Bu sorumlulardan hesap sorulmalı.

Bu konuda atılan ilk adımlardan birisi gazetelere “Müteahhitlerin yurt dışına çıkışları yasaklansın: Tabut binaları yapanlar için 170 avukattan suç duyurusu” başlığıyla yansıyan bir gelişme.

Yıkılan binalar arasında daha 6 ay önce, iki yıl önce yapımı tamamlanan binaların olmasının bir açıklaması yok.

“Ben işime aşığım” diyerek canlı yayınlarla, törenlerle müteahhitti olduğu binayı açan insanlar o açtıkları binalar, rezidanslar yüzlerce insana mezar olunca hiç sıkılmadan, utanç duymadan nasıl yaşayabiliyorlar, bizler anlayamıyoruz.

Ama hesap vermeden yaşamamalarını sağlamak zorundayız.

Bu yüzden, “170 avukatın 11 kentteki barolara bağlı avukatlarla binlerce kişinin ölümüne neden olan binaların müteahhitleri ile belediye yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunması” çok önemli bir başlangıç.

1999 Gölcük depremi, ismiyle müsemma müteahhit Veli Göçer’e yıkılmıştı.

AKP dönemi çok açık ki Veli Göçerlerin hâkim olduğu bir dönem.

Bir tür Veli Göçerler egemenliği hüküm sürüyor.

Artı Gerçek’ten Dinçer Gökçek sorumsuz müteahhitler hakkında İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Çanakkale, Çorum, Adana, Bursa, Kırklareli, Mersin, Gaziantep Barosu’na üye 170 avukatın, depremin yaşandığı illerin başsavcılıklarına suç duyurusunda bulunduğunu haberleştirdi. Avukatların suç duyurusunda “şüphelilerin ‘Bilinçli Taksirle Öldürme Suçu’nu işledikleri” öne sürülüyor.

“Kişilerin ölümüne ve yaralanmasına yol açan deprem değil, deprem nedeniyle yıkılan çürük binalardır" ifadelerine yer verilen savcılık dilekçelerinde şu noktanın altı çiziliyor:

"Çürük yapılan binalar ile gerçekleşen ölüm ve yaralama neticeleri arasında açık bir nedensellik bağı vardır. Bir sonraki aşamada ise bu neticenin faillere objektif olarak yüklenip yüklenemeyeceği tartışılmalıdır.”

İstanbul Barosu avukatlarından Cesim Parlak ise yaptığı açıklamada "Depremde yıkımın yaşandığı il ve ilçelerdeki belediye başkanları, imar ve ruhsat müdürleri ile yıkılan binaların müteahhitleri hakkında derhal yurtdışına çıkış yasağı konulmalı" dedi. Parlak, yurt dışı çıkış yasağı olmazsa etkili bir soruşturmanın yürütülemeyeceğinin altını çizdi. ve "Kurtarma işlemleri bittikten sonra, bu kişiler kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan tutuklanmalılar" dedi.

Tutuklanmalılar.

Artık Veli Göçerlerin döneminin sonu gelmeli.

Bir daha hiç kimsenin imar aflarıyla kaçak yapılara af çıkartamayacağı, rant ve rüşvet mekanizmasıyla kitlesel ölümlere neden olamayacağı ve bugünden itibaren müteahhit güruhunun, siyasetçiler güruhunun ve bürokratlar güruhunun zihninde caydırıcı olacak bir yargılama, cezalandırma süreci başlatılmalıdır.

Para ve iktidar hırsı çok açık ki yıkım ve ölümlere neden olacak işleri yapmaktan alıkoymuyor bu insanları.

Alıkoymak lazım.

Şenol Karakaş

 

Bültene kayıt ol