17 Nisan 1894: Stalin'den sonraki SBKP Genel Sekreteri Nikita Kruşçev doğdu

17.04.2015 - 00:01
Haberi paylaş

1953 yılında SSCB devlet başkanlığı görevine başlayan Kruşçev, Soğuk Savaş yıllarında kısmi de olsa tarım, eğitim ve sanat gibi alanlarda Stalinizmi tasfiye etme çabalarında bulundu. 20. Parti Kongresi'nde Stalin aleyhine hazırlanan çok ağır bir rapor okudu. Raporda Stalin'in devrimci olmadığı, binlerce masumun katili olduğundan söz ediliyordu.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Stalingrad kuşatmasında Stalin'in siyasi temsilciliğini yapan Nikita Kruşçev, daha sonra inişli çıkışlı bir siyasi yaşama sahip oldu. 1946 yılında yaşanan büyük kıtlık esnasında gıda maddelerinin dağıtımı planında Stalin'e muhalefet ettiği için, bir süreliğine gözden düştü. 1949'da ise SBKP Merkez Komitesi üyeliğine seçildi. 1953 yılına kadar olan dönemde açıktan olmasa bile perde arkasından Stalin'e muhalefetini sürdürdü.

1953'te Stalin'in ölümünden sonra SBKP Genel Sekreterliği'ne getirildi ve böylece ülkenin en güçlü kişisi oldu. 1955'te Başbakan Malenkov'u saf dışı ederek, yerine kendi çalışma arkadaşı Bulganin'i getirdi. Bu şekilde önündeki engelleri kaldıran Kruşçev, İsviçre, Afganistan ve Hindistan'ı ziyaret etti.

Şubat 1956'da Moskova'da toplanan 20. Parti Kongresi'nde Stalin'i ağır şekilde eleştiren bir rapor okudu. Elli yıl boyunca gizli kalması öngörülen bu rapor, bir süre önce Rusya Devlet Tarih Müzesi'nde açılan bir sergide yer aldı. Raporda, ''tek adam'' sisteminin sonuçları hakkında kurultay delegelerine bilgi verilerek, ''Stalin'in ölümünden sonra biz on binlerce insanı cezaevlerinden çıkardık. Dostlarımızı kurtardık. Bu insanlar, on yıllar boyunca kendilerini partiye (Komünist Partisi) adadı, savaşlara katıldı. Biz neden susmalıyız? Eğer susacak olsaydık, neden onları hapishanelerden çıkardık'' deniliyor.

Stalin dönemini ''facia'' olarak nitelendiren Kruşçev, şöyle devam ediyor:
''Bu facianın suçlusu elbette Stalin'dir. Biz yoldaş Lenin'in ölümünden az önce yazdığı yazıları yayımlamak istiyoruz. Bu yazılarda yoldaş Lenin de, Stalin'in görevini suiistimal edebileceği uyarısında bulunarak, Stalin'in çok kaba biri olduğunu ve yoldaşlarla çalışamayacağını vurgulamıştı.'' Raporda, Stalin'in işlediği birçok suçu açıklayan Kruşçev, özellikle birçok parti yöneticisinin Stalin tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden öldürülmesini kınayarak, ''Stalin olmasaydı İkinci Dünya Savaşı da olmazdı'' görüşünü savunuyor.

"Stalin devrimci değil!"

Kruşçev'in hazırladığı raporun sonunda da Stalin'in bir devrimci olmadığı savunularak, ''O, her zaman takip edilme ve casus korkusuyla yaşayan biriydi'' ifadesi kullanılıyor. Lenin'in ilkelerine sadık kalınması çağrısında bulunulan raporda, Stalin, İkinci Dünya Savaşı'nda SSCB'nin başarısızlığından, Almanlarla işbirliği yapmakla suçlanan Kafkasya halklarının sürgününden sorumlu, ''başarısız ve kararsız'' bir kişi olarak suçlanıyor.

Stalin'in kendini herkesten üstün gören, başkalarıyla fikirlerini paylaşmayan bir diktatör olduğu vurgulanan raporda, Stalin'in milyonlarca insanı Sibirya kamplarına sürgün etmesine özel yer veriliyor. Komünist Parti'ye yıllarca her şeyini adayan insanların bir anda ''vatan haini'' suçlamasıyla idam edilmesinin kınandığı raporda, sürgün edilenlerin büyük bölümünün suçsuz olduğu ileri sürülüyor.

