Darbelere saygı duyulmaz, direnilir

08.05.2019 - 12:25
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etmesiyle Türkiye’de bir ilk daha yaşandı. Türkiye’nin en büyük şehrinin belediye başkanının mazbatası bir ay sonra iptal edildi.

İstanbul seçmeninin bir kısmının 31 Mart seçimlerde oy kullandığı sandıklardaki görevlilerin yasalara uygun belirlenmediği ve kurulların görev yapmaya haiz kişilerden oluşturulmadığı gerekçesiyle başkanlık seçiminin yenilenmesine karar verildi.

Bu, çok partili rejime geçildikten sonra ilk kez oldu. Açık ve çok net, bu, bir hakimler darbesidir. İktidar partisinin siyasi baskısıyla ve kurul üyelerinin hukuki değil siyasi tercihleriyle gerçekleşmiştir. Kanunsuzdur, meşru değildir. Uyulması yasal olarak mecburi, ama kesinlikle saygı duyulmaması gereken bir karardır.

Hiçbir darbeye ve girişimine saygı duyulamaz. İster 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 4 Ekim, 15 Temmuz darbeleri gibi askeri bürokratlar yapsın; ister iktidar partisi tarafından muhalefet partilerine karşı yapılan darbe olsun; isterseniz yargı mensuplarının yaptıkları darbe olsun. Kanun dışı, yasadışı, hukuk dışı hiçbir hak ve yetki gaspına saygı gösterilemez. Kanunsuzluğa veya hileye başvurarak darbe yapanlara saygı duymak veya sessiz kalmak, askeri darbe heveslilerini cesaretlendirir.

Her türlü darbeye karşı direniş, meşruiyetini en başta İnsan Hakları Bildirgesi'nden alır. Demokrasinin en temel kuralı seçimdir. Seçimlere veya sonuçlarına hukuk dışı, keyfi bir biçimde silahla veya silahsız müdahale edilmesine karşı koymamak, direnmemek, demokrasinin en temel ilkesi olan seçimlerin gereksizleştirilmesine güç veren bir davranıştır. Seçimin işlevsiz kılınmasına sessiz kalmak ve bunu izlemek, demokrat, sorumlu yurttaş olmakla çelişir ve çatışır.

İktidar bloğunda yer alan parti liderinin ihtiyaçları doğrultusunda sandık iradesinin yok sayılması olan bu darbe girişimi, demokrasinin “seçimle gelen seçimle gider” temel prensibinin ortadan kaldırılması anlamına geldiği için fazlasıyla tehlikelidir. Demokratik yollar ve yöntemler dışında başkaca yol ve yönetmelerle iktidarı değiştirmeye davetiye çıkardığı için çok büyük bir tehlikedir.

Bu darbe, yakın tarihte yapılmış bütün seçimleri ve sonuçlarını şaibe altına sokmuştur. Mazbatası elinden alınan Ekrem İmamoğlu’nun YSK’nın seçimleri yenileme kararı verdiği akşam Beylükdüzü’nde halka hitap ederken sarf ettiği “Bu gerekçeler, aynı seçim kurullarının daha önce yaptıkları bütün seçimler, en başta da anayasa referandumunun sonuçlarını tartışmalı hâle getirmiştir” sözleri yerinde ve haklı bir hatırlatmadır.

İktidar partisi ve YSK, 31 Mart sonrası sadece geçmiş seçimlerini tartışma menziline sokmakla kalmadılar, bu ülkede yapılacak bütün seçimlerin tartışılmasına kapı araladılar. Türkiye'de rahat ve şaibesiz bir seçim artık zor gerçekleşir. Ciddi gerilim ve tartışmaların zemini döşendi. Bunun önüne demokratik bir siyasi partiler yasası ve adil, güvenilir bir seçim sistemi ile geçilebilir.

Ancak şimdi ilk yapılması gereken “darbenin” sonuçlarını ortadan kaldırmaktır. Her türlü darbeye karşı olanların Ekrem İmamoğlu’nun etrafında toplanması gerekir. İmamoğlu artık CHP’nin veya Millet İttifakı'nın adayı değildir. Darbe karşıtlığında, hukukta, adalet mücadelesinde ortaklaşanların adayıdır.

24 Haziran sabahı darbecilerin kazandığı Türkiye’de uyanmak istemeyen herkes, bir dizi başka münazaraları şimdilik erteleyip, darbecileri püskürtmek isteyenlerle buluşan bir yola girmelidir. Herkes bu darbe karşısında ne yaptığından ve ne yapmadığından sorumludur.

Bir de tabii, iktidar partisine rant için, sosyal statü için, iktidar nimetlerinden yararlanmak için değil, inancı, düşüncesi ve güvendiği için oy verenlerin “ben ne yapıyorum?” diye kendine sormalarının zamanı geçiyor.

Hakan Tahmaz

(www.hakantahmaz.com)

Bültene kayıt ol