Benzersiz bir sel felaketi- Bangladeş’te yaşananların iç yüzü

30.06.2022 - 09:23
Tuna Emren
Haberi paylaş

Geçtiğimiz günlerde Bangladeş ve Hindistan’ı vuran sel felaketi en az 100’e yakın kişiyi öldürdü, 4 milyon kişi günlerce mahsur kaldı ve çok büyük bir kısmı hâlâ kurtarılmayı bekliyor. Sel 3,1 milyon kişiyi yerinden etti, sadece birkaç gün içinde milyonlarca iklim göçmeni yaratmış oldu. 

İklim afetlerinin sıkça yaşandığı, dünyanın en savunmasız bölgelerinden Asya-Pasifik bir kez daha eşi benzeri görülmemiş bir felaket yaşıyor. Aşırı iklim koşullarının somut bir örneği haline gelen Hindistan ve Bangladeş ise Hint Okyanusu ve Bengal Körfezi'ne yakın oldukları için, Asya-Pasifik’in en savunmasız iki ülkesi durumunda.

Hindistan, bahar aylarında başlayan ve halen devam etmekte olan yakıcı sıcakların etkisini henüz atlatamamışken yaşanan bu sel felaketi, iklim krizinin yol açacağı yıkımın nasıl olabileceğine dair üzücü bir tablo sundu. Hindistan’ın bir kısmı halen rekor düzeyde sıcaklıklar getiren sıcak hava dalgasına dayanmaya çalışırken, kuzeydoğusu ise sel felaketinden kurtulmaya çabalıyor.

Hindistan ve Pakistan’ı vuran sıcak hava dalgaları geride bıraktığımız haftalarda Himalaya buzullarını da eritmiş, nehir taşkınları yaşanmıştı. Tüm bunların üstüne şimdi bir de, yüzyılın en kötü sel felaketi olduğu söylenen çok büyük ölçekli bir afet yaşamak zorunda kaldılar. 

Asya-Pasifik halkları için “rekor” sözcüğü bile anlamını yitirdi artık. Her yıl bir öncekine göre yeni rekorlar kırılıyor, her yıl milyonlarca insanın yaşamını mahveden görülmemiş afetler birbirlerinin peşi sıra geliyor.

Bangladeş bir önceki şoku henüz atlamamıştı

Yoğun nüfuslu bir delta ülkesi olan Bangladeş sel baskınlarının sıkça yaşandığı bölgenin içinde kalıyor. Ve seller her seferinde yoksul insanların geçim kaynaklarını, tarım ürünlerini, sahip olabildikleri kısıtlı altyapıyı, temiz su kaynaklarını kaybetmeleriyle sonuçlanıyor. 

Son yaşanan sel felaketi, nüfusun çok büyük bir dilimini yerinden etti. Evlerini kaybetmekle de kalmadılar, günlerce yemek yemeden, içecek su bulamadan kurtarılmayı beklediler. Hâlâ açlar ve hâlâ bekliyorlar. Beş gün boyunca elektriksiz kalan bölgede iletişim hatları da devre dışı kaldı. 

Ülke, bir önceki selin şokunu henüz atlamamıştı. Onda da milyonlar evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetmiş, açlığa sürüklenmişti. Yeni sel felaketi tam olarak aynı bölgede yaşandı. Bu insanların çok büyük bir kısmı hayatlarını yeniden kurmaya vakit bulamamıştı ki bir kez daha sular altında kaldılar.  

Nehir sistemleri bu yükü kaldıramıyor

Bangladeş’te 130 kadar nehirden oluşan karmaşık bir nehir sistemi var. Hindistan ve Bangladeş’i birbirine bağlayan bu nehirlerden bazıları Bangladeş üzerinden geçerek Bengal Körfezi’ne akıyor.  

Bangladeş’teki sulak ve alçak araziler, sıklığı ve şiddeti artan muson yağışlarıyla neme doyduğu zaman nehirler yağış yükünü taşıyamayıp taşmaya başlıyor. 

Bunun bir nedeni de bölgedeki nehirlerin su taşıma kapasitesini azaltan ormansızlaşma sorunu. Bir diğer faktör ise Hindistan’daki yoğun madencilik faaliyetleri. Bunlar da nihayetinde nehir tabanındaki sağlıklı toprağın zarar görmesine yol açtıkları için toprağın gevşemesine, nehir sistemlerinin tıkanmasına sebep oldular. 

Bunca baskıyla günden güne zorlanan nehirler ardı ardına iki şiddetli muson yağışı yaşanınca çökme noktasına geldi. Asya'nın en büyük nehirlerinden biri olan Brahmaputra 3.000 köyü ve bölgedeki tüm ekili arazileri sular altında bıraktı.

Musonlar öngörülebilir olmaktan çıktı

Bangladeş'in 160 milyonluk nüfusunun 3,5 milyonu sel felaketi riskiyle yaşamak zorunda. Fakat iklim krizi, muson yağmurlarının yağış düzenini bozduğu için artık aşırı yağışların öngörülmesi de zorlaştı.

