Aman, anayasa değişmesin

26.09.2019 - 11:38
Roni Margulies
Haberi paylaş

AKP hükümeti tümüyle otoriter, hak hukuk tanımaz bir hâle gelmiş olduğu için, doğal olarak, hepimiz günün keskin mücadelelerine odaklanıyoruz; hangi süreçlerden geçerek bu noktaya gelmiş olduğumuz unutuluyor.

Unutulmayanlardan biri, AKP’nin 2010’da anayasanın 24 maddesini değiştirmek için yaptığı referandumda ‘Yetmez ama Evet’ demiş olmamız.

“Aman, Kenan Evren’in ve 12 Eylül darbesinin anayasası değişmesin” diyerek, “Aman, generaller başımızdan eksik olmasın” diye düşünerek ‘Hayır’ oyu verenler o referandumu hiç unutmuyor.

Bugün AKP’nin müttefik olduğu Genelkurmay, derin devlet, Ergenekon ile, o gün Hayırcılar müttefikti; bazıları bal gibi bilerek, bazıları farkında bile olmadan.

Durup dururken niye bu konuyu gündeme getiriyorum?

Çünkü geçen hafta AKP’nin eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin çok ilginç açıklamalarda bulundu.

AKP, Temmuz 2007 seçimlerini kazandıktan sonra yeni bir anayasa yazdırma işine girmiş, Ergun Özbudun başkanlığında altı profesörden oluşan bir komisyon görevlendirilmişti. (Bildiğim kadarıyla profesörlerin hiçbiri AKP’li veya yandaş değildi, ama isterseniz “hemen hemen hiçbiri” diyelim).

Anayasa yazılırken bir başka profesör “yeni anayasada Atatürk milliyetçiliği ve Atatürk ilke ve inkılapları gibi kavramların olmasına gerek yok” dedi. Yer yerinden oynadı. Çünkü bunlar “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” maddelerdi!

Devamını Yıldıray Oğur’un Karar gazetesindeki yazısından okuyalım:

“İlk itirazlar AK Parti’nin tek başına anayasa yapamayacağı, Kurucu Meclis’e gerek olduğu şeklindeydi. Bunu anayasada Atatürk olacak mı, üniter devlet korunacak mı, vatandaşlık tanımı gibi tartışmalar izledi. Taslak ortaya çıkınca Atatürk’e atıf yapıldığı, ilk dört maddenin aynen korunduğu görüldü, bu kez tartışmalar başörtüsüyle ilgili maddeye kilitlendi.

Kimsenin gözü anayasada ifade ve medya özgürlüğünü garanti altına alan, vatandaşlık tanımı meselesini çözen, din derslerini zorunlu olmaktan çıkartan maddeleri görmedi.

Taslakta üniversitelerde başörtüsü sorununu çözmek için iki alternatifli bir madde önerilmişti: ‘Kılık ve kıyafetinden dolayı hiç kimse yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılamaz’ ve ‘Yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.’

İşte bugün bize basit görünen bu iki öneri, o günlerde TÜSİAD’dan CHP’ye, rektörlerden, merkez medyaya kadar laiklik itirazlarına, ‘taslak askıya alınmalı’ çağrılarına neden oldu.”

Sonra Odalar Birliği, işveren sendikaları, esnaf konfederasyonu ve Türk-İş gibi kurumlar bir anayasa platformu kurdu, hiçbir şey olmadı ve yeni anayasa konusu kapandı.

Kıssadan hisse: “Anayasada Atatürk var mı” diye soranlar, devletle, derin devletle el ele tutuşanlar (ister “solculuk” adına, ister AKP adına) bu memlekette hiçbir olumlu değişim gerçekleştiremez.

Roni Margulies

[email protected]

(Sosyalist İşçi) 

Bültene kayıt ol