2019 yılı asgari ücreti Aralık ayında belli olacak. Krizin faturasını işçi sınıfına çıkartmak peşinde olan hükümet ve patronlar bu yıl da asgari ücretin sefalet ücreti haline gelmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.
Geçen yıl Türk-İş’in açıkladığı yoksulluk ücretinin 5 bin TL olduğu koşullarda asgari ücret 1.603 TL olarak belirlenmişti. Türk-İş bu yıl asgari ücretin 2.200 TL olması gerektiğini söyledi. DİSK ise 2600 TL olması gerektiğini söyledi. Asgari ücretin yükseltilmesi mücadelesi krizin faturasını patronlara ödetmek için atılacak en somut adımlardan birisi. Genel ücret düzeyini belirleyen taban ücreti oluşturan asgari ücret, sendikalı, sendikasız hangi sektörde çalıştığı fark etmeksizin milyonlarca işçi için en önemli toplu sözleşme niteliğinde.
Ne var ki asgari ücret, geniş işçi yığınlarının katılımından uzak, anti demokratik bir şekilde belirlenmekte. Oysa 14 milyon kayıtlı işçinin yaklaşık 6 milyonu asgari ücretle çalışıyor. Kayıt dışı çalışmakta olan 4,5 milyon işçinin ücretlerinde de asgari ücret baz alınıyor.
Asgari ücretin sendikaların istediği gibi 2.600 TL olması ve asgari ücretten vergi alınmaması için tüm konfederasyonların bir araya gelip birlikte hareket etmesi halinde kazanmak mümkün. Bu nedenle işyerlerinde asgari ücret kampanyası yapılıp, sendikalara basınç yapılmalıdır. Ayrıca asgari ücret mücadelesi sadece Aralık ayı boyunca yapılmamalı, kazanana kadar mücadele edilmelidir. Asgari ücretin yükseltilmesi işçi sınıfının en temel ortak mücadele talebidir. Kuşkusuz milyonlarca işçiyi birlikte hareket etmesini sağlayacak bu mücadeleyi kazandığımızda yeni kazanımların da kapısını açmış olacağız.
Asgari ücret ve zamlar
Konfederasyonların açıkladığı ücretler karşısında işveren kesimleri yapılacak zammın enflasyon oranlarının altında olacağını söylüyor. Söyledikleri rakam ise 1.850 TL.
Asgari ücret, işçilere normal bir gün çalışma karşılığı ödenen, gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültürel harcamalar gibi temel giderlerinin günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılanmaya yetecek kadar bir ücret anlamına gelmekte. Son bir yılda ortalama fiyatların %25,24 oranında arttığı koşullarda 1.850 TL hiçbir ihtiyacı karşılayamayacaktır. Temel gıda maddelerinde son bir yılda büyük artış yaşandı. TUİK’in Ekim ayı rakamlarına göre; domatesin fiyatı bir yılda yüzde 141.91, yumurtanın fiyatı yüzde 62.22, ekmeğin fiyatı yüzde 18.93, tavuk etinin fiyatı yüzde 36.42, sütün fiyatı yüzde 33, soğanın fiyatı ise yüzde 83 arttı. Elektriğe yüzde 44,95 oranında zam geldi. Kiralar yüzde 10 arttı. Ekonomik kriz başlangıcından itibaren doğal gaza üç kez zam yapıldı. Temel ihtiyaçlar listesi ekmek ve enerji ile sınırlı değil. Asgari ücretle çalışan işçiler için ulaşım ve sağlık gibi hizmetlerin fiyatları her geçen gün artmakta. Telaffuz edilen zam oranı şimdiden eriyip gitti.
Krizi fırsata çevirenler
Hükümet patronların borçlarını yeniden yapılandırırken, vergi ve sigorta primlerini affederken, emekçilerin ücretlerine gelince tasarruftan bahsetmekte. Oysa AKP’nin 18 yıllık iktidarı boyunca sermayeye sürekli kaynak aktarılırken, emekçilerin yaşam ve çalışma koşullarında büyük gerilemeler yaşandı, yaşanmakta. Emekçilerin elde ettiği her kazanımı daha sonra bir şekilde katbekat fazlasıyla geri alan hükümet, işsizlik fonunu da sermaye aktarmanın planlarını yapıyor. En son emeklilikte yaşa takılanlar konusunda çıkarılmak istenen yasaya AKP ve MHP birlikte ret oyu vererek, milyonlarca emekliliğe hak kazanmış emekçinin haklarını yok saydılar . Bugünlerde kıdem tazminatının gaspını yeniden dillerine dolayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda adım atmasını bekleyen patronlar, ücretleri ödememe, ücretsiz izne çıkarma, esnek ve güvencesiz çalıştırma, çalışma koşullarını ağırlaştırarak, emekçiler üzerinde baskıların artması yönünde basınç yapıyorlar.
Çağla Oflas
(Sosyalist İşçi)