1 Kasım 1934: Ankara'da “Güven Anıtı” açıldı

01.11.2016 - 08:05
Haberi paylaş

Mimarı Avusturyalı Prof. C. Holzmeister, heykeltıraşları ise Prof. J. Thorak ve Prof. A. Hanak olan anıt, kemalizmin toplum üstündeki baskısının cisimleşmiş bir simgesi gibiydi. Bu anıtın Türk milletinin jandarmaya ve polise olan minnetini ifade etmek için yaptırıldığı iddia ediliyordu, ancak aynı millet jandarma ve polisin vahşi baskısı altında inim inim inliyordu.

1934 yılına gelindiğinde Türkiye'de bütün muhalefet ezilmişti, Kürt isyanları büyük bir zalimlikle ve kan dökülerek bastırılıyordu, halk tek parti diktatörlüğünün demir yumruğu altında inliyordu. Dünyayı saran ve Avrupa'da faşist rejimlerin kurulmasına neden olan ekonomik kriz Türkiye'yi de etkisi altına almıştı. Halkın hoşnutsuzluğu doruk noktasına ulaşmıştı.

Avrupa'da faşist rejimlerin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye'de de ırkçılığın ve milliyetçiliğin dozu giderek artmaya başladı. Bir yandan devletin üst düzey yöneticileri Türkiye'de Türk soyundan olmayanların tek hakkının köle olmak olduğunu dile getirirken, öte yandan 1932'de toplanan "Türk Tarih Kongresi"nde Türklerin dünyanın en üstün ırkı olduğu ilan ediliyor, Eski Mısırlılardan Eski Yunanlara, Hititlere ve Sümerlere kadar gelmiş geçmiş uygarlık yaratıcılarının Türk olduğu, Yunan bilgelik ve savaş tanrıçası Athena'nın adının aslında "Hatun" anlamına geldiği vurgulanıyordu. 1934 yılında Trakya'da Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı yerlere saldırılar düzenlendi, Yahudiler ülkeyi terk etmeye zorlandı.

Bütün bunlar olurken, ırkçılık ve milliyetçilik sanat eserlerinde de yansımasını buluyordu. 1 Kasım 1934 tarihinde Ankara'nın göbeğine, Kızılay meydanına "yamrı yumru kara taştan" dehşet verici bir anıt açıldı. Faşizmin "üstün insan" anlayışına uygun olarak birtakım ideal görünümlü, erkek ağırlıklı insanların göze çarptığı bu anır güya Türk milletinin polise ve jandarmaya olan minnetini ifade ediyordu. Ancak burada söz konusu olan Türk milletiyle kast edilen küçük Kemalist azınlık olmalıydı, çünkü işçi sınıfı ve köylülük, asker-sivil bürokrasi ve onun denetimi altındaki silahlı kolluk kuvvetlerinin ağır baskısı altında inim inim inliyordu. Şehirlerde polisin, kırsal alanda jandarmanın zulmüne dair yazılan ağıtların, türkülerin haddi hesabı yoktu.

Bültene kayıt ol