Bangladeş son yedi yılda beş büyük sel felaketi yaşadı.

Asya-Pasifik’in Haziran-Eylül arasında yaşanan musonları normal koşullarda pirinç üretimi için ihtiyaç duyulan yağışları getirir. Yerkürenin iklim sistemi bu kadar zorlanmadan önce musonlar sağlıklı bir döngünün çarklarından biri olarak işliyordu. Ancak şimdi düzensiz ve yıkıcı bir güce dönüştüler.

Musonlar Hindistan’ın Batı Ghats ve Ganj ovaları gibi bazı bölgelerinde zayıfladı ve bununla eşzamanlı yaşanan bir diğer değişim de aşırı yağış olaylarının artması, yağışlı günler arasındaki kurak dönemlerin süresinin uzaması oldu. Bunun sonucunda, yağışlı günlerin sayısı azaldı ama yağış şiddetindeki artış devam etti. Yani toplam yağış miktarı değişmedi.

İklim modellerine göre, atmosfere bu yoğunlukta sera gazı salmaya devam edersek, muson yağışları bu yüzyılın sonundan önce yüzde 20 artış göstererek çok daha büyük felaketlere sebep olacak. Bunda rol oynayan başlıca faktörlerden biri, fosil yakıtlar yüzünden devam etmekte olan ısınmanın atmosferdeki nem içeriğini de artırması. Yerküre sisteminde yaşanan her 1C’lik ısı artışı atmosfere yüzde 7 daha fazla nem tutma kapasitesi ekliyor. Bir diğer unsur ise atmosferdeki karbon fazlasını emen okyanusların artık iyice ısınmaya başlamış olmalarından doğan girift etkileşimler.

Muazzam miktarda enerjiyi yarım küreler arasında harekete geçiren en büyük mekanizmalardan biri olan Hint musonu küresel iklim faktörlerini hem etkiliyor hem de onlardan etkileniyor. 

G7 ülkelerinin sonumuzu getirecek ‘hareket özgürlüğü’ 

Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporları, gezegenimizin, sanayi öncesi döneme göre en az 1C ısındığını, 1,5C sınırını geçmememiz gerektiğini duyurduğundan bu yana uzun yıllar geçti ama küresel emisyonlar buna rağmen artmaya devam etti. 

Tüm diğer krizler gibi iklim krizi de en büyük yıkımı yoksul ve savunmasız toplumlara yaşatıyor. 2050 yılına kadar Güney Asya'daki iklim göçmenlerinin üçte birini yaratacağı öngörülen Bangladeş de bunlardan biri. 

Asya-Pasifik halkları şiddetli seller yüzünden toplumsal kriz yaşarken, G7 zirvesinde bir araya gelen “liderler” iklim krizinin çözümüne yönelik “hedeflerini”, Ukrayna'daki savaşın tırmandırdığı fosil enerji krizini bahane ederek askıya alıp fosil yakıtları desteklemeye devam edeceklerini duyurdular. Daha doğrusu, kendilerine bu anlamda ‘hareket özgürlüğü’ tanıdıklarını gösterdiler.

Dünyanın en büyük yedi gelişmiş ekonomisinin temsilcileri, dünyanın en acil sorunlarını tartışmak için Almanya'da bir araya geldi ve sadece şunda anlaşabildi; kömürden elektrik üretimi aşamalı olarak durdurulacak.

Biz bu kararı zaten COP26 zirvesinde de duymuştuk. Yani yeni bir taahhüt, iklim krizinin çözümüne yönelik yeni bir karar yok ortada. 

Onun yerine şu var: Üç günlük zirvenin ardından yaptıkları açıklamada, Ukrayna'daki savaştan kaynaklanan “istisnai durumlar nedeniyle”, “kamu destekli fosil yakıt yatırımlarının geçici bir yanıt olarak uygun bulunabileceğine” karar verdiler. Diğer bir deyişle, artık fosil yakıt yatırımlarını rahat rahat, kimseye hesap vermeden artırma “özgürlüğü” elde edecekler.

Onların “özgürlüğü” bizler için daha fazla yıkım, daha fazla açlık, daha fazla ölüm demek. 

Buna izin veremeyiz. Küresel iklim hareketinin gücünü büyütmek için ne gerekiyorsa yapmalıyız. 

Kendi emperyalist çıkarlarından başka hiçbir şeyi umursamadıkları için Ukrayna’da bir savaş başlatan, sonra da kendilerinin başlattıkları bu savaşı bahane ederek fosil yakabilme özgürlüğü talep eden, neticede yaşam için birer tehdit olduklarını açıkça gösteren bu “liderleri” fosil yakıtlarla birlikte tarihe gömmenin zamanı geldi de geçiyor bile. 

Tuna Emren

Bültene kayıt ol