28 Eylül 1930: ABD'li sosyolog İmmanuel Wallerstein doğdu

28.09.2016 - 08:48
Haberi paylaş

Bilim hayatı boyunca "Tarihsel Kapitalizm", "Bildiğimiz Dünyanın Sonu", "Liberalizmin Sonu" gibi tanınmış eserler veren İmmanuel Wallerstein, teorileri 1990'lı ve 2000'li yıllarda çok tartışılan bilim insanlarından biri oldu. Wallerstein'ın dünya bilim literatürüne kazandırdığı "Dünya Sistemi Teorisi", "Tarihsel Kapitalizm", "Praksis" gibi kimi teorileri vardır.

Wallerstein, 28 Eylül 1930 tarihinde New York'ta dünyaya geldi. Columbia Üniversitesi'nde yüksek öğrenim gördü. Üniversite hayatının ilk yıllarından itibaren dünyadaki toplumsal hareketlere ilgi duymaya başladı. Üniversite'yi bitirdikten sonra akademik hayata yönelen Wallerstein, 1959 yılında aynı üniversitede doktora derecesini aldı. 1970'li yıllara kadar Columbia Üniversitesi'nde dersler verdi. 1971 yılında ise Yale Üniversitesi'ne geçti ve burada profesörlük unvanını aldı. 1976'da Binghamton Üniversitesi'ne geçen Wallerstein, 1999 yılında emekli olana kadar bu kurumda görev yaptı. Üniversitedeki görevlerinin yanı sıra, Social Evolution & History adlı derginin danışma kurulunda bulundu ve çeşitli uluslararası sosyoloji kuruluşlarında başkanlık görevini sürdürdü.

Teorileri

Dünya Sistemler Teorisi

Wallerstein, "Üçüncü Dünya" teorilerini reddeder ve ekonomik değişim ilişkilerinin oluşturduğu kompleks bir ağ ile birbirine bağlı tek bir dünya olduğunu savunur: içinde, kırılmaları açıklayan "sermaye ve emek dikotomisi" ve birbiri ile rekabet içinde olan (tarihsel olarak ulus devletleri kapsayan ama onunla sınırlı olmayan) ajanlarca gerçekleştirilen sonsuz "sermaye birikimi"nin bulunduğu bir "dünya ekonomi" veya "dünya-sistem". Bu yaklaşım "Dünya Sistemler Teorisi" adı ile bilinmektedir.

Wallerstein, "Dünya Sistem Teorisi"ni 1974 yılında yayınladığı Modern Dünya Sistem kitabında dile getirdi. Kitabında dünyanın, 16. yüzyıldan beri uluslararası işbölümü ile karakterize edilen bir dünya sistemini yaşadığını savundu. "Modern Dünya Sistemi"nin kökeni olarak 16. yüzyıl Batı Avrupası ve Amerikasını gösterdi. Sermaye birikiminde başlangıçta Fransa ve İngiltere'de görülen belirli politik olaylar, aşama aşama bir genişleme sürecini başlattı ve sonucunda bugün, sadece bir küresel değişim ağı kaldı. 19. yüzyılla birlikte yeryüzünün her köşesi kapitalist dünya ekonomiye entegre oldu.

Dünyanın her köşesine uzanan kapitalist dünya-sistem kültürel, siyasal ve ekonomik açıdan homojen olmaktan çok uzak bulunmaktadır. Aksine dünya-sistem medeniyetler arasında gelişme farklılıkları ve politik gücün ve sermayenin artışındaki temel farklılıklarla karakterize edilir. Modernleşme ve kapitalizm teorilerinin iddiasının aksine, Wallerstein bu farklılıkları sistemin bir bütün olarak gelişmesi ile bertaraf edilebilecek tortular veya düzensizlikler olarak görmez. Bunlar dünyanın merkez, yarı çevre ve çevre olarak bölünmesinde olduğu gibi dünya-sistem'in kalıtsal bir özelliğidir.

Merkez - Çevre

Dünya sistem teorisi, dünyanın merkez ve çevre olarak bölündüğünü savunur; ayrıca bunların arasında yarı çevre olarak adlandırılan ve tanımını diğerleri ile ilişkisine göre kazanan bölgeler de bulunmaktadır. Bu ayrışmada, merkez ve çevre arasında yapısal ve kurumsallaşmış bir "işbölümü" bulunmaktadır: Merkez, yüksek düzeyde teknolojik ilerlemeye sahip ve ileri düzeyde ürünler üretirken; çevrenin rolü, merkezin temsilcilerine hammadde, tarımsal ürün ve ucuz işgücü sağlamaktır. Merkez ve çevre arasındaki değişim eşit olmayan şartlarda gerçekleşir: Çevre ürünlerini ucuz fiyatlardan satmak zorundadır fakat buna karşılık merkezin ürünlerini daha pahalı almak zorundadır. Ayrıca, yarı çevre adı ile adlandırılan merkeze göre çevre, çevreye göre merkez eğilimi gösteren bir bölge vardır. 20. yüzyılın sonlarında bu bölge Doğu Avrupa, Çin, Brezilya gibi alanları kapsayacaktır. Bazı durumlarda, çevre ve merkez bölgeler aynı coğrafi alanda çok yakın işbirliği içinde olabilir.

Dünya-sistemin başlangıcından itibaren sürekli genişlemesinin bir etkisi şeylerin sürekli metalaşmasıdır, buna insan emeği de dahildir. Doğal kaynaklar, toprak, emek ve insan ilişkileri aşama aşama kendi özgün değerinden soyutlanır ve ona bir değişim değeri belirleyen pazarda metaya dönüşür.

Wallerstein'a göre, tarif ettiği dünya sistemin 1945'ten beri egemen gücü olan Amerika Birleşik Devletleri, bu özelliğini kaybetmektedir. 11 Eylül ve ardından ortaya çıkan gelişmeler bunun en son ve en belirgin kanıtıdır.

Praksis

İçinde yaşadığımız dünya sisteminin hızla temel bir değişime doğru gittiğini ve tercih ve seçimlerimizle insan iradesine hiç olmadığı kadar açık hale geldiğini savunan Wallerstein, ne yapabileceğimiz konusunda şunları söyler: "Hepimizin üçlü bir görevi olduğu yolundaki görüşüme bağlı kalıyorum: Gerçekliği eleştirel ve ayık bir kafayla analiz etmekle ilgili entelektüel görev; bugün öncelik vermemiz gereken değerlerin neler olduğuna karar vermekle ilgili ahlaki görev ve dünyanın, kapitalist dünya sistemimizin şu anki kaotik yapısal krizinden çıkıp, mevcut sistemden gözle görülür ölçüde daha kötü değil de, gözle görülür ölçüde daha iyi olacak farklı bir dünya sistemine geçmesi olasılığına hemen nasıl katkıda bulunabileceğimize karar vermekle ilgili siyasi görev."

Türkçe'ye Çevrilen Bazı Eserleri

Tarihsel Kapitalizm (1992)

Liberalizmden Sonra (1998)

Geçiş Çağı / Dünya Sisteminin Yörüngesi (1945-2025) (2001)

Amerikan Gücünün Gerileyişi (2004)

Küreselleşme ve Terör / 2 Cilt Takım / Terör Kavramı ve Gerçeği / Terörizm, Saldırganlık, Savaş (2001)

Bildiğimiz Dünyanın Sonu / Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Sosyal Bilim (2000)

Bültene kayıt ol