Devlet iş başında!

08.04.2015 - 11:33
Ferhat Kentel
Haberi paylaş

TV dizisi “24”de olduğu gibi, bir günde bu kadar çok olay olursa, tabii ki, spekülasyon, komplo teorisi ve dolayısıyla paranoya da bol olur. Kendimizi paranoyak hissetmemiz “bir şey” olmadığı anlamına da gelmez.

İçinde “devrimci”, “halk”, “kurtuluş” gibi kelimeler geçen, bu yüzden “solcu” olması gerektiğini düşündüğümüz bir örgüt, nasıl olduysa bütün memleketi felç eden bir elektrik kesintisi sırasında bir operasyona girişiyor.

Ve Türklerin yeni babası, her şey olup bittiğinde, ortalıkta ne savcı ne de terörist kaldığında, “çok başarılı bir operasyondu” diyor.

Bu olay Yunanistan’da bir zamanlar adından çok söz edilen 17 Kasım örgütünü akla getiriyor. O örgütün komuta kademesindeki beyinler de solcu kamuoyunun ruhunda yara olan bir takım adaletsizlikleri kafalarına göre yargılarlar ve suçlu gördüklerini infaz ederlerdi. Açıkça dile getirilemese de, işlenen cinayetler solcu kamuoyunda kırık dökük bir meşruiyet bulurdu. Bu da, “gizemli örgütün” hiç yoktan “efsane” üretimine katkıda bulunurdu.

Ama sonradan bu 17 Kasım örgütünün çok da “ulvî bir derdinin” olmadığı; örgütün Yunan derin devletiyle oldukça paralel nefes aldığı çok konuşuldu.

Bizim “solcu” örgütün, sırf süper ajite ve keskin devrimci diline bakıp, ruhunun hangi katmanlarına kadar devrimci olduğunu; devletin karanlık mahzenleriyle ilişkide olup olmadığını; birilerine taşeronluk yapıp yapmadığını benim bilmem mümkün değil.

Ama yazılanlar sadece spekülasyon değil de, elektrik kesintisinin yanısıra, savcı Kiraz'ın korumalarının on gün önceden geri çekildiği ve savcının Berkin’i vuran polisler hakkında önemli bilgiler sağladığı gerçek bilgiyse, şüpheler üretmekte hakkımız olabilir. Bu durumda Kiraz’ın cenazesinin neden apar topar gömüldüğü de gayet anlamlı bir soru olur.

İşin buraya kadar olan kısmı, devletin ve devletle aynı yatağa giren makinaların bilebileceği siyasî sermaye kategorisine giriyor; yani biz fânilerin pek aklımızın alabileceği şeyler değil.

Ama biz fânilerin açık biçimde görebileceği bir tarafı var bu işin. Bu kolektif cinayetin Berkin Elvan için adalet getirmeyeceği çok açık...

Ayrıca, devletimizin yetkili organları hemen durumun üzerine atlayıp, bir koldan güvenlik paketinin “bakın da ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu”; diğer yandan da nükleer santralin “ne kadar da ulvî bir iş olduğunu” kalayı dökülmüş bakır tepside önümüze sunuverdiler.

Karanlıktan faydalanan bu cinayet sayesinde devlet bir kere daha büyüdü; burnu havaya kalktı; kibirle parmağını topluma doğru salladı.

Ve en önemlisi, bir kere daha bizi –daha kolay dövebilmek için- kutuplara doğru ittirdi. Buna benzer olaylar her seferinde olduğu gibi...

Berkin Elvan’ın savcısına değil, bütün topluma ayar veren bu kolektif operasyon sayesinde, sadece o korkunç silahlı-külahlı aygıtıyla değil, devletin bir ideoloji ya da bir ruh hali olarak nasıl ürediğine şahit olduk.

Bu arada başka yerde...

Özgür Eğitim-Sen’in basın açıklamasından öğrendiğimize göre, Yalova Valisi, bir okulu ziyaretinde ‘kılık kıyafet’ini beğenmediği bir öğretmeni ‘anarşist’ ilan etmiş. Bir başka öğretmene “Bu saç sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin? İnsanlar dışarıda görseler dilenci zannedip para verirler” diye hakaretler yağdırmış; okul idarecilerine de, “Siz eşekbaşı mısınız burada? Yönetemiyorsanız istifa edin” diye bağırmış...

Mübarek; vali değil, adeta 27 Mayıs mahkemelerinde, 12 Eylül Evren konuşmalarında, 28 Şubat’ın üniversite kapılarında başörtülü öğrenci kovan rektörlerinde üreyen devletin ta kendisi!

Ve parmaklarımızın ucunda devletin total kontrol arzusu...

Penguen dergisindeki bir karikatürde Erdoğan’ın önünde ceketini ilikleyen bir kişinin “ceket düğmesini tutmakta olan” başparmak ve işaret parmağının birleşiminde “yuvarlak” görerek şikayet eden, “parmağa duyarlı” vatandaşın ve cezayı basanların ruhlarındaki katılaşmış devlet...

O ayrıntıda da iş başında...

Ferhat Kentel

[email protected]

(BasNews)

Bültene kayıt ol