En son Erdoğan, bir konuşmasında birdenbire CHP lider Kılıçdaroğlu’na yüklendiğinde fark etmiştim, AKP liderliğinin anlatacak pek bir hikayesi kalmamış. O konuşmasında, Erdoğan durduk yere, SGK’yı Kılıçdaroğlu’nun batırdığını anlatmaya başlamıştı. Üstelik bunu 'gençlere anlatmamız gerek, hatırlamazlar o günleri' diyerek.
'El insaf' diye düşünmüştüm, 20 yıldır iktidardasınız ve siz iktidar olduğunuz gün daha doğmamış gençlere o dönemdeki bir kurumun kötü gidişini anlatıyorsunuz!
Bunun tek bir nedeni olabilirdi: Artık anlatabilecekleri, kitleleri heyecanlandırabilecekleri, muhalefeti yerden yere vurabilecekleri bir konu kalmamış vaziyette.
Yirmi yıllık iktidarın sonunda, pandemi şartlarının da eklenmesiyle ağırlaşan bir ekonomik krizden geçiyoruz.
‘Metal yorgunluğu’ sürüyor
Yirmi yıllık iktidarın sonunda, hükümet, pandemiyle mücadele konusunda mantık kuralları çerçevesinde açıklanması imkansız derecede kötülükte bir sınav verdi. Maske satışından sokağa çıkma kısıtlamalarının duyurulmasına, cami açılış törenlerinden evde kal kampanyalarının samimiyetsizliğine, çalışmak zorunda olan işçilerin evde kalmasının koşullarının yaratılmamasına, sağlık çalışanlarının düşmanlaştırılmasına, çalışma koşullarının ağırlaştırılmasına, tüm kaynakların sermayeye aktarılmasına kadar sayısız uygulamaya... Çalışmak zorunda olduğu için evlerde temizliğe kadın yaşlı kadınların otobüslerden apar topar indirilmesine, sokağa çıkma yasaklarına, maske takma zorunluluklarından kurtulmak için çeviren görevlilere “abi AKP kongresine gidiyorum” diyerek kurtulmaya çalışmanın bir “ahlaki kural” haline gelmesine... Ve en sonu, milyonlarca insanın sıdkının sıyrıldığı yasakları el çabukluğuyla aşmaya AKP’li olmanın yettiği lebalep kongreler süreci gibi işlerine örgütlenmesine kadar sayısız haksızlık varken, yıllar öncesinin SGK’sını anlatarak ana muhalefeti yıpratacağını düşünmek, başını kuma gömen deve kuşunun gizlendiğini sanmasıyla kıyaslanamaz bile.
Bunlar, normal bir partinin kongresinde, bir önceki yılın gözden geçirilip eleştirileceği konular arasında en başta gelmeliydi. Ama AKP kongresinden böyle bir beklentisi olanlar avuçlarını yaladı.
Sadece pandeminin idaresinde değil, ekonomi politikalarında daha da net görünen sermaye gruplarının 'amasız fakatsız' tercih edilmesidir. Türkiye, dünyada Meksika’yla birlikte, pandemiyle mücadeleye ayrılan kaynaklar açısından en sonda geliyor. Türkiye’nin Covid-19’la mücadeleye aktarılan küresel kaynağa katkısı sadece binde 1. Üstelik aktarılan bu kaynakta şöyle bir aldatmaca var. Karar gazetesinden İbrahim Kahveci, durumu şöyle özetliyor:
“Milletin Hazineye ödediği para nerede ise her yıl hedeflenen bütçenin üzerinde oldu. Hatta 2020 yılında bile henüz pandemi yokken hedeflenen paradan tam 73 milyar lira daha fazla para topladı…(Ankara)… Pandemi yılında dahi hedeflediği para toplamanın 73 milyar lirasını aşan devletin, sadece bu parayı millete geri dağıtmasını beklerdiniz. Oysa pandemide Merkezi Yönetimin Millete kendi bütçesinden dağıttığı para sadece 8 milyar lira. Onun da 2 milyar lirasını IBAN vererek yeniden Milletten topladı...”
