Örgütlenerek ve birleşerek kazanabiliriz

12.02.2021 - 10:06
Atilla Dirim
Haberi paylaş

​Geçen gün bir Alman kanalında Almanya'nın ikinci büyük özel bankası olan Commerzbank'ın 2,8 milyar Euro zarar açıklamasıyla ilgili bir haber vardı. Yeni yönetim kurulu başkanı sert tasarruf tedbirleri uygulayacaklarını, şube kapatacaklarını, epeyce işten çıkartma olacağını, online bankacılığa ağırlık vereceklerini anlatıyordu. Ancak bu şekilde çalışanları için iyi bir işveren olabileceğini söylüyordu, bir saniye önce şube kapatıp işten çıkartma yapacağını söylememiş gibi.

Kapitalizm en büyük iç çelişkisi burada yatıyor zaten. Kapitalistler kendilerini kurtarma adına işçi ücretlerini düşürme ya da işçi çıkarma, otomasyona geçme gibi tedbirlere başvurma yoluna gidiyorlar ama bu defa da kapitalizmin varlık kaynağı olan üretim ve tüketim zinciri sekteye uğruyor, çünkü tüketici olması gerekenler para kazanamadıkları için tüketemiyorlar. Böylece şirketlerin kâr oranları daha da düşüyor ve iflaslar başlıyor, kısır döngü etkisini artarak devam ediyor.

İflaslar, iflaslar

Tabii bu sadece Commerzbank’la sınırlı bir durum değil. Kapitalizm 2008'de girdiği krizden çıkmış değil. Türkiye’yi teğet geçtiği söylenen kriz, olanca şiddetiyle üzerimize bir karabasan gibi çökmüş durumda. Pandemiyle birlikte icra dairelerinde icra ve iflas dosyası sayısı 22 milyon 127 bini aşarken, son 1 yılda 99 bin, 16 yılda yaklaşık 2 milyon esnaf faaliyetine son vermek zorunda kaldı. Kapanan şirket sayısı yarım milyona yaklaştı. 

Hükümet 2020 Haziran ayında ucuz kredi vermeye başlamış ve kredi hacmi yıllık 1 trilyon lirayı aşmıştı. Şimdi bu kredilerin geri ödenmesinin neredeyse imkânsız olduğu konuşuluyor. Bunun sonucu olarak da kaçınılmaz bir şekilde yeni bir iflas dalgası yaşanacak.

“Evde kal”amayanlar yoksullar oldu

Pandemiyle birlikte derinleşen krizden en fazla etkilenen ise işçi sınıfı oldu. “Evde kal” çağrılarının yapıldığı günlerde, işçi sınıfının payına düşen çalışmak oldu. Bazı fabrikalarda işçiler binalara hapsedilerek açıkça köle haline getirildiler. Hükümet güya işten çıkarmaları yasakladı ancak bunun yerine ücretsiz izin uygulaması yasal zemine oturtuldu. Kısa çalışma ödeneği ile milyonlarca işçi açlık ve sefaletin pençesine terk edildi. Uzaktan çalışma gibi esnek çalışma modelleriyle sömürü düzeninin kesintisiz olarak sürmesi ve sermaye birikiminin devam etmesi sağlandı. İşçi sınıfı enflasyonun ve hayat pahalılığının altında ezilirken, patronlara yönelik destek paketleri birbirini kovaladı. Pandemi kuralları bahanesiyle kapatılan yüz binlerce işletmede çalışan emekçiler ise halen ölüm kalım savaşı veriyor.

Kapitalizmin pandemiyle birlikte tırmanışa geçen krizi, egemen sınıfların bütün dünyadaki otoriterleşme eğilimini daha da güçlendirdi. Milliyetçilik, ırkçılık, göçmen düşmanlığı, kadın düşmanlığı, LGBTİ+ düşmanlığı her yerde devletlerin eliyle körüklendi. Ancak hem otoriterleşmeye hem de yükselen sağ fikirlere karşı ABD'de, Rusya'da, dünyanın birçok yerinde itirazlar yükseliyor, güçlü bir mücadele veriliyor. 

Nitekim ABD başkanı Trump, seçim hezimetinin ardından tası tarağı toplayıp gitmek zorunda kaldı. Bizde de en küçük bir muhalefet girişimine dahi tahammül edemeyen AKP/MHP hükümeti, Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyım atarken baltayı taşa vurdu. Toplumda biriken öfke, Boğaziçi nezdinde görünür olmaya başladı. Sokaklarda ve kampüslerde mücadele eden öğrenciler, topluma yol gösteriyor. Şimdi umutsuzluğu, yılgınlığı, bezginliği bir kenara bırakarak örgütlenmenin tam sırası! Çünkü örgütlü bir baskıya ancak örgütlenerek ve birleşerek karşılık verebiliriz. 

#AşağıBakmayacağız

Atilla Dirim

[email protected]

Bültene kayıt ol