2 Kasım 1918: İttihat ve Terakki Cemiyeti liderleri ülke dışına kaçtı

02.11.2016 - 08:01
Haberi paylaş

Osmanlı İmparatorluğu'nu bir emperyalist devlet olarak Birinci Dünya Savaşı'na sokan İttihat ve Terakki Cemiyeti diktatörlüğünün üç kudretli paşası Enver, Talat ve Cemal, bir Alman torpidosuna binerek Osmanlı topraklarını terk ettiler. Bu üç katil, emperyalist emelleri uğruna yüz binlerce insanı gözlerini bile kırpmadan ölüme göndermişti.

İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin liderlerinin nasıl kaçtığı hakkında yıllar boyunca çeşitli yorumlar yapıldı. Kaçış esnasında bizzat görevli olan Alman subayı Deniz Yüzbaşı Baltzer'in olayı anlatan bir yazısı, konuyu aydınlatıyordu. Baltzer'in anlattıklarına göre, savaşın sona ermesiyle birlikte İttihatçı liderlerin yakalandıkları takdirde "Galat Köprüsü'ndeki elektrik direklerine asılacakları" söylentisi İstanbul'da yayılmıştı.

Bunun üzerine Almanlar bir dönem Enverland (Enver ülkesi) olarak andıkları Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bu güçlü müttefiklerini –muhtemelen düşman güçlerin eline geçip konuşmalarını engellemek için– kurtarmaya karar verdiler. Bu iş için hazırlanan torpido, 2 Kasım 1918 gecesinde Moda limanına girince, Talat Paşa yanında eski İstanbul valisi Bedri Bey ve beş başka kişi olduğu hâlde "Enver" parolasını söyleyerek gemiye bindi.

Tekrar hareket eden torpido, Arnavutköy'den Enver Paşa ve yanındaki kişileri aldı. Üçüncü ve son durak olan İstinye'de ise bir sandalla gelen Cemal Paşa gemiye bindi. İttihatçı liderlerin üçü birden gemide feslerini çıkardılar ve şapka giydiler. Gemi 3 Kasım'da Sivastopol'a ulaştı. Burada Enver'den ayrılan Cemal ve Talat paşalar Almanya'ya gittiler.

Talat Paşa 1921'de Berlin'de, Cemal Paşa 1922'de Tiflis'te, Enver Paşa ise 1922'de Afganistan'da öldürüldü. Ancak İttihatçı zihniyet Osmanlı topraklarında güçlü bir şekilde yaşamaya devam ediyordu. Enver Paşa'nın Almanlarla birlikte yürüttüğü Turan politikasının başarısızlığa uğraması üzerine, İttihat Terakki'nin Osmanlı topraklarında kalan liderleri, ulus-devlet projesini daha küçük çaplı olarak gerçekleştirmek üzere Mustafa Kemal'i hareketin başına geçirme kararı aldılar.

Bu kararın sonuçları askeri vesayet rejimi, sivil ve askeri bürokrasi, Kürt halkının inkâr ve imhası, işçi sınıfının azgın bir sömürüye tabi tutulması, ırkçılık ve milliyetçilik ve diğer tüm olumsuzluklarla birlikte her gün karşımıza çıkmaya devam ediyor.

Bültene kayıt ol