Covid-19: Devlet mi dayanışma mı?

18.03.2020 - 20:18
Sinan Laçiner
Haberi paylaş

Küresel çapta salgına yol açan bir virüsün nasıl ortaya çıktığı, özellikleri, buna karşı ne gibi bireysel önlemler alınması gerektiği gibi meseleler tıbbın, hatta tıbbın belirli bir branşının uzmanlığı olan teknik meselelerdir. Bireysel düzlemde bu konuda yapılması gereken, gösteri sahnesinde pozisyon alıp burada kendi şovunu sergileyerek kirli bilgi saçan medya şarlatanlarından uzak durarak kamu sağlığı sorumluluğuyla halkı bilgilendiren uzmanların önerilerine kulak kesilmek ve bunlara uyum göstermektir. Bu uyum, bireysel sağlık adına gerekli olduğu kadar "ben olmayan"ı da gözeten toplumsal dayanışma etiğinin de gereğidir.

Öte yandan ürettiği/üretebileceği tüm sonuçlarla salgın, tümüyle tekniğe indirgenemeyecek, politik bir meseledir. Tıpkı deprem, sel, heyelan, yangın vs. gibi; tıpkı savaş, göç, kıtlık, türlerin yok oluşu, buzulların erimesi gibi salgın hastalıklar da hem nedenleri, hem sonuçlarıyla ulusal ve küresel güç/egemenlik ilişkilerinden bağımsız düşünülemez. Kriz koşullarında şirketler iflas etmesin diye kamu bütçesinden devasa kaynaklar aktaran devletlerin söz konusu halk sağlığı olunca bu cömertliği bir kenara bırakıverişini, "virüs yaşlıları öldürüyorsa öldürsün, onlar zaten yükten başka bir şey değil"ci neoliberal aklının İngiltere'de somut politikaya dönüşüvermesini, virüsün yayılımını önlemek adına bir işlevi olmayan sektörlerde çalışanların "herkes evine kapansın" çağrıları yankılanırken ücretli izinli sayılmayıp işyerlerine gitmeye zorlanmalarını, bu açıdan yaşamsal bir işlev gördüğü için faaliyetine devam etmesi gereken sektörlerde çalışanların çalışma koşullarının insanlık dışılığını, nitelikli sağlık hizmetine erişimdeki açık sınıfsal eşitsizlikleri ve salgının daha nice politik çıktılarını tartışma konusu edecek olan teknik uzmanlar değil bu çıktıların sonuçlarını dert eden ve yaşayanlardır. Bu açıdan salgın açık bir biçimde politik bir meseledir.

Ne var ki meselenin politik olma vasfı, temel politikaları belirleyip uygulama kabiliyeti en yetkin ve bununla görevli aygıt olarak devletin mutlak otorite kullanımıyla yetkilendirilmesi gibi açık biçimde gerici çağrıların meşruluk kılıfı olamaz. Bireysel hayatlarımızın en mahrem hücrelerine nüfuz edip bu alanları dahi kontrolü altına almaya zaten teşne bir devleti OHAL ilan etmeye, sokağa çıkma yasağı koymaya davet etmek, herhangi bir virüsten daha tahrip edici olduğu deneyimle sabit bir belaya açık çek sunmaktır. Geniş yığınlar için kurtarıcı falan değil mülksüzleştirici, zorba ve talancı bir aygıt olarak devletten beklenmesi gereken daha fazla yetkiyle donanıp yaşamımızın tümüne hükmetmesi değil yaptıkları ve yapmadıklarıyla hesap vermesidir. Hak etmediğimiz büyük bir lütufmuş gibi her gün açıklama yaptığı için ilgili bakana övgüler düzmek yerine kendisine tabipler birliğinin gayet sarih biçimde ifade ettiği şeffaflık ve işbirliği eksikliği çerçevesindeki kaygılarla ilgili açıklama çağrısı yapılmalıdır. Virüs testlerinin apaçık yetersizliğinden karantina uygulamalarındaki kayırmacılık ve özensizliğe kadar ucu hepimize dokunan vahim zaafların hesabı sorulmalıdır.

Son olarak sanıldığının aksine başımıza gelen/gelebilecek olan en büyük felaket olmadığı gibi bu salgın, bir iktidarı sürdürme uğruna yaratılan sahtelerinden farklı olarak gerçek "beka sorunu"nun nerelerde olduğunu göstermesi bakımından değerli bir öğretmen bile sayılabilir. Kapitalist kâr/kazanç hırsıyla tahrip edilegelen yerkürenin bugünkü sıcak krizi olarak Covid-19 salgını,  (Kemal Can'ın da vukufla ifade ettiği üzere) küresel göç ve iklim krizi gibi daha büyük felaketlerin yalnızca fragmanıdır. Tüm bu felaketlerden en ağır biçimde etkilenecek geniş yığınların özel jetine binip bir adaya kaçma opsiyonunu cebinde tutanlardan, bir telefonla karantinaya alınanlar arasından çıkarılıverenlere kadar yönetici sınıfın çeşitli fraksiyonlarıyla değil onların kolayca gözden çıkardığı yaşlılarla, nitelikli sağlık hizmetine erişimi kısıtlı yoksullarla, kaderlerine terkedilmiş göçmenlerle aynı gemide olduğunu salgın krizi net bir biçimde öğretmiş olmalıdır. Buradan çıkacak sonuç, yaşanan ve yaşanacak olan tüm felaketlerde bu bilgiye dayalı bir dayanışma etiğinin inşa gerekliliği olsa gerektir. Farkında olmak gerekir ki yönetici sınıfın aygıtı olarak devlet ve marketlerden istifini yapıp o devletin sözde koruyucu kanatları altına sığınmaktan öte politik ufuk geliştiremeyen orta sınıf ahlakı, en az virüsün kendisi kadar büyük bir halk sağlığı sorunudur.

Sinan Laçiner

Bültene kayıt ol