Öcalan’ın mesajının Başbakanlık çalışma ofisinde okunması, Türkiye’nin barış süreci için geri dönülemez bir noktada olunduğuna işaret ediyor.
Öcalan’ın mesajı ilk kez 2013 yılının 21 Mart’ında, Diyarbakır’da toplanan bir milyonluk Newroz gösterisi sırasında 76 milyona okunmuştu. Ondan sonra çeşitli vesilelerle defalarca Öcalan’ın mesajı yayınlandı. Bu defaki mesaj, Başbakanlık çalışma ofisinde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın da hazır bulunduğu esnada, devlet erkânına oldu. Bu açıklamayı sıradan olmaktan çıkaran şey, Türkiye Cumhuriyeti devleti için tekçi zihniyetinin resmi anlamda da sonunun geldiği anlamına gelmesi.
Öcalan’ın mesajıyla Kürt halkına ve mücadelesine kibirle bakan sosyal şovenler bir kez daha duvara tosladılar. Son dönemde felaket tellallığı yapan bu güruhun söylemlerinin ne kadar yanıltıcı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Memlekette her şeyin kötüye gittiğini, hatta faşizmin geldiğini ileri süren bu kesim iyot gibi açığa çıkınca “sattılar” söylemine sarıldı.
Çözüm sürecinde Öcalan’ın önemi
Oysa müzakerelerde gelinen bu aşama, Demirtaş’ın söylediği gibi ne hükümetin bahşettiği bir lütuf ne de “satış”. Yıllardır her düzeyde mücadele eden Kürt halkının kazanımı. Kürt halkı, 30 yıldır her düzeyde yürüttüğü mücadele sonucunda imha, inkâr ve asimilasyon politikası dışında hiçbir yöntemi olmayan devleti müzakere yapmak zorunda bıraktı. 2009 Aralık ayında Habur sınır kapısından gelen gerillalar, barış sürecine giden sürecin başlangıcı oldu. Ne KCK tutuklamaları ne de Kobane olayları sırasındaki hükümetin saldırgan tutumu Kürt halkını barıştan geri adım attırabildi. Daha önemlisi, her kritik aşamanın Öcalan’ın devreye girmesiyle çözülmesi, Öcalan’ın sürecin en önemli aktörü olduğu gerçeğini göz önüne serdi. Öcalan’ın mesajının Başbakanlık ofisinde okunması, devletin ve hükümetin de bu durumun farkında olduğunu göstermekte.
Milliyetçiliğe bir darbe daha
İç Güvenlik Paketi mecliste görüşülürken, Süleyman Şah operasyonu ardından “vatan toprağını kimin sattığına ilişkin” AKP, MHP ve CHP milliyetçilik yarışmasına girişirlerken, faşist çetelerin Kürtlere yönelik ırkçı saldırıları yaşanırken, Öcalan’ın mesajıyla ortalık birden rahatladı. Toplumda bir infial olmadı. MHP ve birkaç ulusalcı yapı dışında kimseden itiraz gelmedi. Çatışmalar yaşanırken, en keskin milliyetçi söylemlerin olduğu dönemde bile devlet ile Öcalan arasında müzakerelerin sürdürüldüğü gün yüzüne çıktı.
Muhalefetin ev ödevi
Öcalan'ın mesajında Türkiye’de demokrasisinin önünü açılacak 10 maddenin müzakere edileceği açıklandı. Demokratik pek çok kazanımı içeren bu 10 maddenin önümüzdeki süreçte müzakere edilmesi, “Demokratik kazanımlar olmadan Kürt barışı olmaz” diyenlerin, barışı yokuşa süren güruhun söylemlerinin yanlışlığını bir kez daha ortaya çıkardı.
Öte yandan, çözüm sürecini AKP’nin kazanımlarına indirgeyen, barışa değil hükümetin ağzına bakan kesimin da söylemlerinin aksine barış sürecinin gerçekleşmesinin Kürt halkının kazanımlarıyla mümkün olabilecek bir durum olduğu da gün ışığına çıktı.
Çözüm sürecinin nihayete ermesi, barışın sağlanabilmesi için başta Öcalan’ın serbest bırakılması olmak üzere Kürt halkının statüsü tanınmalıdır. Hükümet anadilde eğitim hakkının tanınması dâhil olmak üzere, Kürt halkının kendi kendini yönetmesi konusundaki tüm engellerin kaldırılmasına ilişkin adımları hızla atmalıdır.
Hem Kürt sorununun çözümü hem de demokratikleşme için muhalefetin üzerine düşen ev ödevlerini yapması gerekmektedir. Muhalefetin artık kendi ev ödevlerini Kürt halkının üzerine yıkmaktan vazgeçmesinin vakti geldi de geçmektedir bile.
Çağla Oflas