AKP kongresi iktidarın neden zenginleri tercih ettiğinin tartışıldığı bir toplantı olmadı kuşkusuz.
128 milyar dolarlık Merkez Bankası birikiminin neden satıldığı, paranın nereye aktarıldığı, halkın ne kadar daha enflasyon altında ezileceği, geniş işsizlik oranındaki tırmanışın ne zaman durdurulacağı, zenginle fakir arasındaki uçurumun neden artmaya devam ettiği de konuşulmadı doğal olarak.
Türk usulü başkanlık rejiminin propagandasını yapılırken, tüm karar alma süreçlerinin dinamizm kazanacağını vurgulayanların, birkaç ayda bir Merkez Bankası Başkanı değişikliğini nasıl açıkladığını ya da iki sene önce ilan edilen 2023 hedeflerinden neden hiç bahsedilmediğini ele almalarını bekler.
Bunları bekleyen, çok bekler.
AKP Kongresi böyle bir kongre değildi, böyle bir kongre olamazdı da zaten.
Uzun sözün kısası
Bahçeli’ye, Türkeş’e teşekkürlerin edildiği, 2023-2053 ve 2071 gibi tarihlere hazırlığın ilan edildiği ama hiçbir somut önerinin dile getirilip tartışılmadığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 35 dakika boyunca kongre katılımcısı şehirleri selamlayıp, tek kişilik gövde gösterisiyle devletle önemli ölçüde örtüşen partisi üzerindeki kontrolünün yeniden tesis edildiği bir toplantıydı.
Kongre’de Erdoğan’ın konuşmasında dile getirilen “yeni anayasa” önerisi de geçtiğimiz haftalarda dile getirilen İnsan Hakları Eylem Planı gibi kongre katılımcılarının politik bir heyecanla, değiştirici bir tartışma ve sürecin inşacıları olduğu duygusunun örgütlenmesine tek bir gram katkıda bulunamadı. Bulunamazdı çünkü kongreye katılanlar da kongreyi örgütleyenler de ve bizzat Erdoğan da biliyor ki AKP geriliyor!
AKP’nin artık tek başına iktidar olması mümkün değil. Tüm kongre katılımcıları bunu biliyor.
AKP artık başta MHP olmak üzere bir dizi gücün desteği olmadan adım atamaz hale gelmiş durumda. Onlarca şehirden kongreye gelenler bunu da biliyor. Biliyorlar ki “mecburlar koalisyonu”nun bir parçasıdır artık AKP ve bu koalisyonun ruhu AKP’nin oy kaybının da temel nedenidir.
Ekonomik reformları açıkladığında hemen hemen tek bir somut hedef koyamamış olan iktidarın, bizzat ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yapısından kaynaklanan çok yönlü krizlere tek tepkisinin “biz yaptık oldu” çıkışları olduğunu da herkes biliyor. 17 bin kişinin salgının pik yaptığı bir dönemde bir kongre salonunda toparlanmasının* tek açıklaması budur ve önümüzdeki dönem açısından da şöyle bir mesaj verilmiştir: AKP liderliği, beka kaygısına dayalı propagandasının temel bileşenlerini kurarak seçim takvimini çalıştırmıştır. Bu takvim yeni bir hikayeyle, yeni bir heyecanla değil, toplumsal muhalefetin tüm parçalarına yönelik, krizler çıkartmayı ve krizleri yeni krizlerle aşmayı ve AKP’nin ve iktidar ittifakının çoklu krizlerin “teknik tedbirlerle” çözümünü amaçlayan yapay bir dinamizmin virajlarını gösteriyor.
Kendi hikayesi bitenler yeni hikaye anlatıcılarına tahammül etmeyecek. Kongrenin özeti budur.
Şenol Karakaş
* Bu satırlar yazılırken gazetelerin internet sitelerine şu haberler düşmeye başlamıştı: “Geçtiğimiz günlerde yapılan AKP kongresine katılan Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, korona virüsüne yakalandığını duyurdu.”