Gara’nın ardından yaşananlar gösteriyor ki önümüzde sert bir mücadele dönemi bizi bekliyor. Bu mücadele döneminde ya “Güçlendirilmiş parlamenter rejim” için parlamento ittifakları peşinden koşacağız ya da daha büyük kitle eylemlerine ilham vermesi için eylem takvimlerimizi, mücadelenin ana hatlarında yol haritalarını şekillendireceğiz.
Bunu yaparken emin olduğumuz bir dizi gerçek var: Küresel kapitalizm pandemiyle birlikte tarihinin en derin buhranlarından birisini yaşıyor ve yüz binlerce insanın salgından ölmesinin sorumlusu olduğu çok açık. Bu, önümüzdeki dönemde tüm dünyada gerçekleşecek eylemlerin öfke dozunun daha keskin olmasını da açıklayan bir etken olarak görülmeli. Kapitalizm pandeminin tüm faturasını yoksullara yükledi. Ölenler de, ayrımcılığa maruz bırakılanlar da yoksullar ve dışlananlar oldu.
Ekonomik kriz kapitalistlerin çıkış yolunu bulamayacağı kadar derin bir şekilde gelişiyor. Küresel kapitalizm finansal suni teneffüsle yaşıyor.
Öte yandan iklim krizi hem pandeminin etkisini şiddetlendiriyor hem de baş edilemez bir küresel sorun olarak daha büyük yıkımlara neden olacağını göstererek geliyor.
Türkiye’de bu kriz başlıklarına, hükümet sisteminin yapısından ve iktidarın siyasal tercihlerinden kaynaklanan güçlenen siyasal kriz ihtimalleri de ekleniyor.
Sorunların bütününe birden meydan okuyan bir harekete ihtiyacımız var. Sorunların bütününe meydan okuma potansiyeline sahip olan işçi sınıfının eylem kapasitesine katkı yapacak, cesaret kazanmasına yardımcı olacak, liderliğinin sağcılığını aşıp birleşik mücadelesini örgütleyecek perspektifleri geliştirmesine ilham verecek bir mücadeleye ihtiyacımız var.
Boğaziçi direnişi sürüyor. Bu direnişle dayanışmak, direnişin ihtiyaçlarının karşılanması için çabalamak zorundayız. Boğaziçi öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin eylemi toplumun büyük bir kesiminden destek alıyor. Bu desteğin örgütlenmesi için kolları sıvamalıyız.
Derinlerde mayalanan öfkenin açığa çıkacağı anlardan birisi de 8 Mart Dünya Kadınlar günü eylemleri olacak. Kadın mücadelesinin genel özgürlük mücadelesinin bayrağını taşıdığı son yıllar, kadınların kitlesel direnişinin toplumun tüm kesimlerini etkileme potansiyeli taşıdığını gösterdi.
19 Mart’ta ise militan ve gezegenin her yerinde varlık-yokluk mücadelesini sürdüren genç iklim hareketinin grevleri gerçekleşecek.
20 Mart’ta “Irkçılığa Karşı Dünya Platformu’nun” çağrısıyla bir araya geleceğiz. Dünya Çağrısı’nda, “Hükümetlerin kendi halklarını korumakta yetersiz kalması ve büyük bir ekonomik çöküşün ortaya çıkmak üzere olan etkisiyle beraber Covid-19 salgını, en tiksindirici ırkçılık şekillerinin gelişme alanı bulabileceği bir durum ortaya çıkarttı” deniyor; çağrıda ayrıca, “Virüsün Siyah, Asyalı, Azınlık, Etnik halklar üzerindeki orantısız etkisi ki bu ölüm oranlarının bu gruplarda belirgin bir şekilde artmasıyla açığa çıkmıştır, salgın döneminin en önemli özelliği oldu. Covid’in yayılımı nedeniyle mülteci kampları birer ölüm tuzağı haline geldi.”Hem göçmenlerin bu ölüm tuzaklarından kurtulması hem de tüm haklarının tanınması için ırkçı iklimi, linççi milliyetçiliği geriletme mücadelesinin önemli başlıklarından birisi olacak 20 Mart. 20 Mart ayrıca göçmen işçilerin Türkiye işçi sınıfının rakibi değil, mücadele yoldaşı olduğunun kanıtlanması ve işçiler arasında ırkçılık karşıtı fikirlerin yaygınlaştırılması için de önemle ele alınmalıdır.
Nisan ayında ise Ermeni Soykırımı’yla yüzleşilmesi mücadelesinin köşe taşı haline gelen 24 Nisan anması gerçekleşecek.
Bu arada, bir yandan eylemlere katılırken öte yandan “Sorun kapitalizmde/Çözüm devrimde” diyerek, 30 konuşmacının yer alacağı sekiz toplantıda bir dizi konunun tartışılacağı Marksizm 2021 toplantılarını yapacağız. Mücadele, mücadelenin fikirlerini tartışarak inşa edilebilir ancak.
Bu zemin, işçi sınıfı saflarında, her türlü bölen, işçileri harekete geçmekten alıkoyan fikre karşı, birleşik işçi örgütlenmesinin örüleceği bir mücadele yol haritası aynı zamanda. Bu yol haritası, kazanmak için her eylemle fiilen dayanışmanın, içinde yer almanın bir zorunluluk olduğunu da gösteriyor. Bu mücadelenin her bir başlığının örgütlenmesine ihtiyaç var ve daha en baştan işçilerin desteğinin alınmasını sağlamak çok önemli. Her direnişin, irili ufaklı diğer direnişlerle köprü kurmasının bugün tam zamanıdır. Bu dinamizm, birleşik bir 1 Mayıs kutlaması için de bir etki yaratabilir.
Şenol Karakaş
Sosyalist İşçi