Ali El Hemdan Adana’da polis kurşunlarıyla öldürüldü. Daha 18 yaşındaydı. 6 yıllık tekstil işçisiydi. Covid-19 salgını Ali gibi binlerce göçmen işçinin işsiz kalmasına yol açtı. 20 yaş altındaki gençlere sokağa çıkma yasağı Ali gibi genç işçilerin çalışamaması, kendisi ve ailesinin aç kalması demek. Polisin kimliğini sorduğunda, birkaç adım geri gitti. Çünkü cezayı ödeyecek parası yoktu.
Türkiye’de 2 milyon göçmen işçi kayıt dışı çalıştırılıyor. Karantina koşullarıyla birlikte iş yerleri kapanınca göçmen işçiler de işsiz kaldı. Kayıt dış çalıştıkları için ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği gibi haklardan da yararlanamadılar. Göçmen işçiler için işsizlik, zar zor ayakta kalmaya yetecek olan gelirlerinden mahrum kalmak anlamına geliyor. Karantina koşulları yaklaşık 3 milyona yakın göçmenin açlık ve barınma sorunuyla karşı karşıya kalmasına yol açtı. Üstelik ırkçılık nedeniyle göçmenler maddi ve manevi desteklere ulaşmakta da zorluk çekiyorlar. Pek çok aileye yapılan 1.000 TL’lik devlet yardımlarından göçmenler yararlanamıyorlar.
Sendikalar, konfederasyonlar göçmenler konusunda sessiz kalıyor, ya da çok cılız sesler çıkartıyorlar. Suriyeli genç bir göçmen işçinin ölümü karşısında da sessiz kaldılar. Oysa Ali El Hemdan, 1 Mayıs’tan birkaç gün önce öldürüldü. Bu 1 Mayıs, işçi sınıfının kriz ve salgına ilişkin talepleriyle birlikte, göçmen düşmanlığına ve ırkçılığa karşı mücadeleyi yükselttiği bir güne dönüşebilirdi. Ne yazık ki, bu 1 Mayıs da göçmensiz geçti. Göçmenlerin sayısı 5 milyona ulaştı. 2 milyon göçmen işçi çalışıyor. Göçmen işçilerin örgütlenmesine ilişkin hâlâ bir gündem yok. Sendikaların işçi sınıfının en güvencesiz, en savunmasız kesimi olan göçmen işçilere omuz vermesi gerekmez mi?
Çok açık Ali El Hemdan’ı ırkçılık öldürdü. Salgınla, aç kalmak arasında ölümle burun buruna çalıştırılmak zorunda kalan milyonlarca işçiden biriydi. Sokağa çıkma yasağı olmasaydı, mülteci hakkı tanınsaydı, sigortalı güvenceli bir işi olsaydı bugün yaşıyor olacaktı.
Göçmenler işçi sınıfının bir parçası. Göçmenler vurulduğunda, sınır dışına sürüldüğünde, kayıtsız ve güvencesiz çalıştırıldığında, yerli işçilerin durumları daha iyi olmayacak. Aksine işçi sınıfı göçmenlere yapılan saldırıları kendine yapılmış saydığında, göçmenlerle dayanıştığında, mülteci hakkı, demokratik haklar, eşit iş, eşit ücret için birlikte mücadele ettiğinde sadece ırkçı cinayetlerin önüne geçilmeyecek. İşçi sınıfının patronların karşısında güçsüzlüğüne yol açan rekabet koşulları da son bulacak. Bu durumun kazanını ise işçi sınıfı olacaktır. Milyonlarca işçinin işsiz kaldığı, milyonlarcasının da sefalet ücretlerine çalıştırıldığı koşullarda, işçi sınıfı salgın ya da açlıktan ölmek istemiyorsa, birleşmek zorunda.
Bu birliğin temellerinden birisi de göçmenlerle dayanışma.
Çağla Oflas