Eski KGB Başkanı Lavrentiya Beriya ve 'çetesinin' faaliyetlerine de atıfta bulunulan raporda, şu ifadelere yer veriliyor: ''Beriya ve çetesi, kendilerine verilen yetkileri suiistimal ediyordu. Onlar, güvenlik birimlerini partiden üstün tutmaya çalışarak, partinin en iyi çalışanlarını vatan haini ilan ediyorlardı. Stalin'in en yakın adamı sayılan Beriya, hoşlanmadığı kişinin tutuklanarak idam edilmesini çok rahatlıkla sağlayabiliyordu. Dönemin başsavcılığı ve askeri başsavcılığı ise bu tür vakaları kontrol altına alarak önlemek yerine, Beriya'nın kararlarına göz yumuyordu.''

"Stalin döneminde yapılan hatalar tekrarlanmamalı"

Raporun Komünist Parti'nin bugünü ve geleceği için önemli olduğunu savunan Kruşçev, Stalin döneminde partide yapılan tüm hataların bir daha tekrarlanmaması için bu sorunun iyice analiz edilmesini talep ediyor.
Kruşçev'in raporunda dikkat çeken paragraflar arasında şunlar yer alıyor:
''1935-1938 yılları arasında partinin tüm yükünü omuzlarında taşıyan, hiçbir suçu olmayan insanlar sürgün edilerek, daha sonra idam edildi. Farklı düşüncedeki tüm insanlar için, hukuki açıdan uygun bir formül bulunmuştu. Onlara vatan haini deniliyordu.

Stalin, Lenin'in tüm etik yöntemlerini kenara atarak, kitlesel sürgün, terör yolunu seçmişti. Stalin, her geçen gün terörünü daha da genişleterek, tüm manevi değerlerin ve Sovyet yasalarının sınırlarını aşmıştı. Binlerce insanın kitlesel hapsi, diğer insanlarda korku oluşturmuş ve onların partiye olan tüm güvenini sarsmıştı. 19-1955 yılları arasında çıkarılan sürgün kararlarının incelenmesinden sonra, onların birçoğunda Stalin'in yasadışı faaliyetlerinin ortaya çıktığı görüldü. Vatan haini ilan edilen bu insanlar, gerçekte casus veya düşman değildi. Onlar, Stalin'in emriyle kendilerine yapılan işkencelere dayanamayarak bu suçları üstlenmişti. Bu suçlamaların birçoğu, şimdi yeniden gözden geçiriliyor.''

Kruşçev, raporun sonunda "tek adam" felsefesinin Leninizm'in ruhuna aykırı olduğunu söyleyerek, yozlaşmaya karşı mücadele çağrısında bulunuyordu. Hemen ardından binlerce siyasi tutuklu Kruşçev'in devlet başkanlığıyla beraber serbest bırakılmaya başlandı. Sovyet yurttaşları ilk defa turistik amaçlarla ülke dışına çıkma hakları elde ettiler.

Kruşçev, kapitalist devletlerle "barış içinde bir arada yaşama" formülünü ortaya koydu. Ancak Kruşçev'in değişim anlayışı yetersiz ve etkisizdi. 1962'de Amerikan ambargosu altındaki Küba'ya yerleştirilen füzeler, ABD'yle anlaşılarak söküldü. Castro ve arkadaşlarının 'ihanet' olarak adlandırdığı bu gelişme sonrası Çin'le SSCB'nin arası iyiden iyiye açıldı. Stalinizmin kısmi tasfiyesinin Doğu Avrupa ülkelerinde yarattığı hareketlenmeyle Macaristan ve Polonya'da meydana gelen ayaklanmalar, Kruşçev'e karşı iç muhalefeti güçlendiriyordu.

Muhalefetin başını ise 1964'te bir 'saray darbesi'yle yönetimi ele geçirecek olan Leonid Brejnev çekiyordu. Brejnev 1963 yılında Merkez Komite Sekreterliği'ne seçildi ve bu tarihten itibaren Kruşçev'in tasfiyesi üzerine çalışmalara girişti. 1964 yılına gelindiğinde artan ekonomik sıkıntıların da baskısıyla Kruşçev istifaya zorlandı. Yeni devlet başkanı artık Brejnev'di.

Fotoğraf: Kruşçev, 1960 yılında Birleşmiş Milletler'de.

Bültene kayıt ol