* 1917: Rusya’nın Kızıl Yılı, Tim Sanders ve John Newsinger, Çeviren: Cemal Yardımcı, Önsöz: Canan Şahin, Eylül 2017, Z Yayınları
Ekim Devrimi’nin üzerinden 100 yıl geçti. 100 sene önce Lenin, bugünlerde gizlendiği yerden Merkez Komitesi’ne mektuplar yazıp ayaklanmanın tam zamanı olduğu konusunda basınç yaratmaya çalışıyordu. 100 sene önce Rusya’da yaşayan kadın erkek işçiler ve yoksul köylüler, öfke, kızgınlık ve neşeyle tarih sahnesine çıktılar ve büyük olayların cereyan ettiği ve emekçilerin genellikle etkileme yeteneği taşımadığı düşünülen siyaset mekanizmasına el koydular.
Biz devrimci işçiler Ekim Devrimi’nde sadece geçmişi görmüyoruz, Ekim Devrimi bizim geleceğimizdir. Gelecekte kazanmak için işçi sınıfının en önemli aracı anılarını bir silah olarak kullanabilme yeteneğidir.
İşte Z yayınları uzun bir aradan sonra yayınladığı yeni kitabın Ekim Devrimi’ni anlatan bir çizgi roman olmasında ısrar etmiş. Tim Sanders ve John Singer’in hazırladığı ‘1917: Rusya’nın kızıl yılı’ isimli kitap, devrimin 1917 yılı boyunca içinden geçtiği tüm zorlu aşamaları ele almayı başarıyor.
Kitabın önsözünde Canan Şahin’in yazdığı gibi: “Rusya’nın “kızıl yılının” öznesini teşkil eden işçi sınıfı, askerler ve köylüler elinizdeki çizgi romanda, o kızıl yılı yaratan canlı karakterler. Yığınların tarih sahnesine çıktığı dönemin son derece girift olayları, bu karakterlerin lensinden ve sesinden, duru ama sahici bir anlatıya dönüşüyor. Tekstil fabrikası çalışanı Natalya ve 27 Şubat’ta grev kararı alan kadınlara silah sıkmayı reddeden askerlerden Peter, Şubat’tan Ekime kadarki tüm gelişmeleri fabrikalarda, sovyet toplantılarında, cephelerde, kadın toplantılarında, sokaklarda, gözaltında yaşandığı şekliyle bize aktarıyorlar.”
Ekim Devrimi, 1917 yılının küresel bağlamının dışında anlaşılması çok zor bir süreç. Türkiye gibi, olayları vardığı sonuçlardan yola çıkarak ele almanın kolayca tercih edilebildiği yerlerde, Ekim Devrimi de bu kaderi paylaşmaktan kurtulamadı. Devrim, stalinist karşı devrimle boğuldu. 1917 yılı, 1920’lerin Rusya’sıyla hemen hiçbir ortak noktaya sahip değildi. Ezilenlerin devrimci ama çoğulcu bir girişimi olarak devrim, çoğunlukla stalinist bürokrasinin tek parti diktatörlüğünün donukluğuna yol açmakla suçlanmaya başladı. Stalinizm hem stalinistler hem devrime ve her daim devrimci bir partinin inşa edilmesi gerektiğini savunanlara karşı çıkanlar tarafından Ekim Devrimi’nin olağan sonucuymuş gibi anlatıldı.
Oysa Ekim Devrimi neyi temsil ediyorsa stalinist karşı devrim ona saldırarak iktidarını pekiştirdi.
Ekim dünya devrimi, enternasyonalizm demekti, stalinist karşı devrim içe kapanmacı bir milliyetçilikti.
Ekim ezilen halkların kendi kaderini tayin hakkı demekti, stalinizm halkların devrimin arkasına gizlenerek Ruslaştırılması demekti.
Ekim işçi sınıfının kendi iktidarı demekti, stalinizm işçi sınıfının iktidardan kovulması anlamına geliyordu.
Ekim kadınların özgürlüğü için yaratılan kocaman bir imkanken stalinizm kadınların eve kapatılması demekti.
Canan Şahin, 1917 yılının Ekim ayına giden olaylarını şöyle özetliyor önsözde: “İşçi sınıfının köylülüğe göre sayıca azlığına rağmen şehirleri kontrol eden bir güç olarak sovyetlerdeki ağırlığı ve köylüleri yanlarına kazanmış olmaları, geçici hükümet üzerinde büyük bir baskı unsuru oldu. Lakin burjuva iktidarını yeniden restore etmek isteyen geçici hükümet, köylülere toprak dağıtmak ve savaşı bitirmek gibi vaatleri yerine getirmedi. İkili iktidar, artık bu çelişkili haliyle devam edemez duruma geldi. Bu çizgi roman sovyetleri yöneten işçilerin geçici hükümetle ilgili fikirlerinin nasıl değiştiğini iyi bir kronoloji ile anlatıyor. Lenin’in Nisan ayında ünlü Nisan tezleri ile Rusya’ya dönüşünden itibaren Bolşeviklerin işçi sınıfından nasıl öğrendiğini ve güven kazandığını görüyoruz. Geçici hükümetin dışişleri bakanının savaş kararı sonrasında yaşanan Temmuz ayaklanmasının Bolşevikler tarafından erken bulunduğunu, Ağustos ayında geçici hükümeti devirmek isteyen Kornilov darbesine karşı Kerenski hükümetini savunan işçileri ve Ekim geldiğinde işçilerin kitlesel eylemi ile yıkılan geçici hükümeti, işçi sınıfının en canlı çekirdeğinin liderliğinde kitlesel dönüşümler olarak okuyabiliyoruz. Devrimci partinin Rusya’nın kızıl yılındaki rolü devrimci komplo değil devrimci taktik ve strateji üretmek oldu. Lenin’in Nisan Tezleri’nden Devlet ve Devrim’ine doğru uzanan süreç, işçi sınıfının doğrudan demokrasi inşa ettiği sovyetlerin önemini kavrama noktasından kapitalist devlet aygıtının parçalanmak zorunda olduğu fikrine uzanan bir kolektif öğrenme ve ateşli tartışmalar süreci.”
1917 yılına bakışta sonuçların süreci açıklamak için kullanılan bir aparata dönüştürülmesinin yanı sıra, parti tartışmaları da başlı başına önemli bir yer tutuyor. Türkiye sol geleneği, sosyalizmi kadın ve erkek işçilerin kendi eyleminin ürünü olarak değil, partinin ürünü olarak kavrıyor. Büyük kitleler, en iyi ihtimalle destekçi konumuna sürükleniyor bu parti anlayışıyla. Fakat ‘1917: Rusya’nın kızıl yılı’ devrimin milyonlarca insanın kendi eyleminin, direnişinin, hatalarından ders çıkartabilme yeteneğinin ürünü olduğunu çok etkileyici çizimlerle ve öykülemeyle anlatıyor.
Devrimin 100. yılında çok etkileyici bu kitabın hazırlanmasında katkısı olan herkes, işçi sınıfının anılarının işçi sınıfının mücadele gücüne dönüşmesine de katkı yapmış.
(Sosyalist İşçi)