TTB'nin tehdit edilmesi bir skandaldır

23.09.2020 - 14:06
Rıfat Solmaz
Haberi paylaş

MHP’den Devlet Bahçeli, “Türk Tabipleri Birliği derhal kapatılmalıdır. Türk Tabipleri Birliği yeni tip koronavirüs kadar tehlikelidir ve gereği acilen yapılmalıdır” diyerek doktorları hedef gösterdi. Sağlık çalışanları halihazırda neredeyse sistematik bir şekilde şiddete maruz kalırken, iktidar ortağı parti tarafından doktorların hedef gösterilmesi ilk ürünlerini Ankara Keçiören’de verdi. Ankara Keçiören’de silahlı çatışma sonrasında hastaneye kaldırılan hastanın hayatını kaybetmesi üzerine, hasta yakını aileler müdahale odasına saldırdı ve sağlıkçılar kendilerini korumak için barikat kurmak zorunda kaldılar.

Bahçeli bununla da yetinmedi ve MHP içinde kurulan bir ekibin TTB yönetimi hakkında rapor hazırlayacağını da duyurdu. Hızını alamayarak TTB’yi ziyaret eden Kılıçdaroğlu’na Kandil’e de gidecek mi diye sorarak doktorlar örgütüne bakışını sergiledi.

Bu, bir partinin bir demokratik kitle örgütünü ihbar etmek üzere komisyon kurması ve bunu açık açık ilan etmesi ilk kez oluyor.

Bir parti on yıllardır ayakta olan bir doktorlar örgütünün “ihanetini” belgelemek için çalışıyor.

Çünkü sorun bitti memlekette!

Tek sorun TTB yöneticileri!

Mavi Vatan tezine bağlı olarak geliştirilen askeri dış politika Avrupa Birliği zirvesi öncesi çökmüş vaziyette.

AB zirvesinden Türkiye’ye bir yaptırım çıkmasın diye çaresizce dualar ediliyor.

Ekonomi yönetimi, doların önlenemez yükselişini, enflasyonu, işsizliği, cari açığı denetleyemez durumda.

Covid-19 salgını turizm gelirleri, sermayenin çarkları, siyasi şovlar, bayramlaşmalar, AVM patronları için önlemlerin gevşetilmesiyle yeni bir tırmanış içinde. Günlük vaka sayıları, yapılan test sayısına bağlı olarak artıyor.

Savcılıklar, hakkında herhangi bir şikâyet olmamasına ve ortada işlenmiş bir suç da bulunmamasına rağmen bir partinin iletişim ajansı sorumlusunu kelepçeleyip, akşam serbest bırakabiliyorlar.

Bunlar olurken, Metropol araştırma şirketinin Ağustos ayı Türkiye’nin Nabzı araştırmasında, “Bu Pazar seçim yapılsa oyunuzu hangi partiye verirdiniz” sorusuna verilen yanıtlar iktidar koalisyonu tarafından düşündürücü. Ankete cevap verenlerin yüzde 31,3’ü AKP’ye, yüzde 7,5’uğu da MHP’ye oy vereceğini söylüyor. İki partinin toplamı yüzde 39 dahi etmiyor.

Bu hem iktidar koalisyonunun politikalarının hem de tüm kriz başlıklarında ipin ucunu kaçırmaya yazgılı Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi’nin neden olduğu bir sonuç. Buradan kutuplaştırma, düşman yaratma, gerginliği tırmandırma politikalarıyla, şiddetin dozajını artırma politikalarıyla çıkmak isteyen MHP, hedeflediğinin tam tersi siyasi sonuçlarla karşılaşacak.

Zor durumdaki iktidar önce on binlerce avukatı şimdide de on binlerce doktor ve sağlık çalışanını karşısına alıyor.

Karşısına aldığı toplumsal kesimler on binler halinde birikiyor.

Bu birikim bir yandan acil bir antifaşist eylem ağına neden ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor. Salgın günlerinde bile doktorları hedef tahtasına koyabilenlerin neleri yapabileceği ortada. Uzun vadede tüm ezilenlerin, mevcut kutuplaştırıcı siyasi iklimin işçi sınıfının hareket yeteneklerine verdiği zararı gidermek üzere bir araya getirileceği, milyonlarca insanı içine çekecek, sürekliliği olan merkezi mitingleri inşa etmek için inisiyatif almalıyız. Bize seçim pazarlıkları değil, milyonların mücadelesi lazım. Kutuplaşmanın etkileri kendi kendine yok olmayacak. Kutuplaşma ve işçi hareketini bölen her eğilim ancak kitle eylemleri içinde söküp atılacak işçilerin zihninden.

Rıfat Solmaz 

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol